Geçen gün Kaz Dağları'na gideceğimden bahsetmiştim. Gittim. Hem ziyaret hem ticaret demiştim, evet öyle de oldu. Bir veganın yolculuklarında karşılaşabileceği zorluklar ve bunları aşmak için neler yapabileceğinden bahsedeceğim demiştim.
Arkadaşlarla gidilen bir yol ama tabiî içlerinde iki de profesyonel turist rehberi olunca, (Banu artık aktif olarak rehberlik yapmıyor) ben rehberliği üstlenmek durumunda kaldım. Ne de olsa Türkiye'nin her noktasına nasıl ulaşıldığını, nereden nereye ne kadar zamanda ve en iyi nasıl gidileceğini, bu güzergâhlarda en iyi nasıl zamanı kullanabileceğimizi ve nerelerde mola verileceğini gayet iyi biliyorum. Banu etrafı iş için o gözle incelerken ben de ona gerekli açıklamaları getirmeye çalışırken, diğer dostlar bu yolculuğun gerçekten dibine kadar tadını çıkarttılar.
Ne mutlu!
Cumartesi sabahı 07.00'de Bandırma'ya gitmek üzere hızlı feribota bindik arkadaşlarla. Deniz epey çalkantılı idi bu sebeple biraz gecikmeli vardık Bandırma'ya. Bandırma'dan Susurluk, Balıkesir yolu üzerinden (Susurluk Yasa Tesisleri'nde mola vererek) Edremit'e ulaştık. Çamlıbel Köyü'ne, İdaköy Çiftlik Evi'ne vardığımızda saat 12.30'u geçiyordu. iskender ağabey, canım benim, bizi bekliyordu ve hemen hazırlanıp uzun bir yürüyüşe çıktık. Harika oldu. Hava kararana kadar yürüdük. Ben zaten yürüyüşü severim, hele zorlu olursa biraz daha mutlu olurum. Dağlara, tepelere taparım.
İda Dağları dünyanın 2. en yüksek oksijen oranına sahip noktası diye bilinir Alp Dağları'ndan sonra. Bunu aklınızda tutun ve bu fırsatı değerlendirin. İnanın hissedeceksiniz burada oksijeni. Ben bundan müthiş zevk alırım. Kaz Dağları'nda (yani İda Dağı) yürümek o kadar müthiş bir duygu, bir zevk ve ayrıcalık ki. Burayı gerektiği gibi değerlendiremiyoruz Türkiye olarak diye düşünüyorum.
Ben bu yürüyüşte oksijeni, dağın havasını ve denizden gelen havayı ayrı ayrı hissettim.
Bu duyguyu açıklamak ya da kelimelere döküp açıklayabilmek belki mümkün belki değil, ama farkındalık, anı yaşamak, bedene ve zihne dönüp onları dengeleyebilmek size bu duyguları tattıracaktır.
Akşama doğru eve döndük ve şömine yakıldı. Yemek hazırlandı. Masa başında toplandık. Bizlerden başka iki kişi daha vardı İdaköy Çiftlik Evi'nde kalan. Onlarla beraber yedik ve gece sohbet bitene odalarımıza çekilene kadar hep birlikteydik ve çok güzel saatler geçirdik.
Yemek harikaydı. İskender ağabey sağolsun ben vegan olduğum için hazırladığı sebze çorbasına süt katmadı. Bence çok da güzel olmuştu. Nefis zeytinyağlı sebzeler vardı. Esmer ekmekle çok da iyi gitti.
Daha sonra sohbet şömine başında saat 23.30'a kadar devam etti. Ama inanır mısınız daha saat 20.30 olduğunda herkes saat 01.00 oldu diye düşündü. Oksijen çarpmıştı sanırım herkesi. :-)
Sohbetler hep harika olur İdaköy Çiftlik Evi'nde. Bu da öyleydi. Ben rica ettim, sağolsun İskender ağabey kırmadı beni ve Sarıkız Efsanesi'ni anlattı. Kaz Dağları efsanesi. Aslında Sema abla (İskender ağabeyin hanımı) da olsaydı piyanoda ona eşlik etseydi çok daha güzel mi olurdu acaba diye düşündüm ama sonra sevgili arkadaşlarımızdan birinin bir lafı geldi aklıma:
" Olduğun zaman, her zaman, en doğru zaman!"
Ne güzel değil mi? Bu aslında yaşanan her şey için de geçerli.
Neyse sohbet inanılmaz koyulaştı, sanırım herkes kendi içinde beden ve zihni dengeleme konusunu irdeledi kendi açısından, çok evrensel boyutlu konular konuşuldu ve herkes an'ı yaşamanın tadına vardı.
Sabah herkes erkenden kalktı ve kahvaltı sofrasında buluştuk saat 08.15'te. Çay, kızarmış ekmek, ev reçelleri, salatalık, domates, yumurta, peynirler, zeytin, zeytinyağı vs. Ne ararsan var. Tabii ben salatalık, domates, çay, ekmek, zeytin ve zeytinyağı ile biraz da reçellerle kahvaltımı yaptım.
Saat 09.00'da yola koyulduk ve hemen İdaköy Çiftlik Evi'nin yakınındaki Tahtakuşlar Etnoğrafya Müzesi'ni gezdik. Ben bu müzeyi çok severim. Ayrıca UNESCO ödüllü bir müze olduğu için de mutlaka gezilmesi gerekli diye düşünürüm. Bizim ihmal ettiğimiz bir şeydir etnoğrafya müzeleri. Aslında yerel kültürleri anlamak, tanımak açısından o kadar da önemli ki.
Örneğin bu müzede yöredeki Türkmenleri daha yakından tanıyabilir, onların sosyal ve kültürel yaşamını öğrenebilirsiniz.
www.etnografya-galerisi.com
Ben bu yöreye geldiğim her sefer bu müzeye uğrar mutlaka da bir şeyler alırım. Bu sefer de zeytin çekirdeği kolye (barış için), iğde çekirdeği kolye (nazara karşı) ve çam kozalağı kolye (bu süs, ama ben buna sevgi için diyorum) aldım. Zaten bu müzeden bir tane daha kısa kolyem var, dördünü de birarada takınca öyle güzel duruyor ki, hepsi ayrı boyda. Çok güzel görünüyor. İyi denk düştü.
