Pazartesi, Ağustos 25, 2008

Tarkan'ın 'Fellah Köftesi' Tarifi



Malzeme: (2 porsiyonluk)


* 1 su bardağı köftelik bulgur
* 1 su bardağı kaynamış su
* 1 yemek kaşığı salça (biber, domates ya da karışımı)
* 1 avuç kadar buğday unu
* kimyon
* deniz tuzu


Sosu için:


* küp şeklinde doğranmış bir büyük domates
* 2 diş kıyılmış sarımsak
* sızma zeytinyağı
* kırmızı pul biber
* taze çekilmiş karabiber
* deniz tuzu
* kuru nane
* bir avuç dolusu ufalanmış ceviz içi


Üstünü süslemek için:


* maydanoz



Hazırlanışı:



- Bir kapta bulgur kaynar suyla ıslatılır ve kapağı kapatılıp 10 dak demlemeye bırakılır.


- Sonra salça, kimyon, deniz tuzu ve un eklenip yoğurulur. (Yoğurma işlemi sırasında bir küçük kâsede ılık su bulundurulmalıdır. Bulgurlu karışım kurudukça hafif hafif su serpip yoğurmaya devam edilir.)






- Aşağı yukarı 10 dak yoğurulan bulgur kulak memesi kıvamına gelince fındıktan biraz daha büyük bir parça alıp elde yuvarlanır. Sonra ortasına işaret parmağıyla hafifçe bastırıp minik bir çukur oluşturulur. (Bu işlem sırasında da kâseden su alınır ve el hafif ıslak tutulur ki, şekillendirme daha kolaylaşsın.) Böylece tüm bulgur yuvarlanıp, ortaları çukurlaştırılır.




- Daha sonra hazırlanmış bu köfteler kaynar suda 5 dak pişirilir. (Köftelerin dağılmaması çok önemli, eğer dağılıyorlarsa hamur yeterince yoğrulmamış demektir.)


- Köftelerin suyu süzülür ve bir kaba alınır.


- Zeytinyağı bir tavaya konur ve sarımsaklar bu yağda kokusunu bırakana kadar hafifçe öldürülür. Küp doğranmış domatesler eklenir 8 - 10 dak kadar pişirilir. Domatesler iyice yumuşayıp sos kıvamına gelmeli. Deniz tuzu, taze çekilmiş karabiber, kırmızı pul biber ve nane de eklenir ve sosun altı kapatılır.


- Sosa en son kabaca ufalanmış ceviz içleri de katılır.


- Hazırlanan bu sos köftelere katılır ve iyice yedirilir.


- Arzu edilirse köftelerin üstü maydanozla süslenir ve servis yapılır.


AFİYET OLSUN!

Pazar, Ağustos 24, 2008

Zeytinyağlı Taze Fasulye



Malzeme:


* 750 gr taze fasulye
* 2 orta boy soğan
* 1 çay bardağı sızma zeytinyağı
* 2 orta boy domates
* kendi ölçüsüyle 2 ölçü Stevia şekeri
* deniz tuzu


Hazırlanışı:



- Soğanlar yemeklik doğranır. Sızma zeytinyağı ve rendelenmiş domatesle birlikte bir süre kısık ateşte çevrilir.


- Fasulyeler üzerine eklenir. 5 dakika kadar tencere içerisinde tencere sallanarak fasulyelerin dönmesi sağlanır.


- Çok az sıcak su eklenir.


- Deniz tuzu ve Stevia şekeri eklenir.


- Kısık ateşte pişmeye bırakılır.


- En son tencerenin kapağı açık olarak 10 dakika pişirmeye devam edilir.


- Ateşten indirilip ılınmaya bırakılır.


- Tencereden servis tabağına alındığında üzerine bir miktar sızma zeytinyağı eklenir.


AFİYET OLSUN!

Cumartesi, Ağustos 23, 2008

Yazın Ekolojik Halk Pazarı


2006 yazından beri turum olmadığı her Cumartesi zevkle gidip alışveriş yaptığım ekolojik halk pazarını hepiniz bilirsiniz.

