Vegan Nedir?
Vegan (VEE-gun olarak telaffuz edilir) hayvan ürünlerini, hayvan yan ürünlerini veya hayvanlar üzerinde test edilmiş ürünleri kullanmayan kişidir. Vegan terimi, 1944'te Londra'da İngiltere'de hala işlek halde olan, Vegan Society'yi oluşturan yedi vejetaryen tarafından türetildi. Vegan kelimesini oluşturmak için "vegetarian" kelimesinin ilk üç ve son iki harflerini kullanmışlardır.
Neden Vegan?
Vegan olmak için bir çok değişik neden olmakla birlikte üç tane yaygın olan nedeni daha vardır. Birincisi hayvanlar ilgili olanı: Çoğu insan vejetaryen olur çünkü hayvan öldürmek istemez. Bununla birlikte, bugünün toplumunda, hayvanların yiyecek olmak için yetiştirilmesi insanlık dışı olduğu için, çoğu insan vegan olmuştur ve hayvan ürünlerinden tamamen uzaklaşmıştır. İkinci neden sağlıkla ilgili olanı: Şimdi biliyoruz ki et yemenin ve süt ürünlerinin tüketiminin insanların sağlığı üzerinde felaket getiren etkileri vardır. Son olarak, çevresel kaygılarımız var: Endişeli Bilimciler Birliği tarafından yapılan son bir çalışma, kirliliğin otomotiv sanayinden sonra ikinci büyük nedeninin et endüstrisi olduğu sonucuna vardı.
Hayvanlar
Bazı insanlar bugünün mezbahalarında neyin ortaya çıktığının farkındayken, çok azı süt ve yumurta endüstrilerinin acımasız ve sömürgen doğasından haberdardır: Yumurta üretimi için kullanılan seri tavuklar belki de bütün çiftlik hayvanları arasında en kötü muamele görenidir. Bütün yaşamları küçücük ve aynı zamanda da kanatlarını rahatça açamadıkları kafeslerde tükettirilmektedir. Üçten dört kat yükseğe yığılmış kafeslerin, tel ağ zeminleri vardır. Pençelerini aşındırmak için katı zemin gereken, tavukların ayakları çoğu kez kalıcı bir şekilde yerlere bağlı hale gelmiştir. Tavukların son ayak parmaklarının ampütasyonları bu problemi çözmektedir. Yumurta üreticileri, tavukların altçenelerinin büyük bir porsiyonunu kırarak veya kızartarak kümeslere verilen ışığı azaltma işinin strese neden olan şiddet yüzünden ıstırap çeken kuşlar tarafından verilen zararı azaltacağını öğrenmişlerdir. Bu uygulamalar anestezisiz yapılmıştır ve tavukların zamansız bir şekilde ölmeleriyle sonuçlanmıştır. Hatta bu metotları atlatanlar sadece bir-bir buçuk yıl daha yaşayabilmektedirler. Yumurta-çiftçileri hastalık salgınını azaltmak için kuşların yiyeceğine düzenli olarak antibiyotik katmaktadırlar. Yine de, salmonellosis ve leukosis sürülerde aşırı şekilde yaygındır. Süthane inekleri de ayrıca üretim masraflarını düşürmek için hayvanlara kurban edilmektedirler. Eczacılık endüstrisine teşekkürler, süthane çiftçileri şimdi sağlık problemlerinin bir çeşidine bağlı genetik olarak planlanıp düzenlenmiş rBGH'yi içeren büyüme hormonları ve ilaçlarından geniş bir yararlanma seçeneği var. Süthane ineklerinin sürekli bir şekilde artan sayısının tamamı ve kısaltılmış yaşamları hapsedilerek korunmaktadır. Beton bölmelerde yaşamak zorunda olmayanlar hala hemen hemen sabit gebeliğe (sürekli emzirme gerekliliği) dayanmak ve yapay döllenmeden gebe kalınmış buzağılardan acil ayrılmak zorundadırlar. Buzağılar, özellikle erkekse, genellikle dana eti endüstrisine satılırlar ve kesimden önce on altı haftalık zor ve acı dolu bir şekilde bağlı kalmaktan ıstırap çekmektedirler. Süt endüstrisinde altıdan yedi yıla kadar çoğu inek düşük derecede sığır eti için satılmakta ve harcanmaktadır.