Müzeden herkes bir şeyler aldı. Yola koyulduk ve ilk iş Adatepe Köyü'nü gezdik, oradan sonra Altınoluk üzerinden Küçükkuyu'ya vardık ve Adatepe Zeytinyağı Müzesi'ni gezdik. Buradaki herkes benim dostum. Harika zaman geçirdik. Arkadaşlarıma zeytini, zeytinyağını ve sabunu anlattım. Bol bol alışveriş yaptık.
www.adatepe.com
Yeşilyut Köyü'nü gezdik. Çok sevdiler. Ben tabiî Banu'yla iş icabı bazı otelleri inceledim. İyi oldu. Buradan sonra Assos'a gittik, önce kaleyi gezdirdim arkadaşlarıma. Sonra Assos'un limanına indik ve Assos Otel'de yemek yedik. Herkes balık ağırlıklı yedi. Ben tabiî ki, turp otu, salata, kuru börülce, esmer ekmek yedim. Etrafta gördüğüm ve bulduğum dokunulmayan balıkları da köpeğe verdim. :-)
Yemekte oyalanıldığı, kış saati sebebiyle de havanın erken kararması nedeniyle ören yerlerinin erken kapanmasından dolayı Troya'yı iptal etmek zorunda kaldık. Olsun, başka zaman yaparız diye düşündük ve Çanakkale'ye doğru yola çıktık. Saat 17.05 gibi Çanakkale'ye gelince 18.00 Çanakkale - Eceabat feribotu yerine, Lapseki'ye gidip Lapseki'den 18.00 feribotuna binmeye karar verdik. Böylece nereden baksan en azından yoldan ve zamandan kâr ediyorsun, nitekim öyle de oldu.
Lapseki'ye kadar mitolojik hikâyeler anlattım. Lapseki'den Gelibolu'ya geçip bir benzin ve ihtiyaç molası verdik. Tekirdağ'da herkes köfte yemek istedi. Ben mevsim salatası ve soğansız piyazla tıka basa doymuştum bile, artık canım da, içim de bir şey kaldırmıyordu.
Gece eve vardığımda huzurlu, mutlu ve bol oksijen takviyesini hisseder vaziyetteydim.
Bir vegan olarak kendini sıkmaya gerek yok yolculuklarda. Aslında açlığın genelde susuzluk hissi olduğunu anlarsan, işi çözmüş olursun.
Beynini değil, bedenini dinlersen işi bitirmiş olursun çözmekten de öte.
İşte bu durumlarda, eğer vejetaryen ya da vegansanız size 'ah ah, vah vah' diye acıyanlara kulak asmayın. Aslında bence onlar kendilerine acıyorlar. Herkes karşısındakine ayna tutar unutmayın!
Siz siz olun ve asla yolunuzdan dönmeyin. Ne istiyorsanız her yerde bulmanız mümkün olmayabilir. Bu durumda çıkınınızla dolaşmanız da gerekebilir ama öyle olmadığının ispatı benim. Gittiğiniz yerde olan şeylerden size uyanı bulun, onu isteyin. Rica edin, isteyin, tarif edin. İnanın herkesten daha fazla zevk alacaksınız. Size hizmet edenler de farklı bir şeye hizmet verdiklerinin bilincine varıyorlar ama o an, ama on dakika sonra ve harika vakit geçirebiliyorsunuz. Masaya gelen ve sizin beslenme şeklinize uymayan şeyleri de canınızın çekmediğini görmek ayrı bir tatmin verecek size.
Beslenme alışkanlıklarının değişmesi acı çekmek, hasret kalmak değildir. Bunu iyi düşünün.
İlk fırsatta kendinize böyle bir güzellik yapın, böyle bir hediye verin.
www.kazdagiotelleri.com
Sevgiyle kalın
Vegan kalın!
Pazartesi, Aralık 25, 2006
Tam Çavdar Ekmeği
Malzeme:
* 400 gr tam buğday unu
* 125 gr tam çavdar unu
* 1.5 küçük ölçek kuru maya
* 1.5 küçük ölçek deniz tuzu
* 1.5 küçük ölçek kimyon
* 1 küçük ölçek organik dut pekmezi
* 1.5 büyük ölçek zeytinyağı
* 1.5 büyük ölçek soya sütü
* 310 ml su
* 2 küçük ölçek limon suyu
Hazırlanışı:
* Tam buğday unu ve ardından da tam çavdar ununu elekten geçirilerek (kepekleriyle birlikte) hamurun mayalanacağı kaba konur.
* Hamurun ortasına bir çukur açılır ve tüm malzemeler (önce kuru sonra sıvı) sırayla una katılır.
(Maya, deniz tuzu, kimyon, pekmez, zeytinyağı, soya sütü, limon suyu ve su)
* Hamur iyice yoğurulur. Üstü bir bezle örtülür ve ılık bir köşede en az 2 saat kadar bekletilir.
* Hamur bir tepsiye alınır. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 1 - 1.5 saat pişirilir.
Neden Bu Tarif?
Çavdar'ın sağlık için ne kadar faydalı olduğu bilinen bir gerçek. Çavdarı da mutlaka buğday unuyla karıştırmak gerekiyor. Bu tarifi defalarca denedim ve çok başarılı sonuç aldım. Bu nedenle de paylaşmak istedim. Lezzetine doyamayacaksınız!
Benim Tavsiyem:
Bu ekmeği mutlaka deneyin ve mutlaka organik tam buğday ve organik tam çavdar unu kullanın. Bu kadarını yaptıktan sonra şeker ve süt kullanmayın. Şayet vegansanız zaten soya sütü kullanacak, pekmeze sıcak bakacaksınız. Ama vegan değilseniz de tarife tam uyun, çok hoşunuza gidecek.
Bu ekmek kahvaltıda harika oluyor. Her türlü yemeğin yanına da yakışıyor. 1 hafta da bozulmuyor.