İstanbul'da Şişli Feriköy'de yeri...
Ben bu pazardan alışveriş etmeyi çok seviyorum. Kışın kış renklerinde fotoğraflayıp yazmıştım. Şimdi de yaz bitmeden yazın nasıl göründüğünü belgeleyeyim dedim. Gene farklı tabiî. Yaz meyveleri, sebzeleri ile önümüzdeki ay çıkmaya başlayacak sonbahar meyve ve sebzeleri arasında ciddi renk farkı var...
Evet, ben bu pazardan alışveriş etmeyi seviyorum.
Çünkü biliyorum ki, bu pazarda doğal ve insan sağlığına zarar vermeyen yöntemlerle yetiştirilen taze ekolojik sebze, meyve ve diğer ekolojik ürünleri bulabileceğim.
Çünkü biliyorum ki, bu pazarda Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden gelen ürünler üreticiden tüketiciye sunuluyor.
Çünkü biliyorum ki, tüm ürünler ekolojik sertifikalı.
Ekolojik tarımın zorluğunu ve buna destek verilmesi gerektiğini insanoğlunun kendisi ve geleceği için artık kavraması gerekir. Sırf kendi sağlığın değil dünyanın geleceği, çocuklarına bırakacağın geleceğin doğru adımları buradan geçiyor. Ekolojik tarım.
Bu işle ilgilenen çiftçinin desteklenmesi çok önemli. İşte bu ekolojik pazar da yılmadan usanmadan buna destek veren bir noktadır aslında.
Bugün Türkiye'nin pek çok yerinde ekolojik halk pazarları açılıyor. Üreticiden tüketiciye sağlıklı sebze, meyve ve diğer ürünler gidiyor. Kandırılmıyorsun, aldatılmıyorsun. Kimyasallarla yüklü, hormonlu abuk sabuk şeyleri yemiyorsun...
Bunu iyi anlamak, ayırdına varmak gerekir.
Herkes kendi üstüne düşeni yapmalı dünyanın bu hale geldiği bu günlerde. Herkes hâlâ çocuk yapma derdinde... O çocuk yapanlara veya yapmak isteyenlere soruyorum: Hangi dünyaya getiriyorsun o çocuğu? Ne hakla? Madem illâ yapacaksın, o halde bu konuda da üstüne düşeni yap...
Bazen çevreme bakıyorum da, çocuklar yetişkinlerden çok daha bilinçli bu tür konularda...
Ekolojik Halk Pazarı ile ilgili daha fazla bilgi için:

Cuma, Ağustos 22, 2008

Tofulu, Salatalıklı Sandviç



Malzeme:


* 2 tane esmer tost ekmeği (çok tahıllı vs)
* Morinu silken tofu
* salatalık

Hazırlanışı:


- Bir dilim tost ekmeğinin üstüne Morinu silken tofu sürülür.


- Salatalık dilimleri tofulu ekmek diliminin üstünü örtecek şekilde konur.


- İkinci tost ekmeği dilimi en üste konur.


- Arzu edilirse ikiye bölünerek servis yapılır.


Neden Bu Tarif?


Ben küçükken, Amerikalı yengem Nelda, Ankara'da onlarda kalmaya gittiğimde, bana 'cucumber sandwich' yapardı. Tost dilimleri arasına beyaz peynir ve salatalık koyardı. O tadı hep hatırlarım. Geçen gün düşündüm, peynirden çok salatalık tadıyla karışmış bir peynir tadı alırdım. Demek ki, buna benzer bir tadı biraraya geldiği her şeyin tadını alan Morinu silken tofu ile yakalayabilirdim. Denedim, öyle de oldu. Çok basit ama bir o kadar da leziz bir tarif! Yaz günlerinde pek keyifli bir atıştırmalık.


Beni Tavsiyem:

Bu tarifi bu basitliği ile uygulayabilirsiniz. Çok leziz oluyor. Ama arzuya göre kırmızı pul biber, domates, soğan vs de eklenebilir. Piknik yapmayı sevenlere de bir sandviç alternatifi. Vegan hatta vejetaryen olmayanlar bile bayılacaklar. Mutlaka deneyin, denetin!


AFİYET OLSUN!

