Pazartesi, Temmuz 30, 2007

Domates Soslu Kaparili Makarna


Malzeme:

* Yumurtasız makarna
* domates sosu (sos tariflerinde var)
* kapari
* deniz tuzu

Hazırlanışı:


* İçine deniz tuzu atılmış su kaynatılır ve makarnalar pişirilir.
* Makarnalar sudan geçirildikten sonra tencereye domates sosu konur ve biraz ısıtıldıktan sonra pişmiş olan makarnalar içine eklenir ve karıştırılır.
* Makarnalar 2 dakika daha pişirilip tencereden alınır.
* Makarnaların üzerine kapari konup servis yapılır.

Benim Tavsiyem:

* Makarnaları biraz diri pişirmekte fayda var. ne yazık ki Türkiye'de makarna çok haşlanıyor ve tüm özelliğini yitiriyor. Paketin üzerinde yazandan 2 dakika daha az pişirin, çünkü sosla da pişmeye devam edecek makarnanız.

AFİYET OLSUN!

Ekmek Pizzası


Malzeme:

* Esmer ekmek dilimi
* domates sosu (ya da püresi)
* zeytinyağı
* kekik
* tofu
* mantar, biber, zeytin, kapari vs

Hazırlanışı:


* Ekmek diliminin üstüne domates sosu ya da püresi sürülür, biraz zeytinyağı da gezdirilir.
* Daha önceden 230 dereceye ayarlanmış ve ısıtılmış fırında beş dakika fırınlanır.
* Üzerine damak zevkine uygun herşey yerleştirilir. (Örnek: tofu, biber, mantar, zeytin, kapari vs)
*Beş dakika daha fırınlanır. Fırından çıkartmadan önce üzerinde biraz zeytinyağı gezdirilir.

Neden Bu Tarif?

İnanılmaz kolay ve çabuk. Bir de pizzadan bile lezzetli. Ayrıca bütün bir pizzayı yeme zahmeti de yok.

Benim Tavsiyem:

* Ben kendi uydurduğum domates sosuma bayılıyorum ve hep onu kullanıyorum. Size de tavsiye ederim. Tam bir pizza sosu gerçekten. Sos tarifi blogda var.

AFİYET OLSUN!

Cumartesi, Temmuz 28, 2007

Pazılı Börek



Malzeme:

* 2 yufka
* 5-6 yaprak pazı
* 1 soğan
* zeytinyağı
* sıvı yağ
* soda
* tuz
* biber
* kırmızı pul ya da toz biber

Hazırlanışı:




* Soğanlar piyaz doğranır. Bir tavada biraz sıvı yağda pembeleştirilir.
* 5-6 yaprak pazı iyice yıkanır, saplarının çok kalın olan bölümleri atılır, yapraklar saplarıyla 2-3 parmak eninde kesilir. Pazı tavadaki soğana katılır.
* Pazı soğanlarla biraz çevrilir. Tuz, biber ve kırmızı biber katılır, biraz daha çevrilip ateşten alınır.
* Böreğin yapılacağı tepsi yağlanır ve tepsiye bir yufka kenarları dışarıda kalmak üzere yayılır. İkinci yufka büyükçe parçalara ayırılır ve yufkanın üzerine bir kat olarak konur. Tavadaki pazı soğan karışımı konur yufkanın üstüne. Biraz soda dökülür. Bunun da üzeri paçavra yufkalarla örtülür ve pazı soğanın geri kalanı konur. Gene biraz soda dökülür ve üzeri kalan paçavra yufkalarla örtülür.
* Kenardan taşan yufka tepsinin üstüne getirilip börek kapatılır. Üzerine bir fırçayla zeytinyağı sürülür ve kırmızı pul ya da toz biber konur ve daha önceden 175 derecede ısıtılmış olan fırında 45 - 50 dakika kadar pişirilir.