Not: Büyük ölçek ve küçük ölçek makine kullananlar için önemli, ölçek varsa onu kulanın, yoksa da büyük ölçek yerine yemek kaşığı, küçük ölçek yerine de çay kaşığı kullanabilirsiniz.
Afiyet Olsun!
* 400 gr tam buğday unu
* 125 gr tam çavdar unu
* 1.5 küçük ölçek kuru maya
* 1.5 küçük ölçek deniz tuzu
* 1.5 küçük ölçek kimyon
* 1 küçük ölçek organik dut pekmezi
* 1.5 büyük ölçek zeytinyağı
* 1.5 büyük ölçek soya sütü
* 310 ml su
* 2 küçük ölçek limon suyu
Hazırlanışı:
* Tam buğday unu ve ardından da tam çavdar ununu elekten geçirilerek (kepekleriyle birlikte) hamurun mayalanacağı kaba konur.
* Hamurun ortasına bir çukur açılır ve tüm malzemeler (önce kuru sonra sıvı) sırayla una katılır.
(Maya, deniz tuzu, kimyon, pekmez, zeytinyağı, soya sütü, limon suyu ve su)
* Hamur iyice yoğurulur. Üstü bir bezle örtülür ve ılık bir köşede en az 2 saat kadar bekletilir.
* Hamur bir tepsiye alınır. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 1 - 1.5 saat pişirilir.
Neden Bu Tarif?
Çavdar'ın sağlık için ne kadar faydalı olduğu bilinen bir gerçek. Çavdarı da mutlaka buğday unuyla karıştırmak gerekiyor. Bu tarifi defalarca denedim ve çok başarılı sonuç aldım. Bu nedenle de paylaşmak istedim. Lezzetine doyamayacaksınız!
Benim Tavsiyem:
Bu ekmeği mutlaka deneyin ve mutlaka organik tam buğday ve organik tam çavdar unu kullanın. Bu kadarını yaptıktan sonra şeker ve süt kullanmayın. Şayet vegansanız zaten soya sütü kullanacak, pekmeze sıcak bakacaksınız. Ama vegan değilseniz de tarife tam uyun, çok hoşunuza gidecek.
Bu ekmek kahvaltıda harika oluyor. Her türlü yemeğin yanına da yakışıyor. 1 hafta da bozulmuyor.
Not: Büyük ölçek ve küçük ölçek makine kullananlar için önemli, ölçek varsa onu kulanın, yoksa da büyük ölçek yerine yemek kaşığı, küçük ölçek yerine de çay kaşığı kullanabilirsiniz.
Afiyet Olsun!
Cuma, Aralık 22, 2006
Kaz Dağları'nda Hafta Sonu
Sevgili Dostlar,
ben bu hafta sonu Kaz Dağları'na bir kaçamak yapma kararı aldım. Kaçamaktan ziyade biraz ziyaret, biraz ticaret dedikleri türden bir şey...
Profesyonel turist rehberi gözümle baktığım zaman da, Nükhet Everi'nin herhangi başka bir kimliğinin gözüyle baktığımda da en sevdiğim bölgelerden biridir Kuzey Ege. Rehberlik hayatımın ağırlıklı çalışma noktalarından biri ayrıca bu yöre.
Birkaç arkadaş toplanıp gidiyoruz işte. Cumartesi gününü ve Pazar'ı en iyi şekilde değerlendirmek üzere bir de programım var tabiî. Cunartesi günü Kad Dağları'nda İdaköy Çiftlik Evi'nde kalacağız. Sahipleri İskender ve Sema Azatoğlu çok sevdiğim insanlar. İskender ağabey'in kız kardeşi Nadide benim arkadaşım, Selçuk'taki evimin mimarı. Cumartesi günü biraz Kaz Dağları'nı biraz ormanları gezeceğiz.
Belki bilirsiniz bu yöre dünyanın en yoğun oksijen oranına sahip yöre olma özelliğini taşıyor. Müthiş bir bitki örtüsü var. Millî Park aynı zamanda. Bir de tabiî Kuzey Ege zeytin ağaçlarının ve zeytinyağı'nın ev sahibi dünyadaki. Bu nedenle benim gibi bir vegan için de daha hayati bir önem kazanıyor.
Ben ne zaman Kuzey Ege yöresinde olsam (Kaz Dağları, Edremit, Küçükkuyu, Ayvalık, Cunda, Bergama vs) kendimi o kadar mutlu hissederim ki. Köy ekmeği, zeytinyağı ve zeytin verin ben ömrümü burada geçirebilirim. Başka şey aramam diyecek kadar da ileri götürürüm meseleyi.
Şimdi, ben bu sefer biraz iş için gidiyorum oralara. Yakında devreye girecek bir organizasyonumuz için. Burada da bunları anlatacağım ama şimdilik şunu diyeyim: Döner dönmez yemek içmek konusundaki izlenimlerimi anlatacağım. Belki yeni yemek tarifleri, belki yeni tavsiyeler ve fikirlerle döneceğim.
Yılbaşı'nda da İspanya'da olacağım. Barcelona'ya gidiyorum. Oradan döndüğümde Barcelona'nın edinebildiğim kadarıyla 'vegan' izlenimlerini de aktarmaya gayret göstereceğim.
Vegan Nükhet'in yolculukları yeniden hız kazanıyor anladığım kadarıyla. Bu durumda her yolculuk sonrası sizlere yeni bilgiler ve adresler, tarifler, tavsiyeler var demektir.
Kendinize zaman ayırın, yürüyün, haftanın en azından bir günü bir öğün bile olsa yalnızca sebze ve meyve sularıyla geçirin. Yemyeşil taze sebze suları.
Juicing ve faydalarını da yolculuktan döner dönmez anlatacağım. Önemli bir konu!!!
ben bu hafta sonu Kaz Dağları'na bir kaçamak yapma kararı aldım. Kaçamaktan ziyade biraz ziyaret, biraz ticaret dedikleri türden bir şey...
Profesyonel turist rehberi gözümle baktığım zaman da, Nükhet Everi'nin herhangi başka bir kimliğinin gözüyle baktığımda da en sevdiğim bölgelerden biridir Kuzey Ege. Rehberlik hayatımın ağırlıklı çalışma noktalarından biri ayrıca bu yöre.