Çarşamba, Ağustos 20, 2008

Tarkan'ın 'Fırında Kabak Mücver' Tarifi


Malzeme:


* 4 adet orta boy kabak
* 1 adet orta boy kuru soğan
* 1/2 demet kadar yıkanmış ve ince kıyılmış dereotu
* 1 paket Morinu Silken Tofu
* kırmızı pul biber
* taze çekilmiş karabiber
* deniz tuzu
* kuru nane
* 1/2 su bardağı sızma zeytinyağı
* 1 su bardağı kadar un (mısır ve buğday unu karışımı)

Üzerini süslemek için:

* incecik dilimlenmiş 1 domates
* çörekotu ve susam karışımı


Hazırlanışı:


- Kabakların kabukları bıçakla kazınır, yıkanır.
- Kuru soğan ve kabaklar bir robotta ya da rende yardımıyla rendelenir. (Hafifçe sıkarak suyu alınabilir.)
- Bir çukur çanağın içinde tüm malzeme iyice karıştırılır.
- Yağlanmış bir fırın kabına karışım dökülür.
- Üzerine çörekotu ve susam karışımı serpilip ince dilimlenmiş domatesler yerleştirilir.
- Önceden 180 derece ısıtılmış fırında üzeri de kızarana dek yaklaşık 30-35 dakika pişirilir.
- Fırından çıktıktan sonra ılınmaya bırakılır.
- Maydanozla süsleyip servis yapılır.


Benim Tavsiyem:


Kabak mücver fırında pişirilince çok daha hafif, sağlıklı ve lezzetli oluyor. Soğuyunca dağılmadan daha güzel dilimlenir. Mümkünse öyle dilimleyin.


AFİYET OLSUN!

Salı, Ağustos 19, 2008

Vegan Pizza




Malzeme: (4 büyük pizza için)

Hamur için:

* 2,5 ölçü kabı tam buğday unu
* 2 küçük ölçü kaşığı toz maya
* 1 küçük ölçü kaşığı deniz tuzu
* 2 kendi ölçü kaşığıyla stevia toz şeker
* 1,5 büyük ölçü kaşığı sızma zeytinyağı
* 1 ölçü kabı su


Pizza üstü için:

* Silken tofu
* Limon suyu
* Nişasta
* Fesleğenli domates sosu (sos tariflerinde var)
* Mantar
* Kapari
* Yeşil / siyah zeytin
* Çarliston biber
* Kekik


Hazırlanışı:


- Hamur için yukarıda verilen malzemeler sırayla hamurun yoğrulup dinlendirileceği kaba konur. İyice yoğrulup en az 1,5 saat dinlenmeye bırakılır. Üstü mutlaka temiz bir bez ve bir de havluyla örtülmeli ve sıcak bir yerde dinlendirilmelidir.

- Hamur iyice dinlenip hazır hale geldikten sonra unlanmış bir zemin üzerinde 10 dakika kadar dinlendirilir.

- Hamur dinlenirken silken tofudan arzu edildiği kadar blender'a konur, içine biraz limon suyu ve nişasta katılıp blender'dan geçirilir. Karışım kullanılana kadar buzdolabında bekletilir.

- Yukarıda verilen ölçülerle en az 4 pizza çıkar. Pizza hamuru istenilen büyüklükte koparılarak pizza tepsisine yerleştirilir. Yayarak kenarları çatalla düzeltilir. Üzerine zeytinyağı sürülür.





- Önceden ısıtılmış 200 derecelik fırında 12 - 15 dakika kadar pişirilir. Fırından alınır. üzerine malzemesi konur.

- Malzemenin sırası önemlidir. Önce hazırlanmış olan silken tofu bir spatula yardımıyla hamurun üzerine sürülür.




- Sonra fesleğenli domates sosu (sos tariflerinde var) peynirin üstüne sürülür.



- Arzuya göre diğer malzemeler de bunların üstüne konur. Örneğin: Mantar, çarliston biber, ince kesilmiş zeytin, kapari, kekik gibi. Fırına koymada önce tüm malzemenin üzerine biraz daha zeytinyağı konur.