Benim Tavsiyem:

* Pazıyı soğanla tavada çevirirken hem kendi suyunu salar hem de yağ kalır. Bu nedenle böreği yaparken herhangi bir safhada içine sıvı yağ katmıyorum. Ama üstüne koyulursa hem yanmasını önler hem de çıtır çıtır yapar.
* Soda ise bildiğimiz içme sodası. Bu da böreğin kabarmasını sağladığı gibi bayağı da lezzet veriyor.

AFİYET OLSUN!

Cuma, Temmuz 27, 2007

İstanbullu Fava

Çok sevgili arkadaşım Sema Temizkan'ın www.istanbulburda.com sitesindeki köşesinde çıkan yazısını onun da anlayışına sığınarak buraya aktarıyorum. Kendisi 'Bizanslı Yemekler' adlı muhteşemkitabın da yazarı olup şu sıralar reçel kitabını çıkartmakla uğraşıyor.

İSTANBULLU FAVA

Oğuz Amca’nın anısına…

Bir deniz kenti olan İstanbul’da, bizim gençlik dönemimizde; başka kentlere tatile gitme diye bir adet yoktu. Çünkü denizle iç içe yaşamayı bilirdi İstanbullular… Şimdi de, çok yakında olan denizimizi, kent soylular olarak hayatımızdan uzaklaştırmayı başardık. Artık günümüzde bir sürü paralar harcayarak başka denizleri istila etmeye gidiyoruz…

Benimde, çoğu kişiye anlattığımda, masal gibi gelen, İstanbul’da, denize girme maceralarının yanı sıra, bahçesine sofra kurulan evlerin, yaşanmış öyküleri de git gide, masala dönüşüyor…


Bizim evden, (Beyoğlu Mısır Apartmanı) Bakırköy’e; kocaman bir bahçesi olan teyzemin, evine gitmenin planları, uzak diyarlara gitmenin heyecanı içinde yapılırdı. Hısım ve akrabalarla, Sirkeci Tren Garında buluşulur, Bakırköy istasyonuna kadar süren yolculuksa, uzak diyarlara yapılan seyahat coşkusunda geçerdi. Gündüzleri Florya plajında yaşanan deniz sefası, yerini akşamları, teyzemin bahçesine kurulan sofraya bırakırdı. Bir sürü mezenin yanı sıra, teyzemin bahçesinden toplanan dereotu ile yapılan favanın lezzetine nasıl methiyeler oluşturmalı acaba? O günlerden fava konusunda en fazla aklımda kalan durum ise, bizim ailede ki hanımların, kıvamını oluşturmak konusunda duydukları kaygıydı… Çocukluğunda yaz aylarında tatilini, Selanik’te ki, bakla tarlalarına dadanan kargaları kovarak geçirdiği anlatılan Atatürk’te, favayı sever, içki sofrasında olmasını arzu edermiş. Favanın ana malzemesi olan bakla, geçmişi çok eskilere uzanan bir bitki… Murat Belge’nin “Tarih Boyunca yemek Kültürü” kitabında, Troya kazılarında da çıkan baklanın; İsa’dan önce yedi ila on bin yıl öncesinden beri bilindiğini yazar. Yine, Muhammed bin Mahmut Şirvani’nin “15. Yüz yıl Osmanlı Mutfağı” kitabında verdiği; “Bakla aşı” tarifinde, astıma iyi geldiğini, vücuttaki tutukluklara, cinsel problemi olanlara çok faydalı olduğu yazılıdır. Roma İmparatorluğu Döneminin, önemli ürünlerinden olan bakla, Latincede “faba” diye geçer…
Tüm baklagillerde olduğu gibi kansere yakalanma riskini azaltmada büyük rol oynayan bakla, kan şekerini düzenleyici olarak ta faydalıdır. Yalnız bu kadar yararlı olan bu antik bitki, bazı duyarlı olan bünyelerde, “bakla zehirlenmesi” denilen “favizm”e de yol açabilir. Çok küçük çocuklara da yedirilmesi tavsiye edilmediği söylenir.
İstanbul keyif sofralarının baş mezelerinden olan favayı, 2004 yılında kaybettiğimiz, babamın, amcamın yakın arkadaşı ve benimde doğal olarak amcalarımdan biri olan, rahmetli “Oğuz Aral” da çok sever, ablasının çok güzel pişirdiğini söylerdi. Her fava yapışımda Oğuz amcayı hüzünle hatırlarım. Beyin enfarktüsü denilen illeti atlattıktan sonra, Bodrum’a giderken, telefonda yaptığımız son konuşmada; “ Milli boksörün kızı! Döndüğümde bir fava yap getir de, anlayalım bakalım senin ellerinde, babanın elleri gibi maharetlimi?” Demişti… (28 Temmuzda, aramızdan ayrılışın, üçüncü yılını dolduruyor. Sana yapamadığım favayı, her yapışımda maharetimi sana göstermemin kaygısının heyecanı hep içimde… Bende bıraktığın bu heyecan hiç bitmeyecek! Nurlar içinde yat Oğuz Amca…)
İstanbul’da iyice hayat bulan favanın, yapılışı ise aşağıdaki tarifte ki gibidir.
Malzeme:
250 gr. Kuru bakla,
1 orta boy havuç
1 orta boy kuru soğan
3 yemek kaşığı Riviera zeytinyağı
2 adet kesme şeker
1 çorba kaşığı un
1 demet dereotu
3 yemek kaşığı sızma, zeytinyağı
2-3 diş sarımsak.
Yapılışı: Kuru baklayı yıkayın. Bir kaseye koyarak, üzerini iki parmak aşacak miktarda soğuk su ilavesiyle, bir gece evvelinden ıslatın. Ertesi gün kabarmış baklaları yine üzerini örtecek miktarda sıcak su ve bir tutam tuz ilavesiyle baklalar lapa kıvamına gelinceye kadar pişirin. Kuru soğan ve havucu rendeleyin. Riviera zeytinyağını tencereye koyun. Hafif kızdırarak içine sarımsakları ince ince doğrayarak kavurmaya başlayın. Ardından rendelenmiş soğanı havucu, unu koyarak kavurmaya devam edin. Lapa kıvamında pişen baklayı ve şekeri ilave ederek iyice karıştırın. Tuzunu kontrol ederek gerekirse tuz ilave edin. İyice ezdiğiniz baklaya ince doğradığınız dereotunu da koyarak karıştırın. Sızma zeytinyağını da ilave ederek karıştırmaya devam edin. Servis tabağına aldığınız favayı katılaşması için buzdolabında beklettikten sonra, limon dilimleriyle süsleyerek sofraya getirin.
Afiyet Olsun!