Birkaç arkadaş toplanıp gidiyoruz işte. Cumartesi gününü ve Pazar'ı en iyi şekilde değerlendirmek üzere bir de programım var tabiî. Cunartesi günü Kad Dağları'nda İdaköy Çiftlik Evi'nde kalacağız. Sahipleri İskender ve Sema Azatoğlu çok sevdiğim insanlar. İskender ağabey'in kız kardeşi Nadide benim arkadaşım, Selçuk'taki evimin mimarı. Cumartesi günü biraz Kaz Dağları'nı biraz ormanları gezeceğiz.
Belki bilirsiniz bu yöre dünyanın en yoğun oksijen oranına sahip yöre olma özelliğini taşıyor. Müthiş bir bitki örtüsü var. Millî Park aynı zamanda. Bir de tabiî Kuzey Ege zeytin ağaçlarının ve zeytinyağı'nın ev sahibi dünyadaki. Bu nedenle benim gibi bir vegan için de daha hayati bir önem kazanıyor.
Ben ne zaman Kuzey Ege yöresinde olsam (Kaz Dağları, Edremit, Küçükkuyu, Ayvalık, Cunda, Bergama vs) kendimi o kadar mutlu hissederim ki. Köy ekmeği, zeytinyağı ve zeytin verin ben ömrümü burada geçirebilirim. Başka şey aramam diyecek kadar da ileri götürürüm meseleyi.
Şimdi, ben bu sefer biraz iş için gidiyorum oralara. Yakında devreye girecek bir organizasyonumuz için. Burada da bunları anlatacağım ama şimdilik şunu diyeyim: Döner dönmez yemek içmek konusundaki izlenimlerimi anlatacağım. Belki yeni yemek tarifleri, belki yeni tavsiyeler ve fikirlerle döneceğim.
Yılbaşı'nda da İspanya'da olacağım. Barcelona'ya gidiyorum. Oradan döndüğümde Barcelona'nın edinebildiğim kadarıyla 'vegan' izlenimlerini de aktarmaya gayret göstereceğim.
Vegan Nükhet'in yolculukları yeniden hız kazanıyor anladığım kadarıyla. Bu durumda her yolculuk sonrası sizlere yeni bilgiler ve adresler, tarifler, tavsiyeler var demektir.
Kendinize zaman ayırın, yürüyün, haftanın en azından bir günü bir öğün bile olsa yalnızca sebze ve meyve sularıyla geçirin. Yemyeşil taze sebze suları.
Juicing ve faydalarını da yolculuktan döner dönmez anlatacağım. Önemli bir konu!!!
Vegan Börek
Malzeme:
* 2 - 3 yufka
* Silken Tofu (yumuşak tofu)
* Soya sütü
* zeytinyağı
* acı pul biber
Hazırlanışı:
* Böreğin yapılacağı tepsi yağlanır ve yufkalardan biri kenarları dışarıda kalacak şekilde tepsiye yerleştirilir.
* Diğer yufka veya yufkalar (yufka sayısı tepsinizin büyüklüğüne bağlı) parçalanır ve tepsinin içindeki yufkanın üstünü örtecek kadarı tepsiye yerleştirilir ve üzerine soya sütü dökülür, bir kat daha yufka parçaları konur ve bir tabakta ufalanmış silken tofu yufkanın üzerine serpilir üzeri yufkalarla kapandıktan sonra gene soya sütü ve arzu ediliyorsa biraz da zeytinyağı konur.
* Bu şekilde yufka parçaları ve peynir bitene kadar kat kat (yufka - soya sütü / yufka - peynir / yufka - soya sütü) şeklinde malzemeler tepsiye dizilir. Arada sırada biraz zeytinyağı (fazla olmamak kaydı ile) bu katların arasına konulabilir.
* Parçalanmış yufkalar bitince en son kat olarak tepsiden dışarı sarkan yufka tüm börek malzemesinin üzerine katlanır ve en üste biraz kırmızı acı pul biber serpilir ve biraz soya sütü ile zeytinyağı dökülür.
* Tepsi 180 dereceye ayarlanmış fırına konur ve böreğin üstü kızarıncaya kadar pişirilir. (En fazla 30 dakika)
Neden Bu Tarif?
Geçenlerde ben neden börek yapmıyorum diye düşünürken aklıma gelen bir kombinasyon oldu bu. Yürüyüş esnasında yarattığım bir börek yani. Hemen yufkaları aldım, diğer malzeme zaten evde vardı. Yaptım yedim. Kalorisi de normal böreklere göre düşük olduğu için vicdan azabı duymadan yenebilecek bir börek. Ayrıca deneyince göreceksiniz tereyağıydı, margarindi, yumurtaydı bunlara hiç gerek yok işte. Onlarsız da gayet lezzetli, hatta onlarla yapılandan daha lezzetli bir börek.
Benim Tavsiyem:
Bu böreği ana yemek olarak da, akşamüstü beş çayının yanına da, kahvaltıda da, piknikte de yiyebilirsiniz. Üstünün nasıl kızardığını görünce dayanamayıp mutlaka sıcacık yiyeceğinizi biliyorum ama biraz dinlendikten sonra denemekte de fayda var. Genelde her yemekte olduğu gibi bu da bekledikçe daha lezzetli oluyor. Bir de illa sıcak yemeniz gerekmiyor. Ben bu böreği soğuk yemeye bayılıyorum. Bir deneyin!
Bir başka tavsiye: silken tofuya arzunuza ve zevkinize göre kırmızı pul biber ve kekik gibi baharatlar ekleyebilirsiniz. Ayrıca gene arzuya ve damak zevkine bağlı olarak böreğin üstüne susam ya da çörek otu da konabilir.
Afiyet Olsun!
* 2 - 3 yufka
* Silken Tofu (yumuşak tofu)
* Soya sütü
* zeytinyağı
* acı pul biber
Hazırlanışı:
* Böreğin yapılacağı tepsi yağlanır ve yufkalardan biri kenarları dışarıda kalacak şekilde tepsiye yerleştirilir.