- Pizza yeniden fırına verilir ve 15 - 20 dakika daha pişirilir.


Neden Bu Tarif?
Vegan olmak demek bazı tatlardan uzak kalmak demek değildir. Belki biraz daha farklı yeriz biz veganlar ama canımız pizza çektiğinde bize uygun şekilde de bir pizza olabileceğini bilmek güzel bir duygu. Belki pizzacıda tofu vs bulmayabilirsiniz, ama derdinizi anlatabilirseniz, benim gibi Mardin'de Münir Usta'da bile vegan pizza yeme şansınız olur. Siz yeter ki derdinizi anlatın.
Benim Tavsiyem:
Bu tarifi kendi zevkinize göre geliştirebilir, değişik malzemeler kullanabilirsiniz. ama silken tofu ve fesleğenli domates sosundan şaşmayın, çok memnun kalacaksınız. Stevia şekeri de kullanmak zorunda değilsiniz, hatta hiç tatlandırıcı katmak zorunda değilsiniz hamura. Artık stevia toz halde Türkiye'de satılıyor, bence mutfağınızda bulunsun. Vegan ya da herhangi bir tür vejetaryen olmayan dostlarınıza bile baz olarak bu hamurla ve domates sosuyla çok zevk alacakları değişik pizzalar yapabilir, ziyafet verebilirsiniz.
AFİYET OLSUN!

Perşembe, Ağustos 14, 2008

Gülelim... Düşünelim... - 1

Gerçi yukarıdaki karikatürü anlamak için çok derin İngilizce bilgsine gerek yok ama bilmeyen olabilir, tercüme edelim. Sonuçta burası Türkçe bir blog...

- Otobüs istasyonuna nasıl gidilir, biliyor musunuz?
- Bilmiyorum. Ama proteininizi nereden alıyorsunuz?

Her yerde vejetaryenler bu aptal protein sorusundan yorulmuştur...

Aynen öyle...

Biraz gülelim, gülerken de düşünelim dedim...

Ben de bu soruya sinir oluyorum çünkü... :))))

Ama demek ki, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanlar dünyanın her yerinde varmış...

Pazar, Ağustos 10, 2008

Hayatınızı Ne Hantallaştırıyorsa Atın Hemen Sırtınızdan


Bugün Hürriyet Gazetesi'nin Pazar Eki'nde güzel bir yazı gördüm ve sizlerle paylaşmak istedim. Buyurun okuyun:

HAYATINIZI NE HANTALLAŞTIRIYORSA ATIN HEMEN SIRTINIZDAN

Ezgi Başaran

10.08.2008 / Hürriyet

Platon demişti ki: "Önünüzü görmek istiyorsanız, günlük hayatın mekanizmasını sadeleştirin." Yüzyıllar sonra lafına geliyoruz. Çevre araştırmaları konusunda dünyanın en önemli 10 kurumundan biri olarak kabul edilen Worldwatch, 2008 raporunu yayınladı. Bu raporun dördüncü bölümünde, iyi bir hayatın, daha az tüketmekten geçtiği söyleniyordu.

Rapora göre tüketim çılgınlığına karşılık, sade ve basit yaşam ABD, Kanada, Avustralya ve İngiltere’de yükselen bir trend haline geldi. Sade yaşamı destekleyen birçok örgüt ve eko-köy kuruldu. 3-4 haftalık sade yaşam kursları veren bu eko-köylere dünyanın her yerinden binlerce insan katılıyor her yıl. Kuzey Amerika’da kurulan Sadelik Forumu periyodik olarak "Daha az tüketin, sadeleşin, daha iyi bir hayatınız olsun" manasına gelen broşürler bastırıyor, dağıtıyor, kitaplar yayınlıyor, konferanslar düzenliyor. Forumun yaptırdığı anketlere göre şu anda 20 milyon Amerikalı sadelik akımını benimsedi. Stanford Üniversitesi araştırma enstitüsünde yıllarca çalışan, sade yaşam üzerine yazdığı makale ve kitaplarla, verdiği konferanslarla konunun uzmanı sayılan, Sadelik Forumu üyesi Duane Elgin’le hayatımızı nasıl basite indirgeriz, konuştuk.