Salı, Temmuz 24, 2007

Mercimek Köftesi


Malzeme:

* 1 su bardağı kırmızı mercimek
* 2/3 su bardağı ince bulgur
* 1 yemek kaşığı domates ve biber salçası karışımı
* zeytinyağı
* 1 limon
* 1/2 demet maydanoz
* 3-4 yeşil soğan
* 2 diş sarımsak
* tuz
* karabiber
* kırmızı toz biber
* kimyon

Hazırlanışı:


* Mercimekler ayıklanıp yıkanır. Üzerini biraz geçecek kadar suyla suyunu çekip iyice yumuşayana kadar haşlanır.
* Ocaktan alınıp bulgur üzerine aklenir, tencerenin kapağı kapatılır, böylece bulgurun şişmesi sağlanır. Yarım saat beklenir.
* Yeşil soğan, maydanoz ve dereotu temizlenip kıyılır.
* Soğan yağda hafif sarartılır. Salça ilave edilip birkeç kez karıştırdıktan sonra mercimekli bulgura katılır.
* Tuz, karabiber, kimyon ve kırmızı toz biber eklenip yoğurulur.
* En son taze soğan, maydanoz ve dereotu katılıp karıştırılır.
* Küçük parçalara ayırıp avuç içinde sıkarak şekil verilir.
* Arzu edilirse marul yapraklarıyla servis yapılır.

AFİYET OLSUN!