* Diğer yufka veya yufkalar (yufka sayısı tepsinizin büyüklüğüne bağlı) parçalanır ve tepsinin içindeki yufkanın üstünü örtecek kadarı tepsiye yerleştirilir ve üzerine soya sütü dökülür, bir kat daha yufka parçaları konur ve bir tabakta ufalanmış silken tofu yufkanın üzerine serpilir üzeri yufkalarla kapandıktan sonra gene soya sütü ve arzu ediliyorsa biraz da zeytinyağı konur.
* Bu şekilde yufka parçaları ve peynir bitene kadar kat kat (yufka - soya sütü / yufka - peynir / yufka - soya sütü) şeklinde malzemeler tepsiye dizilir. Arada sırada biraz zeytinyağı (fazla olmamak kaydı ile) bu katların arasına konulabilir.
* Parçalanmış yufkalar bitince en son kat olarak tepsiden dışarı sarkan yufka tüm börek malzemesinin üzerine katlanır ve en üste biraz kırmızı acı pul biber serpilir ve biraz soya sütü ile zeytinyağı dökülür.
* Tepsi 180 dereceye ayarlanmış fırına konur ve böreğin üstü kızarıncaya kadar pişirilir. (En fazla 30 dakika)
Neden Bu Tarif?
Geçenlerde ben neden börek yapmıyorum diye düşünürken aklıma gelen bir kombinasyon oldu bu. Yürüyüş esnasında yarattığım bir börek yani. Hemen yufkaları aldım, diğer malzeme zaten evde vardı. Yaptım yedim. Kalorisi de normal böreklere göre düşük olduğu için vicdan azabı duymadan yenebilecek bir börek. Ayrıca deneyince göreceksiniz tereyağıydı, margarindi, yumurtaydı bunlara hiç gerek yok işte. Onlarsız da gayet lezzetli, hatta onlarla yapılandan daha lezzetli bir börek.
Benim Tavsiyem:
Bu böreği ana yemek olarak da, akşamüstü beş çayının yanına da, kahvaltıda da, piknikte de yiyebilirsiniz. Üstünün nasıl kızardığını görünce dayanamayıp mutlaka sıcacık yiyeceğinizi biliyorum ama biraz dinlendikten sonra denemekte de fayda var. Genelde her yemekte olduğu gibi bu da bekledikçe daha lezzetli oluyor. Bir de illa sıcak yemeniz gerekmiyor. Ben bu böreği soğuk yemeye bayılıyorum. Bir deneyin!
Bir başka tavsiye: silken tofuya arzunuza ve zevkinize göre kırmızı pul biber ve kekik gibi baharatlar ekleyebilirsiniz. Ayrıca gene arzuya ve damak zevkine bağlı olarak böreğin üstüne susam ya da çörek otu da konabilir.
Afiyet Olsun!
Perşembe, Aralık 21, 2006
Maş Fasulyesi Yemeği
Malzeme:
* 2 su bardağı maş fasulyesi
* zeytinyağı
* soya sosu
* 1 büyük kuru soğan
* 1 büyük domates
* 1 havuç
* 1 diş sarımsak
* taze çekilmiş beyaz biber
* deniz tuzu
* maydanoz veya dereotu
Hazırlanışı:
* Maş fasulyesi sıcak suda 30 dakika bekletilir.
* Kuru soğan ay şeklinde ince ince kesilir. Biraz zeytinyağında kavrulur.
* Küçük küçük küp şeklinde doğranmış domates soğana eklenir. Biraz biber ve deniz tuzu katılır.
* Havuç rendelenerek tencereye eklenir.
* Tüm bu malzemelerin üstüne maş fasulyesi de eklendikten sonra, tencereye biraz soya sosu, ince ince doğranmış bir diş sarımsak ve 5 su bardağı su katılır ve yüksek ateşte kaynayana kadar pişirilip, kaynayınca ateş kısılır ve takriben 30 dakika kadar (fasulyeler yumuşayıncaya kadar) pişirilir.
* Yemek ateşten alınmadan önce maydanoz veya dereotu katılır ve 1 dakika daha pişirilir.
* En son olarak biraz zeytinyağı ekleyip 1 dakika kadar daha pişirilip yemek ateşten alınır.
Neden Bu Tarif?
Maş fasulyesi inanılmaz faydalı ve tadı da çok güzel olan bir bakliyat türü. Maş fasulyesini farklı şekillerde yapmıştım, bu tarif karşıma çıkınca hemen denedim. Vegan olması ve özellikle de faydaları nedeniyle hemen sizlerle paylaşmak istedim.
Benim Tavsiyem:
Maş fasulyesi çok su çeken bir fasulye çeşidi olduğundan yemek pişerken suyunu sık sık kontrol edin. Suyunu kendi arzunuza göre ayarlayın. Bu yemeği mutlaka tam buğday ekmeği ya da çavdar ekmeği ile sunun. Muhteşem bir kombinasyon.
Afiyet Olsun!
* 2 su bardağı maş fasulyesi
* zeytinyağı
* soya sosu
* 1 büyük kuru soğan
* 1 büyük domates
* 1 havuç
* 1 diş sarımsak
* taze çekilmiş beyaz biber
* deniz tuzu
* maydanoz veya dereotu
Hazırlanışı:
* Maş fasulyesi sıcak suda 30 dakika bekletilir.
* Kuru soğan ay şeklinde ince ince kesilir. Biraz zeytinyağında kavrulur.
* Küçük küçük küp şeklinde doğranmış domates soğana eklenir. Biraz biber ve deniz tuzu katılır.
* Havuç rendelenerek tencereye eklenir.
* Tüm bu malzemelerin üstüne maş fasulyesi de eklendikten sonra, tencereye biraz soya sosu, ince ince doğranmış bir diş sarımsak ve 5 su bardağı su katılır ve yüksek ateşte kaynayana kadar pişirilip, kaynayınca ateş kısılır ve takriben 30 dakika kadar (fasulyeler yumuşayıncaya kadar) pişirilir.
* Yemek ateşten alınmadan önce maydanoz veya dereotu katılır ve 1 dakika daha pişirilir.