BASİT YAŞAMIN KURALLARI ÇOK BASİT

Arkadaşınız, eşiniz ve çocuğunuzla daha çok vakit geçirin. Onlarla yürüyüşe çıkın, bir öğünü paylaşın, şarkı söyleyin ya da birilerine yardım edin.

Her bakımdan beslenin! Bedeniniz için koşun veya bisiklete binin. Ruhunuz için ilişkilerinizde oyunsuz, yalansız ve dolaysız olun. Yaptığınız her şeyi tutkulu yapın ya da sadece tutku ve şevk duyduğunuz şeyleri yapın. Zihniniz için yeni şeyler öğrenin, küçük kurslara katılın.

Daha az kıyafet alın. Aldığınız kıyafetlerin modaya uygunluğuna değil fonksiyonel olmasına dikkat edin. Kozmetik ve mücevher almayın.

Satın aldığınız her şeyin çevreye zarar vermeden üretildiğine, dayanıklı ve tamir edilebilir olmasına dikkat edin.

Evinizde az kullandığınız her şeyi (kıyafet, kitap, mobilya, alet edevat), ihtiyacı olan birine verin. Eviniz kalabalık olmasın.

Her ortamda kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına katkınız olsun.

Bahçıvanlığın, tesisatçılığın, marangozluğun, terziliğin en basit özelliklerini öğrenin.

Sessiz iletişim yöntemlerini kullanın. Sarılmak, gülümsemek, kafa sallamak vs.

Mümkünse işinize yakın bir yerde oturun. Değilse, ulaşım için birkaç iş arkadaşınızla aynı arabayı kullanın ya da toplu taşıma araçlarına binin.


NEYİ ATACAĞINIZI EN İYİ SİZ BİLİRSİNİZ


Sade hayatın tanımı kişiden kişiye değişir. Çünkü hayatınızı nelerin karmaşık, biçimsiz ve hantal hale getirdiğini ancak siz bilebilirsiniz. Sade yaşamak demek, omuzlarınızdaki yükü üstünüzden atmak demek. Daha hafif, daha temiz ve aerodinamik bir hayat demek. Dikkatinizi dağıtan ayrıntılardan kurtulup hayatla baş başa ve yüz yüze kalmak demek. Özü bu!


DÜNYA SADELİK KOMÜNİTESİ


Findhorn Komünitesi (İskoçya)

1972’de kuruldu. Dünyanın her yerinden 350-400 kişi Findhorn adı verilen bu bölgedeki eko-köyde yaşıyor. Yaklaşık üç bin kişi de her yıl bu köyü ziyaret ediyor. Birkaç gün burada kalıyor. Onlara holistik eğitimler veriliyor, sade hayata nasıl ulaşılacağını anlatan atölyeler yapılıyor.

Erik Köyü (Fransa)

Vietnamlı rahip Thich Nhat Hahn tarafından 1982’de Güney Fransa’daki kuruldu. Vietnam’a girmesi yasaklanan bu rahip önce Paris’in güneyinde Tatlı Patates adlı bir komünite kurmuştu. Fakat katılımcıların sayısı artınca daha büyük bir arazi arayışına girdi. En sonunda orijinal adı Persimmon Köyü olan araziyi satın aldı. Burada müthiş erik ağaçları olduğu için köyün adı Erik Köyü olarak değiştirildi. Her yıl 4 haftalık inziva hayatı sunuyor dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine. Katılım 2500-3000 kişi arasında değişiyor.

Sadelik Forumu (Kuzey Amerika)

Sadelik Forumu akademisyenler, yazarlar ve aktivistlerden oluşan bir düşünce kuruluşu. 2001’de kuruldu. Duane Elgin de bu forumun en aktif üyelerinden. Sadelik akımının dünyada yayılması için kitaplar hazırlıyor, makaleler yazıyor, konferanslar düzenliyorlar.

Downshifting Downunder (Avustralya ve İngiltere)

2005’te Sydney’de kuruldu. Eylül 2006’da İngiltere’de şube açtı. İnsanların vites düşürüp biraz yavaşlamaları (zaten örgütün adı da vites düşürmek anlamına geliyor), daha az tüketmeleri için eylemler düzenliyorlar.