Fava


Malzeme:

* 500 gr kuru bakla
* zeytinyağı
* 1 soğan
* 1 demet dereotu
* 1 limonun suyu
* tuz

Hazırlanışı:


* Kuru bakla bir gece önceden ıslatılır.
* Soğan soyulur ve kıyılır. Dereotu temizlenir ve kıyılır.
* Zeytinyağı tencerede ısıtılıp soğan pembeleştirilir. Tuz, 3-4 bardak su, süzülmüş baklalar eklenir ve baklalar yumuşayıncaya kadar pişirilir.
* Ocaktan almadan hmen önce dereotunun yarısı eklenir.
* Baklalar kaşıkla ezilerek servis tabağına alınır.
* Soğuduktan sonra 1 limonun suyu eklenip yedirilir.
* kalan dereotu ile üstü süslenir.

Benim Tavsiyem:

Bu tarif oldukça fazla bir miktar çıkartır. Mutlaka buzdolabında saklanıp iyice soğuduktan sonra servis yapılmalı. Çok lezzetli ve güzel bir meze.

AFİYET OLSUN!

Pazar, Temmuz 15, 2007

Fırında Patates


Malzeme:

* Patates
* Biberiye
* Sarımsak
* Deniz tuzu
* Zeytinyağı

Hazırlanışı:


* Patatesler nişastasını atması için sıcak suda yıkanır ve elma gibi dilimlenir.
* Bol biberiye, sarımsak, tuz ve biraz zeytinyağının içinde bekletilir.
* Fırında bir saatten fazla pişirilir.

Neden Bu Tarif?

Aslında bu bir Ferzan Özpetek tarifi. Bir yerde şans eseri okumuştum ve çok hoşuma gitti bu basit tarif, denedim ve şunu gördüm: İşin sırrı bol biberiye ve çıtır çıtırlık! Ne özelliği var ki, fırında patates işte deyip de geçmeyin.

Benim Tavsiyem:

Dilimlenmiş patatesi bol biberiye, sarımsak, tuz ve zeytinyağının içinde çok uzun süre bekletiyorum. Örneğin o akşam yenecekse, sabahtan akşama kadar kalabilir bu karışımın içinde patatesler. Böylesi daha lezzetli oluyor.

AFİYET OLSUN!

Pazartesi, Temmuz 09, 2007

Tarator

Malzeme:

· Bayat ekmek içi
· Ceviz
· Sarımsak
· Sirke
· Zeytinyağı
· Tuz

Hazırlanışı:

· Cevizler havanda dövülür (ya da robottan geçirilir).
· Bayat ekmek içi suda ıslatılır. Fazla suyu gitsin diye elle sıkılır.
· Islatılmış ekmek içi ile dövülmüş cevizler havanda dövülür ya da bir tabakta püre presiyle iyice ezilir.
· Ceviz ekmek karışımına tuz, sirke, zeytinyağı ve dövülmüş sarımsak katılarak bir çatal yardımıyla iyice karıştırılır. Rahatça ekmeğe sürülebilecek koyu püre kıvamına gelmeli.

Benim Tavsiyem:
Miktar sizin için önemliyse, bir ekmek içine 110 – 120 gr ceviz kullanıyorum. Biraz fazla gibi gelebilir, ama tadı çok güzel oluyor. Tuz, sirke ve zeytinyağının miktarı zevkinize kalmış. Ama gene de sirkeyi çok aşırı miktarda kullanmamanızı tavsiye ederim. Taze ekmekle deneyin.

Afiyet Olsun!

Cuma, Haziran 08, 2007

Vegan Olmak İçin 8 İyi Neden!!!

Vegan Olmak İçin 8 İyi Neden!!!

Birazdan şaşıracaksınız belki. Bu bloga başlarken İngilizce ya da aAlmanca değil de özellikle Türkçe olmasını düşünmüştüm. Türkiye'de yaşıyorum, memleketimde bulunan malzemelerle yaptığım yemeklerin tariflerini yazayım, sohbetler Tüekçe olsun demiştim. Doğru düşündüğümü de görüyorum.

Ama bir sayfa var ki buraya almadan edemedim. Kaç zamandır saklıyorum. İngilizce olarak aşağıda. Anlamayan olursa bana bildirsin hemen tercümesini yazayım.