* En son olarak biraz zeytinyağı ekleyip 1 dakika kadar daha pişirilip yemek ateşten alınır.
Neden Bu Tarif?
Maş fasulyesi inanılmaz faydalı ve tadı da çok güzel olan bir bakliyat türü. Maş fasulyesini farklı şekillerde yapmıştım, bu tarif karşıma çıkınca hemen denedim. Vegan olması ve özellikle de faydaları nedeniyle hemen sizlerle paylaşmak istedim.
Benim Tavsiyem:
Maş fasulyesi çok su çeken bir fasulye çeşidi olduğundan yemek pişerken suyunu sık sık kontrol edin. Suyunu kendi arzunuza göre ayarlayın. Bu yemeği mutlaka tam buğday ekmeği ya da çavdar ekmeği ile sunun. Muhteşem bir kombinasyon.
Afiyet Olsun!
Cuma, Aralık 15, 2006
Bir Vegan Özür
Sevgili Dostlar,
Biliyorum bu aralar blogumu çok boşladım diye düşünüyorsunuz. Haklısınız da. Ama kendimi hemen affettireceğim.
Kasım ayında çok olumlu değişimler yaşadığımı söylemeliyim beslenme açısından. Çok hoş bir detoks programına katıldım ve bu konuda bazı uzmanlarla uzun sohbetler vs şansım oldu. Beslenme tarzımın ve veganlık seçimimin ve bu konulardaki bilgilerimin doğruluğu konusunda onay almış oldum bir nevi. Bir de bilgilerimi güncelleme adına çok hoş bir çalışma dönemi geçirdim ve hâlâ da geçiriyorum diyebilirim.
Bunlar tabiî bu bloga da yansıyacak haliyle.
Özellikle raw & live food (çiğ ve yaşayan gıda), juicing (sebze ve meyve sularıyla beslenme) konusunda bildiklerimi, öğrendiklerimi, deneyimlerimi sizlerle burada paylaşacağım.
Bu arada nefis bir ekmek tarifi daha öğrendim. Tam bir ekmek ustası oldum çıktım açıkçası... Bu tarifi de sizlerle en kısa zamanda paylaşacağım.
Sanmayın ihmallerim tembellikten ya da bir şey bulamamaktan. Tam aksine...
Sevgiyle kalın
Vegan kalın
Biliyorum bu aralar blogumu çok boşladım diye düşünüyorsunuz. Haklısınız da. Ama kendimi hemen affettireceğim.
Kasım ayında çok olumlu değişimler yaşadığımı söylemeliyim beslenme açısından. Çok hoş bir detoks programına katıldım ve bu konuda bazı uzmanlarla uzun sohbetler vs şansım oldu. Beslenme tarzımın ve veganlık seçimimin ve bu konulardaki bilgilerimin doğruluğu konusunda onay almış oldum bir nevi. Bir de bilgilerimi güncelleme adına çok hoş bir çalışma dönemi geçirdim ve hâlâ da geçiriyorum diyebilirim.
Bunlar tabiî bu bloga da yansıyacak haliyle.
Özellikle raw & live food (çiğ ve yaşayan gıda), juicing (sebze ve meyve sularıyla beslenme) konusunda bildiklerimi, öğrendiklerimi, deneyimlerimi sizlerle burada paylaşacağım.
Bu arada nefis bir ekmek tarifi daha öğrendim. Tam bir ekmek ustası oldum çıktım açıkçası... Bu tarifi de sizlerle en kısa zamanda paylaşacağım.
Sanmayın ihmallerim tembellikten ya da bir şey bulamamaktan. Tam aksine...
Sevgiyle kalın
Vegan kalın
Salı, Ekim 31, 2006
1 Kasım Dünya Vegan Günü

Sevgili Dostlar,
1 Kasım Dünya Vegan Günü Kutlu Olsun!
Vegan olmak demek hayatta etik bir duruşa sahip olmak demektir. Sağlıklı yaşamanın ötesinde hayvan haklarına, çevreye, doğaya en üst dereceden saygı duyuyor ve bunu uyguluyor olmak demektir.
Veganlık yalnızca vegan beslenmekle olmaz. Aynı zamanda giyim kuşam konusunda ve yaşamının her alanında dikkat etmek zorundadır bir vegan her şeye.
Bir veganın görevi ise, herkese veganlığı anlatmak ve bunun bir diyet olmadığını, yalnızca sağlık amaçlı yapılamayacağını, bunun hayatta bir duruş olduğunu, işin etik tarafını açıklamaktır.
Veganlık çok evrensel bir tavırdır!
Unutmayın: İnsanoğlu yaradılış olarak, doğası itibariyle asla ve asla etobur değildir.
Hayvanlar, çevre ve doğa için bir şey yapın. Çevrenizdekilere vegan yemekler sunun. Vegan olmayanlara bir vegan günü yaşatın. Vegan değilseniz de vegan gibi bir gün geçirin. Kendinizce bir güzellik yapın işte!
Vegan kalın!
Sevgiyle kalın!
Nükhet Everi
Perşembe, Ekim 26, 2006
Tam Buğday Ekmeği
Malzeme:
* 500 gr tam buğday unu
* 2 küçük ölçek maya
* 1,5 küçük ölçek deniz tuzu
* 2,5 yemek kaşığı organik üzüm veya dut pekmezi
* 2 büyük ölçek zeytinyağı
* 3 büyük ölçek soya sütü
* 330 ml su
Hazırlanışı:
* Bir kabın içine tam buğday unu elekten geçirilerek kepekleri de dahil edilerek konur.
* Unun ortasına bir çukur açarak içine sırayla maya, deniz tuzu, soya sütü, üzüm veya dut pekmezi, zeytinyağı ve en son da su konur.
* Elle tüm malzemeler birbirine iyice karışana dek yoğurulur. Yaş bir hamur elde edilecektir. Arzu edilirse en fazla 50 gr daha un katılabilir.
* Elde edilen ekmek hamuru üstü örtülerek en az iki saat kadar sıcak bir köşede bekletilir.