İLKEL YAŞAYIN, MÜNZEVİ OLUN DİYEN YOK


Sade yaşayın dediğimizde teknolojiden uzak bir hayat sürün, münzevi olun dediğimiz zannediliyor: Evin içinde tuvalet yok, telefon yok, bilgisayar yok, TV yok, araba yok. Böyle bir hayat karikatürleştirilmiş bir ütopyadır. Halbuki sadelik insanı ilkelliğe değil, ileriye götürmeli. Sizi gerçekten yapmak istediğiniz şeyleri yapmaya itmeli.


KOZMETİK SADELİK SİZİ ALDATMASIN

Bazıları daha az benzin yakan otomobiller kullanarak, avizelerine floresan lamba takarak, çöp kutusunda plastiklerle kağıtları ayırıp geri dönüşüm merkezlerine göndererek sade bir hayat yaşadıklarını sanabilir. Buna kozmetik ya da yüzeysel sadelik diyoruz. Sağlıksız ve yoğun hayatınıza yeşil bir ruj sürerek sade yaşanmaz. Çünkü kafa yapısını değiştirmek gerek. Ama bu konudaki 30 yıllık araştırmalarıma dayanarak söylüyorum, bunu başaranların sayısı giderek artıyor. Amerikan halkının yüzde 10’u yani 20 milyon kişi şu anda böyle yaşıyor.

FAKİRLİK BAŞKA, SADELİK BAŞKA

Fakir insanlar az tükettiği için sade bir hayat sürüyor gibi görünebilir. Ama bizim burada bahsettiğimiz sadelik, gönüllü olarak seçilen bir yaşam biçimi. Parasız olduğunuz için üç tişörtünüz olması sade yaşadığınız anlamına gelmez. Çünkü bu bir zihniyet meselesi. Daha az tüketip daha tenha bir hayatı yaşamayı özellikle istemelisiniz. Paranız olsa da olmasa da.

Cuma, Ağustos 08, 2008

Soya Shake - 1


Malzeme:

* Mürdüm eriği
* Nektarin
* Soya sütü
* Stevia şekeri


Hazırlanışı:

* Mürdüm erikleri ve nektarin iyice yıkandıktan sonra fazla küçük olmayan parçalara ayrılıp blender'a konur.



* Soya sütü katılır.

* Arzu edilirse az miktarda stevia şekeri ilave edilir.

* Bu karışım blender'dan geçirilir ve arzuya bağlı olarak buzlu ya da buzsuz servis edilir.

Neden Bu Tarif?

Daha önce de neşeli soya shakeler diye genel bir içecek tarifi vermiştim. Ama bunu değişik meyvelerle, kendim için denedikçe buraya da yazma kararı aldım. Belki hem fikir verir hem de heveslendirir. Yararı çok fazla çünkü.

Mürdüm eriği ve nektarin birlikte müthiş bir uyum sağlıyorlar.


Benim Tavsiyem:

Eğer böyle bir içeceği biraz tatlandırmak isterseniz stevia tavsiye ederim. Artık piyasada stevia toz halinde bulunuyor. Hatta içindeki kaşığıyla miktar ayarını daha da rahat yapabiliyorsunuz. Bu stevia soğuk, sıcak her türlü kullanıma uygun.




İçeceğin sıvı yoğunluğunu ayarlamak sizin elinizde, arzunuza ve damak zevkinize kalmış. Ama ben sulandırmamanızı tavsiye ederim.


AFİYET OLSUN!