Sevgiyle ve vegan kalın!!!
Nükhet


8 good reasons to go vegan


Whether you have considered it before or not, these reasons to go vegan will certainly give you food for thought. It's good for you, good for animals, and good for the planet!





Vegans have been shown to live longer, and have lower risk of heart disease and of obesity than meat-eaters. Look after Your Health by cutting out animal products entirely.





An animal-free diet is now recognised as being beneficial in the fight against cancer, as reported in The Observer newspaper.





Far from being 'the white stuff', cow's milk contains a cocktail of hormones, fat and traces of blood and pus from weeping, infected udders. You'll be horrified by the Facts about Milk.





95% of food poisoning cases are caused by eating meat, eggs or dairy products. It's not surprising when Animal Diseases run rife in dirty, overcrowded factory farms.





Whether battery, barn, free range or organic, eating eggs isn't a cruelty-free option. Each year, millions of day-old male chicks are killed, 'useless' to the industry because they can't lay eggs. Their life goes From Shell to Hell.





A varied and balanced plant-based diet provides all the nutrients you need, with none of the nasties like saturated fat and cholesterol.





A vegan diet is incredibly environmentally-friendly, using one fifth of the land used for a typical European omnivorous diet. The production of meat and dairy products is having significant environmental consequences, gobbling up land, draining water and Wrecking the Planet.





Dairy cows repeatedly have their babies taken away at one or two days old, so that the milk meant for them can be bottled up for human consumption. The calves are regarded by the farmers as a 'waste by-product' of the industry and many end up in pet and baby food. Don't turn a blind eye to the Suffering of Cattle.

Salı, Mart 27, 2007

Kakuleli ve Biberiyeli Ekmek


Malzeme:

* 500 gr tam buğday unu
* 2 küçük ölçü toz maya
* 1,5 küçük ölçü deniz tuzu
* 2 büyük ölçü zeytinyağı
* 3 büyük ölçü soya sütü
* 2 küçük ölçü organik dut veya üzüm pekmezi
* 350 ml su
* 1 küçük ölçü toz kakule
* 3 – 4 kakulenin taneleri
* 1 küçük ölçü biberiye


Hazırlanışı:

* 500 gr tam buğday unu elekten geçirilerek hamur kabına konur.
* Unun ortasına bir çukur açıp sırayla kuru maya, deniz tuzu, toz kakule, kakule taneleri, biberiye, pekmez, soya sütü, zeytinyağı ve su katılır.
* Un ekmek hamuru kıvamına gelinceye kadar yoğurulur.
* Hamurun üstü örtülür ve 2 saat kadar sıcak bir yerde beklemeye bırakılır.
* Hamur ekmek kalıbına alınır ve 175 – 180 dereceye ayarlanmış fırında 70 dakika pişirilir.

Neden Bu Tarif?

Ekmek konusunda alternatif çok, yaratıcılık sınır tanımıyor. Ama kakuleli ekmeği deneyen var mıdır, bilemiyorum. Kakulenin tadı ve kokusu benim için vazgeçilmez bir şey. Geçen gün kakule taneleri yiyip üstüne de ekmek yiyince aldığım tadı ekmekte direkt denemeye karar verdim. Çok da başarılı oldu.

Benim Tavsiyem:



Genel olarak ekmek yapımı için bir tavsiyem olacak. Şayet makinede değil de elde ekmek yapıyorsanız, ekmek kalıbınızın içini yağlı kâğıtla kaplayıp öyle koyun ekmek hamurunu kalıba. Piştikten sonra ekmeği çıkartmak konusunda en ufak bir sorun yaşamayacak ayrıca ekmek kalıbının temizlenmesi konusunda da daha rahat edeceksiniz.



Afiyet Olsun!