* Kabarmış olan ekmek hamuru bir fırın kabına konur ve daha önceden ısıtılmış olan fırında 180 derecede 1,5 saat kadar pişirilir.
* Son yarım saat ya da kırkbeş dakikada fırının ısısını biraz düşürmekte fayda vardır. 150 derece olabilir.
* Ekmek piştikten sonra soğuması için dışarıda biraz bekletilir ve daha sonra kabından çıkartılır.
Neden Bu Tarif?
Diyeceksiniz ki, sen bu tarife benzeyen başka bir tam buğday ekmeği tarifi yazmıştın zaten. Doğrudur, ama zaman içinde değişiklikler yaparak ekmeklerimi de geliştiriyorum. Bu tarife harfiyen uyarsanız çok yumuşak ve inanılmaz lezzetli bir ekmek elde edeceksiniz. Evde yapılan ekmeğin keyfi bir başka oluyor. Sağlıklı ve tam vegan bir ekmek. Her şeyle de iyi giden, her yemeğe yakışan hatta inanır mısınız, pek çok yiyeceğin de lezzetini arttıran bir ekmek tarifi.
Benim Tavsiyem:
Bu tarifi mutlaka harfiyen uygulayın, o zaman harika bir sonuç alacağınızı göreceksiniz. Ben aslında ekmeklerim için İKEA'dan aldığım yuvarlak kalıbı kullanmayı seviyorum, şöyle hakiki köy ekmeği şekli çıksın diye ama bir kere de gene İKEA'dan aldığım dikdörtgen kek kalıbımı kullandım. İnanılmaz oldu sonuç. Nefis! Bu ekmeği her şeyle ve her şeyin yanında yiyebilirsiniz ama bence ekmeği ortaya ya da öne çıkartcaka tariflerle onu onurlandırabilirziniz. Picasso'nun domatesli ekmeği gibi mesela. Mutlaka bu ekmekle bir şeyler yapmak isteyeceksiniz. Bir hafta taptaze kalıyor ayrıca!
Bu arada, ekmeği illa ekmek makinasında yapmak isteyenler de olacaktır, onlar da tarife tam sadık kalırlarsa orta boy bir ekmek çıkacaktır. Tarif makinalara uyumludur. Ama gene de hatırlatırım, ben belki de Türkiye'de ilk ekmek makinası alanlardan biriyimdir. Gene de elde yapılan ekmeğin keyfine varmam vegan olma sürecimle orantılı. Hararetle tavsiye ederim, elde yapın!!!
Afiyet olsun!
* 500 gr tam buğday unu
* 2 küçük ölçek maya
* 1,5 küçük ölçek deniz tuzu
* 2,5 yemek kaşığı organik üzüm veya dut pekmezi
* 2 büyük ölçek zeytinyağı
* 3 büyük ölçek soya sütü
* 330 ml su
Hazırlanışı:
* Bir kabın içine tam buğday unu elekten geçirilerek kepekleri de dahil edilerek konur.
* Unun ortasına bir çukur açarak içine sırayla maya, deniz tuzu, soya sütü, üzüm veya dut pekmezi, zeytinyağı ve en son da su konur.
* Elle tüm malzemeler birbirine iyice karışana dek yoğurulur. Yaş bir hamur elde edilecektir. Arzu edilirse en fazla 50 gr daha un katılabilir.
* Elde edilen ekmek hamuru üstü örtülerek en az iki saat kadar sıcak bir köşede bekletilir.
* Kabarmış olan ekmek hamuru bir fırın kabına konur ve daha önceden ısıtılmış olan fırında 180 derecede 1,5 saat kadar pişirilir.
* Son yarım saat ya da kırkbeş dakikada fırının ısısını biraz düşürmekte fayda vardır. 150 derece olabilir.
* Ekmek piştikten sonra soğuması için dışarıda biraz bekletilir ve daha sonra kabından çıkartılır.
Neden Bu Tarif?
Diyeceksiniz ki, sen bu tarife benzeyen başka bir tam buğday ekmeği tarifi yazmıştın zaten. Doğrudur, ama zaman içinde değişiklikler yaparak ekmeklerimi de geliştiriyorum. Bu tarife harfiyen uyarsanız çok yumuşak ve inanılmaz lezzetli bir ekmek elde edeceksiniz. Evde yapılan ekmeğin keyfi bir başka oluyor. Sağlıklı ve tam vegan bir ekmek. Her şeyle de iyi giden, her yemeğe yakışan hatta inanır mısınız, pek çok yiyeceğin de lezzetini arttıran bir ekmek tarifi.
Benim Tavsiyem:
Bu tarifi mutlaka harfiyen uygulayın, o zaman harika bir sonuç alacağınızı göreceksiniz. Ben aslında ekmeklerim için İKEA'dan aldığım yuvarlak kalıbı kullanmayı seviyorum, şöyle hakiki köy ekmeği şekli çıksın diye ama bir kere de gene İKEA'dan aldığım dikdörtgen kek kalıbımı kullandım. İnanılmaz oldu sonuç. Nefis! Bu ekmeği her şeyle ve her şeyin yanında yiyebilirsiniz ama bence ekmeği ortaya ya da öne çıkartcaka tariflerle onu onurlandırabilirziniz. Picasso'nun domatesli ekmeği gibi mesela. Mutlaka bu ekmekle bir şeyler yapmak isteyeceksiniz. Bir hafta taptaze kalıyor ayrıca!
Bu arada, ekmeği illa ekmek makinasında yapmak isteyenler de olacaktır, onlar da tarife tam sadık kalırlarsa orta boy bir ekmek çıkacaktır. Tarif makinalara uyumludur. Ama gene de hatırlatırım, ben belki de Türkiye'de ilk ekmek makinası alanlardan biriyimdir. Gene de elde yapılan ekmeğin keyfine varmam vegan olma sürecimle orantılı. Hararetle tavsiye ederim, elde yapın!!!
Afiyet olsun!
Çarşamba, Ekim 18, 2006
Topik

Topik, çokkültürlü İstanbul mutfağının vegan örneklerinin en harikasıdır. Ermeni mutfağının olmazsa olmazlarından ve gözbebeği topik yapımı aslında oldukça zor olan bir mezedir, ama denemeye değer.