Cumartesi, Ağustos 02, 2008

Kitap Tavsiyesi - 1

İDEAL SAĞLIK İÇİN CANLI BESİNLER
(Çiğ Besinlerin İyileştirici Gücünü Kullanma Rehberiniz)
Brian R. Clement
Theresa Foy DiGeronimo



Yediklerinizin sizi hasta edebileceğini biliyor muydunuz?
Bazı besinler, enerjinizi tüketen yağlar, toksinler ve kimyasallarla birlikte bedeninizi tıkar. Peki, bedeninizin güçlü, sağlıklı ve zinde kalabilmesi için ihtiyacı olan en uygun besinleri nereden bulabilirsiniz?
Milyonlarca insan için yanıt, çiğ yenilebilen, güvenli ortamlarda üretilmiş , kimyasal ve katkı maddesi eklenmemiş sağlıklı ve tedavi edici özelliği olan canlı besinlerdir. Kırk yılı aşkın süredir Hippocrates Sağlık Enstitüsü insanlara bedenlerini canlı besinlerin doğal güçleriyle nasıl temizleyeceklerini ve iyileştireceklerini öğretiyor. Bu kitabı yazarları Brian R. Clement ve Theresa Foy DiGeronimo, canlı besinlerin sağlık için neden çok önemli olduğunu açıklıyor ve canlı besinlere geçiş için etkili bir program sunuyorlar.
Adım adım izleyeceğiniz yol haritası, yaşam tarzınızı değiştirecek öneriler, 100'ün üzerinde sağlıklı, lezzetli tariflerle İdeal Sağlık için Canlı Besinler, sağlığınızı kontrol altına almanız ve zinde kalmanız için her şeyi içeriyor.
Brian R. Clement, doğal saşlık ve iyileştirme öncüsü, Florida West Palm Beach'te bulunan Hippocrates Sağlık Enstitüsü başkanı ve Holistik Sağlık Birliği kuucu başkanıdır.
Theresa Foy DiGeronimo, New jersey The William Patterson Üniversitesi İngilizce Bölümü'nde doçent ve içlerinde The natural Way of Healing Chronic Pain'in de bulunduğu pekçok kitabın yazarıdır.
Orijinal adı Living Foods for Optimum Health olan bu kitabı İngilizce aslından Evren Mutlu çevirmiş ve kitap ALFA tarafından yayınlanmıştır.