Pazartesi, Mart 05, 2007

Tarkan'ın 'Kuru Domatesli Ezme' Tarifi

Malzeme:

* 1 fincan ceviz içi
* 1 fincan çam fıstığı
* 1 fincan kuru domates
* 2 yemek kaşığı kadar zeytinyağı
* 1/4 fincan kadar limon suyu
* 2-3 kaşık dolusu ince kıyılmış maydanoz
* 1 kaşık kadar kekik ya da fesleğen
* kuru veya taze deniz tuzu
* kırmızı pul biber

Hazırlanışı:
* Cevizler geceden suda bekletilir
* Domatesler 1 saat kadar suda bırakılır.
* Domates, çam fıstığı ve cevizler mutfak robotunda iyice çekilir, pürüzsüz bir karışım elde edilince kalan malzeme de eklenip robotta karıştırmaya devam edilir. Eğer çok koyu bir kıvam olursa domatesin bekletildiği sudan ilave edip arzu edilen ezme kıvamı tutturulabilir.
* Ezmeniz yemeye hazır bile!

Neden Bu Tarif?

Hem protein (çam fıstığı) hem e vitamini ve omega 3 içeren çok lezzetli, hazırlaması çok kolay bir ezme ya da meze.

Benim Tavsiyem

İstenirse tam ekmeğe sürülüp, istenirse de bol yeşillikle hazırlanmış salataya karıştırılıp yenebilir.

AFİYET OLSUN!

Cuma, Şubat 09, 2007

Yulaf Ekmeği

Malzeme:

* 400 gr yulaf unu
* 100 gr tam buğday ya da tam çavdar unu
* 1.5 küçük ölçek kuru maya
* 2 büyük ölçek zeytinyağı
* 1 küçük ölçek deniz tuzu
* 1 küçük ölçek organik pekmez
* 360 - 370 ml su

Hazırlanışı:

* Yulaf unu ve diğer un (isteğe göre tam buğday ya da tam çavdar unu) elekten geçirilerek hamurun karılacağı kaba konur.

* Unun ortasına bir çukur açılıp kuru maya, deniz tuzu, organik pekmez, seytinyağı ve su katılır. Elle iyice yoğrulur ve üzerine kalınca bir bez kapatılarak hamur teknesinde sıcak bir yerde en az 2.5 saat bekletilir.

* Hamur ekmek kabına konur ve 180 derecede 60 - 70 dakika kadar pişirilir.

Neden Bu Tarif?

Yulaf ekmeği inanılmaz faydalı ve sağlıklı bir ekmek. Özellikle kolesterol ve kabızlık sorunu olanlara tavsiye edilen bir ekmek. Diyet yapanların da tam buğday, tam çavdar ekmeği yemesi gerekir. Vegan beslenen bir kişi için yulaf ekmeği sağlıklı beslenmesine yapacağı bir katkı ve yemek zevkine ekleyeceği bir damak tadı olacaktır.

Benim Tavsiyem:

Bu ekmeği 180 derecelik fırında pişirin ve bir saatlik pişirme süresini fazla aşmayın. Her yemekte, kahvaltıda hatta tek başına da zevkle yenecek bir ekmek. Sıcakken de soğukken de pek güzel tadı.

Bu arada bir hatırlatma: Benim ekmek tariflerim elde yapmak için. Makine kullananlar makinelerindeki ölçeği kullanabilirler. Küçük ölçek bir çay kaşığı, büyük ölçek de bir yemek kaşığı olarak hesaplanmalıdır. Makine kullananlar mutlaka makinedeki zamanlamalara ve tariflere uymalıdır belki ama bence bu ekmeği öyle 3 saat gibi uzun süre pişirmeyin.

Ayrıca makinede ekmek yapanlara bir soru: Neden elde denemiyorsunuz? O kadar zevkli ki! Hamurla uğraşmak terapi gibi bir şeydir. Ben de başlarda yapabilir miyim diyordum, sonra usta oldum.

Haydi üşenmeyin, deneyin...

Afiyet Olsun!

Cuma, Ocak 26, 2007

Hüzün Nedeniyle Kapalıyız!


Yakın Dostum, Can Arkadaşımı kaybettim...

Yolu Işık Olsun!

Hüzün ve Yas nedeniyle kısa bir müddet bloga yazı ekleyemeyeceğim.