Elimde değişik pek çok tarif var. Zaman içinde onları da ekleyip bu bölümü güncelleyeceğim.
***
Topik, İstanbullular tarafından tadı çok bilinmese de Ermenilerin perhiz yemeklerinden biri. Yedi hafta süren Büyük Perhiz süresince et ve süt ürünleri yenmez, zeytinyağlı yemekler hazırlanır. Topik de bu perhiz yemeklerinden biridir. Tarif, 'Miftahü'l Tabbahin, İstanbul, 1876' adlı kitaptan, Araştırmacı-Yazar Turgut Kut tarafından çevrilmiştir. (Bu tarifi bize ulaşttıran Tarkan Aparı dostumuza teşekkürü borç bilirim.)
Malzeme:
* 1/2 kg nohut
* 1 su bardağı tahin
* 3 soğan
* kişniş
* dolmalık fıstık
* 1/2 demet maydanoz
* deniz tuzu
* karabiber
* tarçın
* yenibahar
* 20x20 boyutlarında 6 adet tülbent
Hazırlanışı:
* Nohut akşamdan ıslatılır. Suyu değiştirilip hafif yumuşayıncaya kadar haşlanır. Kabukları soyulup ezilerek püre haline getirilir.
* 3 kaşık tahin ve 1 tutam tuz eklenip iyice yoğurulur.
* Soğanlar soyulup halka şeklinde doğranır. Su dolu bir tencereye alınıp yumuşayıncaya kadar haşlanır. Soğanları süzülüp soğumaya bırakılır ve haşlama suyu saklanır.
* Maydanoz temizlenip kıyılır.
* Kalan tahin bir kaba alınır.
* Tuz, karabiber, yenibahar, kişniş, dolmalık fıstık ve maydanoz ilave edilip karıştırılır.
* Soğanlar eklenip tekrar karıştırılır.
* 20x20 cm ebadındaki tülbentler suyla ıslatılıp düz zemine yayılır. Üzerlerine nohut püresi paylaştırılıp 2-3 mm kalınlığında yayılır ve düzeltilir. Ortalarına tahinli soğandan paylaştırılıp tülbentler yukarı toplanır ve ağızları iple bağlanır.
* Bir tencerede su kaynatılıp nohut topları içine salınır ve 20-30 dakika pişirilir.
* Kaynar sudan çıkarıp soğanların haşlandığı suda soğuyana kadar bekletilir.
* Nohut topları tepsiye alınır. Tülbentler çıkartılıp servis tabağına yerleştirilir. Üzerlerine tarçın serpip servis yapılır.
Salı, Ekim 03, 2006
Muzlu, Hurmalı, Cevizli Muffin

Malzeme:
* 1 ölçü kabı tam buğday unu
* 3/4 ölçü kabı ağartılmamış beyaz un veya damak tadına uygun başka bir un (çavdar, soya ya da yulaf unu gibi)
* 1 yemek kaşığı kabartma tozu
* deniz tuzu
* tarçın
* organik üzüm veya dut pekmezi
* 3 olgun muz
* 1/2 ölçü kabı soya sütü
* 1 elmanın püresi
* 8 hurma
* 1/4 ölçü kabı ceviz
Hazırlanışı:
* Unlar, kabartma tozu, bir çimdik deniz tuzu ve arzu edilen miktarda tarçın bir kaba konur.
* 1 elma rendelenir ve mutfak robotunda püre haline getirilir.
* 3 muz, elma püresi, soya sütü ve arzu edilen miktarda organik üzüm veya dut pekmezi (ben 6 yemek kaşığı koyuyorum) blender'dan geçirilir.
* Blender'daki muz karışımı kaptaki un karışımına eklenir ve iyice karıştırılır.
* Hurmalar minik minik doğranır, cevizler havanda dövülür (biraz ağıza gelecek şekilde) ve karışıma katılır.
* Malzeme 12 muffin kabına bölünür.
* Önceden 200 derecede ısıtılmış fırında takriben 40 - 45 dakika pişirilir. (Kürdanla kontrol edilir, kürdan temiz çıkıyorsa pişmiştir.)
Neden Bu Tarif?
Tatlıyla pek aram yoktur bilen bilir. Ama uzun zamandır canım tatlı olmayan tatlılar çekiyordu ne yalan söyleyeyim? Muffin kaplarına bakıp bakıp iç geçiriyordum. Geçenlerde bir mail aldım. Çok zarif bir bey benden tatlı tarifleri istiyordu. Ama içinde şeker ve reçel olmayan. Ben de bu tarifi buldum ama çok amerikanvariydi, bizim damak tadımıza uyarladım bazı değişiklikler yaparak. Oldukça da başarılı oldu. Çok basit bir tarif, uygulaması da kolay. Yumurtası, yağı, şekeri olmayan tatlı tariflerinden biri işte. Şimdi ben bunun değişik versiyonlarını deneyip yazacağım tabii ki. Bir de hatırlatma: Fotoğrafta gördüğünüzden daha koyu renk oluyor muffin.
Benim Tavsiyem:
Yukarıda verdiğim tarifteki miktarlara harfiyen uyarsanız tam 12 muffin elde edersiniz. Buna göre miktarı azaltıp çoğaltmak elinizde. Çünkü muffin kapları 6'lık ve 12'lik olarak bulunur genelde ve herkesin fırını farklı da olabilir, mini fırın, normal fırın gibi. Ya da fazla miktarda yapmak istemeyebilirsiniz. Bunun dışında tavsiyem 6 yemek kaşığı pekmez tam sınır miktarı. Ama herkes kendi isteğine göre tatlandırabilir malzemeyi. Bence fırına koymadan evvel karışımı bir tatmakta fayda var. Hangi malzemeden ne eksik anlaşılır. Ama muzu daha az ya da daha fazla koymayın. Unutmayın: Muzu yumurta yerine kullandım.
Şimdi bu tarifin farklı farklı versiyonlarını uygulayıp beğendiklerimi buraya yazacağım. Deneyip bana fikrinizi yazarsanız sevinirim.
Afiyet Olsun!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)