Pazar, Ağustos 13, 2006

Bir Ziyafettir İstanbul!

Çok şanslı bir insan olduğumu düşünüyorum.

Bir kere, her şeyden önce Türkiye gibi bir cennette yaşıyorum. Sebzenin ve meyvenin, tahılın ve otun vs envai çeşidi var. Aslında bu topraklarda her şey yetişebilir. Böyle şanslı bir ülke.

İkincisi de, İstanbulluyum! Doğma büyüme. Bununla gurur duyuyorum. Çünkü, İstanbul inanılmaz bir enerjisi olan çokkültürlü muhteşem bir şehir.

Dünyada böyle bir ülke ve böylesi bir şehir bir tane daha yok. Bu konuda sanırım herkes benimle aynı fikirdedir.

İstanbul bir ziyafettir aynı zamanda. İstanbul Yemekleri deyince ne anlarsınız?

Ben hemen İlhan Eksen’in ‘Çokkültürlü İstanbul Mutfağı’ isimli kitabından bir alıntı yapayım:

“Bugün ‘İstanbul Yemekleri’nden söz edebilmemizi, İstanbul’da uzun süreden beri yaşayan, önceden gelmiş ya da sonradan yerleşen bütün insanların, birbirlerinin yediklerini görerek, tadarak, duyarak, deneyerek, tarif alıp vererek, aynen veya kendi ağız tatlarına göre az çok değiştirerek uygulamış olmalarına borçluyuz.”

Yine aynı kitaptan başka bir alıntı:

“Yeme içme alışkanlıkları, insanlar arasındaki kültür ve din farklılıklarının belirgin olarak yaşandığı alanlardan biri. Özellikle aynı coğrafyada yaşayan insanlar yemek pişirmek için aynı malzemeleri kullanıp birbirlerinden yemek tarifleri alıp vermişler, bundan dolayı aynı veya çok benzer yemekleri pişirir olmuşlar. Sonunda yemek tarifleri de, sevgi gibi, barış gibi, paylaştıkça çoğalmış, çoğaldıkça zenginleşmiş, ilk nereden çıktığı bile unutulmuş. Paylaşılan sadece tarifler değil. Yemeğini paylaşmak, yediğini ikram etmek, kapısını çalıp ‘Komşu, börek kızarttım, kokusu gelmiştir, buyur sana da getirdim.” Demek bu topraklarda yaşayanlara özgü bir insan ilişkisi olmuş.”

İşte tam bu noktada, vegan olmam sebebiyle aklıma bir şey geldi aylar önce. Herhangi bir tür vejetaryen olmak, ya da vegan olmak garip rejimler yapmak, farklı beslenmek değil, aslında doğru beslenmek. Her ne sebepten olursa olsun, eğer insan vegan ise, ya da herhangi tür bir vejetaryen, ama özellikle de vegan, çoğu kişi onun aç kalmakla yüz yüze olduğu hissine sahiptir. Aslında tabiî ki hiç de öyle değil.

Benim aklıma gelen şu oldu. Sevdiğim o kadar çok Akdeniz, Türk, Çokkültürlü İstanbul, İran vs vs mutfaklarına ait yemek vardı ki, vegan olmam demek bunlara veda etmem demek mi olacaktı? Asla! Öyleyse bir araştırma yapmalıydım. Yaptım da! Dünyanın her mutfağında en az on çeşit vegan yemek bulmanız mümkün. Olmayanları da vegan mutfağa uyarlayabilirsiniz.

İşte bu aşamada düşündüğüm Türk damak tadına uygun vegan yemekler kitabı hazırlamak oldu. Başladım da çalışmalara. Bu blog o çalışmanın bir nevi alt yapısı. Vegan yemekleri hemen bir kenara ayırdım. Vegan olmayanlarda değişiklik yapmak da o kadar zor olmadı. Margarin, tereyağı gibi malzemeleri sıvı yağ ile değiştirebiliyorsunuz. Ege’de örneğin kim tereyağı ya da margarin kullanır ki? Yok denecek kadar azdır. Ya da süt yerine soya, peynir yerine tofu kullanılabiliyor. Yumurtanın da epey alternatifi var. Şeker yerine pekmez ya da işlenmemiş esmer şeker. Bu liste böyle uzar gider. Zaten kitabın bir amacı da bu. Bunların hepsine orada değinilecek.

Ama işin en güzel yanı da, ister vegan olsun ister olmasın herkes vegan yemekleri yiyebilir. Zaten farkında olmadan o kadar çok vegan beslendiğiniz anlar oluyordur ki!

Bu noktada bir konu daha devreye giriyor. Çokkültürlü İstanbul Mutfağı denince Ermeni, Rum, Musevi, Türk yemek kültürleri iç içe girer. Birbirinden ayırt etmeniz, onları ayırmanız ya da dışlamanız mümkün değildir. Ben de bu İstanbul’a has çokkültürlülük meselesini ayrı bir bölüm olarak incelemeye karar verdim ve tarifler hangi kategoriye dahil olursa olsun, eğer çokültürlü İstanbul Mutfağı’nın bir tarifiyse o grubun altında yer alacaktır.

Bir ziyafettir İstanbul! Buyurun sofraya...

AFİYET OLSUN!