Sevgiyle Kalın...

Cuma, Ocak 05, 2007

Barcelona'da Vegan Olmak

İspanya bir vegan için asla bir cennet değil. Yeme alışkanlıkları hayvansal gıdalara odaklı olduğu için zor bir ülke. Eğer deniz ürünlerine düşkün biriysen tabiî ki cennet ama ben artık bunların kokusuna bile dayanamıyorum. Her yemekleri etli ya da deniz ürünlüdür. Ama hep derim, her ülke mutfağında en az 10 çeşit vegan tarif bulunur. Bunları da zaman içinde bloga yazacağım.

Ben bu gidişimde beş gün kaldım Barcelona'da. Bu sefer şehri diğer gidişlerimdeki gibi değil, vegan gözüyle gezdim.

Öncelikle gitmeden evvel www.sincarne.net sayfasından Barcelona'daki vegan ve vejetaryen lokantaların ve dükkanların listesini çıkartmıştım.

İlk gün hoş bir şey oldu. Outgoing yaptığım için, Türk grubumla Barcelona'ya varınca yarım gün şehir turuna tabiî ki yerel rehber geldi. Paloma isimli bisikletle dolaşan rehberimiz benim gibi vegan olmasa da vejetaryen ve sıkı bir hayvan dostuydu. Kendisine hemen organik ürünler bulabileceğim bir dükkan aradığımı söyledim ve gotik bölgede, Jaume I metro istasyonunun hemen karşındaki veritas dükkanını gösterdi bana.

Bu dükkan Veritas Laietana Shop diye geçiyor www.sincarne.net sayfasındaki Barcelona Health Food Shops bölümünde. Veritas ve tüm dükkanları hakkında aslında www.ecoveritas.es sayfasına da bakabilirsiniz.

www.sincarne.net sayfasının güzel bir tarafı da tüm restoranlar olsun dükkanlar olsun her yerin bir de harita üzerinde görünebiliyor olması. Bu sayfada Helath Food Shops List'e girerseniz bayağı bir dükkan adıyla karşılaşacaksınız. Ama ben çalıştığım, fazla vaktim olmadığı ve Paloma'nın bana gösterdiği Veritas dükkanı bana hem yakın hem de yeterli olduğu için diğerlerini aramaya ve araştırmaya kalkışmadım. Ayrıca yılbaşı nedeniyle zaten bazı günler her yer kapalıydı.

Bir de BioCenter diye bir dükkan var ki, o veganlara oldukça hitap edecek düzeyde, restoranı da vegan zaten. BioCenter da merkezi olduğu için ilginç olabilir.

Ben şeker kamışı şekeri aldım. Özlemişim. Hindistan'da ve Küba'da doya doya zevkini çıkarttığım bir şeydi işlenmemiş şakar kamışı şekeri. Bir de ekolojik şarap ile soya kreması aldım. Artık bazı tariflerde kullanırım ve yazarım bloga.

Soya yoğurdu vardı ama almadım. Çok çeşitli tofular var. Tempeh ve Seitan arayanlar için cennet buralar, ama Stevia'yı bilmiyor İspanyollar enteresandır. Deniz yosunu makarnasından envai çeşit soya sütüne kadar ne ararsanız var, ama hindistan cevizi yağı yok mesela. Himalaya tuzu da vardı ama almadım. Ama İspanya'ya has bazı baharatlarla, baharatlı deniz tuzu aldım sofrada kullanmak üzere.

Benim için en güzeli kaldığım Rafael Diagonal otelin ( www.rafaelhoteles.com) kahvaltı seçenekleri oldu. Kahvaltım genelde ananas, kiwi, domates, zeytinyağı, esmer ekmek, meyve suyu, kuru üzümlü yulaf ezmesi (kendi soya sütümle) oldu. Kahvaltıda zeytin adetleri olmadığı gibi, bu sene biraz zeytin sorunu yaşıyorlar gördüğüm kadarıyla. Geçen kış İspanya'daki soğuk zeytin ağaçlarına o kadar zarar vermiş ki, önümüzdeki 5 ila 20 yıl için ürün veremeyecek büyük çoğunluğu ağaçların.