Türkçe Baskıya Önsöz:
İnsanlığın ilk ayak izleri 3,5 - 4 milyon yıl önceye tarihlendiriliyor. Tarihçiler, medeniyetleri 3000 yıl önceye dayandırıyor. Sanayi devriminden bu yana 250 yıl geçti. İnsanlığın doğasından koparılmasının tarihi ise yalnızca 100 yıl.
Binlerce yıllık tarihte bu kısacık 100 yıllık değişim insanlık üzerinde öyle baş döndürücü etkiler yarattı ki insan doğasından nasıl uzaklaştığını fark edemedi bile.
Şu an ilk satırlarını okumaya başladığınız bu kitabın belki de en sürükleyici yönlerinden biri, insanın doğal sistemden koparılarak yine 'insan yapımı' olan bambaşka bir sisteme adapte edilmesinin 100 yıllık yolculuğunu , bu yolculuktaki buluşları ve dönüm noktalarını bir hikâye üslûbunda anlatıyor olması.
Bu 100 yıllık yolculukta, iyi niyetle başlayan buluşların, bugün özellikle gıda ve dolayısıyla sağlık endüstrisinde nasıl bir çelişkiye neden olduklarını keşfedecek, gıdaların ürün haline gelişlerinin sürecine tanıklık edeceksiniz. Bugüne değin bildiğiniz pek çok şeyin yanlışlığını fark edecek, canlı besinlerin bütünsel sağlık üzerindeki olumlu etkilerini göreceksiniz. Bu kitabı tamamladığınızda yepyeni bir yaşam tarzını da tanımış olacaksınız.
Aklınıza şu soru gelebilir: "Beslenme konusunda şimdiye değin iddia edilenlerin ya da inanılanların hepsi bir kenara atılıyorsa, bu yazılanların ileride aynı muameleyi görmeyeceğini nereden biliyorsunuz?" Öncelikle bilimde kesinlik olmadığını ve bunun sonsuz bir tekâmül süreci olduğunu söyleyerek şu görüşü hararetle savunabilirim: Bu yeni yaşam tarzı çok da yeni bir keşif sayılmaz. Yüzyıllar, hatta bin yıllar öncesine değin insanlık böyle besleniyordu. İnsanlık doğanın diğer zenginlikleriyle iç içe yaşayan bir doğa parçasıydı. İşte bu yüzden bu yeni yaşam tarzı son yüzyılda verilen en doğal yaşam reçetesidir.
Bugün ise modern yaşamın sunduğu göz boyayan olanaklar insanları doğaya ve birbirlerine yaklaştırırmış gibi görünüp aslında uzaklaştırıyorlar. Artık insanlık gıda değil, onlarca kimyasalla birleştirilmiş ticari ürün tüketiyor. Ve maalesef birçoğunun etiketinin üzerinde "doğal" yazabiliyor. Alışverişte pazar tezgâhlarının yerini bilgisayar klavyeleri alıyor. "Mış gibi iletişimlerle" sohbet sofraları sanal ortamlarda kuruluyor, sanal ortamlarda kadehler kalkıyor... Doğa sporları bile doğadan koparılarak salonlara taşınıyor. Küreselleşme denen şey bütün dünyayı bilgisayar ekranının , hatta gelişmiş cep telefonlarının içine hapsetti.
Tüm bunlar yaşamı kolaylaştırmıyor aslında... İnsanların yaşarmış gibi davranmalarını sağlıyor. Bugün insanlık "yaşarmış gibi" yaşıyor.
Ben yaşarmış gibi yaşadığımı 40'lı yaşlarımın ortalarına doğru fark ettim. Bu farkındalıkla dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı yaşam tarzlarını süren çeşitli gruplarla birlikte oldum. Her ne kadar doğaya dönmek istesek de sonuçta hepimiz modern yaşamın bir parçasıyız. Birçoğumuzun sosyal statüleri bu ortamı terk edip oğada yaşamaya imkân vermiyor. Ama bu bizim tamamıyla doğadan kopmamız çin bir sebep değil. İşte bu arayış sürecinde tanıdığım Hippocrates Health Institute benim için önemli duraklardan biri oldu. Enstitü doktorlarından ve aynı zamanda bu kitabın yazarlarından Dr. Brian R. Clement tıp kariyerinin önemli bir kısmını bu yeni yaşam tarzı üzerinde yoğunlaştırmış. Bu yöndeki bilimsel çalışmalarını da sürdürüyor. Kitabın diğer yazarı Theresa Foy DiGeronimo ise yazdığı ve katkıda bulunduğu sağlık kitapları ile tanınıyor.
Yeni yaşam reçetesini arama yolculuğumun sonunda Türkiye'de, kendi ortamımda ailemle, dostlarımla hem birarada olup hem de daha doğal ve sağlıklı yaşmak üzere bir topluluk oluşturmaya karar verdim. Bugün gururla görüyorum ki, The LifeCo çatısı altında bu topluluk büyüyor ve ideal sağlığın bütün sırlarını, bütün ipuçlarını çevresindekilerle paylaşıyor.
Bu amaçla ülkemizde tanıtmayı hedeflediğimiz İdeal Sağlık İçin Canlı Besinler kitabında beslenmenin, hastalıklardan korunmanın, kendinizi iyi hissetmenin, sağlıklı alışveriş etmenin ve sağlıklı yiyecekler hazırlamanın metotlarını eğlenerek öğreneceksiniz. Clement ve DiGeronimo'nun satırlarında yolculuğunuza başlamadan önce sizlere ideal sağlığınız için kendime ait birkaç küçük öneride bulunmak istiyorum.
Ürün değil, gıda tüketin. İşlenmemiş, doğal yiyeceklerle beslenin.
Üzerinde etiket olmayan, yani doğa hali ile rafta yer alan ya da etiketinde tanımadığınız maddeler olmayan yiyecekleri seçin.
Az yiyin. Restoranlardaki, paket servislerdeki porsiyonların sizi yönlendirmesine ya da şartlandırmasına müsaade etmeyin.
Mümkün olduğu kadar çok meyve ve sebze yiyin. Yaşamınızın %75'inde doğal ve sağlıklı beslenin, geri kalanında sevdiğiniz şeyleri yiyin. Bu denge sizi koruyacaktır.
Yaşamınızın keyfini sürün.
Ersin Pamuksüzer