İşte bu durumu Türkiye çok iyi değerlendirmek zorunda. Umarım aklını kullanır birileri. Gerçi zeytinyağcılar girişimde bulunuyorlar da, benim demek istediğim başka şey!!! Zaten utanılacak durumdayız. Zeytin ağacı gerçek bir Anadolu ağacıdır ve İspanya'ya, İtalya'ya, Yunanistan'a vs varışı yüzyıllar sonradır. Zeytinyağının en güzeli bence bizde. Gerçi zeytinyağı damak zevkidir. Kimi onu sever kimi bunu. Ama anavatanı Anadolu topraklarıdır zeytinin de zeytinyağının da.

Birkaç yerde de yemek yedim ama bir vegana tavsiye edeceğim tek lokanta BioCenter Buffet. Adresi: C/ Pintor Fortuny, 25, Ciutat Vella, 08001, Barcelona. Yani çok merkezi, La Rambla caddesinden sapıyorsunuz.

Bu lokantayı yemek yemek için bir yer ararken bir rehber arkadaşımla buldum. Hemen elimdeki listeye bakınca adını gördüm ve içeri girdik. Hoş bir lokanta. Bir masaya oturduk, hemen bir garson kız geldi yanımıza. Ben tabiî doğal olarak vegan olduğumu söyledim ve aldığım cevap şu oldu: "Çok basit, merak etmeyin, bizim için sorun değil, çünkü burası bir vegan restoran ve bizler de hepimiz veganız!"

Bana öyle bir menü saydı ki, kararsız kaldım. Kararı size bırakıyorum ne olursa yerim dedim. Harika bir yemek geldi. Çin pirinç şehriyesi (bizde de satılıyor, beyaz ve incecik, makarna gibi olan) ile hazırlanmış bir yemek, üzerinde tofu, brokkoli, mantar ve bir sos vardı. Harikaydı!

Barcelona'ya yolunuz düşerse mutlaka bu restorana gidin derim.

Tabiî eğer Barcelona'ya gidecekseniz ve benim gibi çalışmak için değil de gezmeye gidecekseniz, diğer dükkan ve restoranları da deneyin derim.

Ben tabiî pek çok restorana daha gittim ve orada da vejetaryen yemekler buldum.

Bu arada Barcelona'ya giden birisinin gene La Rambla üzerindeki Mercat de la Bouqueria'yı da mutlaka görmeli. Buradaki sebze ve meyve standlarını, kuru yemiş standlarını görün. İnanılmaz güzel. Hatta eğer yemek yapma şansınız varsa buradan alış veriş yapabilirsiniz. Yok, yemek yapma şansım yok diyorsanız da üzülmeyin, en azından meyveleri deneyebilirsiniz. Genelde tüm meyveciler meyveleri kesip taze taze tek tek ya da karıştırarak minik paketler yapıyor ve içine bir de palstik çatal koyup satıyorlar. Yani elinize alıp yolda meyvenizi yiyebilirsiniz. Genelde şeker katkısız bir porsiyonluk meyve karışımları her süpermarkette de bulunuyor ama ben size gene bu pazardan almanızı öneririm, tazeliği ve doğallığı açısından. Kuru yemiş de inanılmaz derecede ve bol. Tavsiye ederim. Özellikle alışılmışın dışında tatları sevenler, denemediklerini denemek isteyenler için ideal. Ucuz da.

Raw&Live Food diyenler için bu sebze meyve pazarı cennet olabilir, biliyorsunuz ben de her şeyin mümkün olduğunca doğalından yanayım. O sebeple fazla pişmiş vs şeylerle kendini kandırmak bana biraz garip de geliyor zaman zaman.

Aslında gezer ve araştırırsanız hoş şeyler yaşar ve bulursunuz mutlaka.

Ama Barcelona bir vegan için çok kolay bir yer olmasa da üstesinden gelinmeyecek bir durum yok gördüğünüz gibi.

Yolunuz düşerse gezin eğlenin yiyin için!