Sağlık
Hayvan ziraat endüstrisinin dehşeti göz önünde tutulursa, hayvan kullanımından çok fazla sağlığa yarar sağlayan bir yiyecek olduğunu bilmek bizi rahatlatıyor. Artan sayıdaki çalışmalar gösteriyor ki, insanın beslenme ile ilgili ihtiyaçları vegan yiyecekleriyle tam bir uyuşma içindedir. Cornell Üniversitesinde beslenme ile ilgili bir biyo-kimyacı olan Dr. T. Colin Campbell, şimdiye kadar en derin beslenme ile ilgili olan kendi türünün epidemiolojik çalışmalarının en büyüğünü gözleyip incelemiştir. Yedi senenin üzerinde bir dönem 6,500 Çinli gönüllünün yemek alışkanlıklarının üzerinde yapılan dar bir gözlem onu şöyle neticelendirmeye götürdü, "Bizler esasen vejetaryen bir türüz ve geniş bir çeşitlilikteki bitki yiyeceklerini yiyor ve hayvan yiyeceklerini kullanmayı olabildiğince azaltıyor olmalıyız. " Daha sonra şöyle belirtti, "Gelecek on yılda, duyduğunuzda zıplayacağınız şeylerden biri de hayvan proteininin düşünüldüğü kadar en zehirli besinlerden biri olduğudur. Gerçekten de, bu çalışmada hayvan ürünlerinin tüketimi ile kalp hastalığı, göğüs ve ciğer kanserleri gibi yaşamı tehdit edici hastalıklar arasında doğrudan bir bağlantı bulunmuştur. İnsan tüketiciler için sağlık riski sadece hayvan ürünlerinde yoktur, bunlar bitkisel kaynaklardan kolaylıkla elde edilebilecek besleyici olan hiçbir şey bize sunmamıştır. Protein, demir, kalsiyum ve bütün vitamin gereksinimleri kolayca sadece yiyeceklerden ve bazı vitamin haplarından elde edilebilecektir. B-12 Vitamini istisna olarak hububat, fasulye, sebze, kabuklu yemiş ve meyvelerden elde edilebilir. Çoğu insan vegan diyetini standart diyetlere benzettiği zaman "Yeterince alacak mıyım?" sorusunu sorarken, "Çok daha fazla alıyor muydum?" sorusunu sormak daha çok önemlidir. Asıl büyük kaygı, kansere ve kalp hastalıklarının bağlı olduğu yağ ve kolesteroldür. Hem et hem de sütün doymuş yağ ve kolesterol oranı yüksektir. Vegan diyetinde, diğer taraftan, doymuş yağ oranı düşüktür, fakat polyun doymuş yağ oranı fazladır. Bundan başka, bitkiler neredeyse hiç kolesterol içermemektedir. Ayrıca, vegan yiyeceğinin yağ oranı doyurucu bir şekilde her şeyi yiyen birinden düşük iken, eşit olarak faydalı olan şey düşük protein alımıdır. Artan hayvan proteini osteoporoz, böbrek hastalığı, ve hatta kansere neden olmaktadır. Amerikalılar, yiyeceklerindeki proteini üç- dört kere almaktadırlar.
Çevre
27 Nisan, 1999'da, San Francisco Chronicle'ın ön sayfasındaki bir makalede, Endişeli Bilimciler Birliği et endüstrisinin çevresel etkilerini tartıştı. Çevre için en zararlı etkinliklerin ve ürünlerin listelendiği bir çalışmada et endüstrisi sadece otomobilden sonra ikinci sıradadır.
"Sığır etinin endüstriyel üretimi, kümes hayvanları ve domuz eti su yollarını ve havayı kirletmekte, toprağı zehirlemekte ve değerli kaynakları tüketmektedir, diyor Massachusetts çevreci grubunun başkan yardımcısı olan Warren Leon. Araba ve kamyonların imalatı ve kullanımı listenin en üstündedir. Bu bizim beklediğimiz şeydi, dedi Leon. Fakat Leon araştırmacıların et üretiminin çevresel yıkım açısından araçlara göre iki sırada gösterilmesinden şaşırdıklarını söylediler. Bizler et üretiminin bazı türde etkileri olduğunu biliyorduk fakat o kadar da kayda değer bulmamıştık. Su kirliliği açısından, diyor Leon, sığır etinin makarna yapımında harcanandan 17 kat daha zarar vericidir. Bu sığır yeminin çoğaltılması için gereken elektrik enerjisinin miktarı , yakıt, gübre ve böcek ilaçları kadar gübreden kaynaklanan su kirliliğinden de kaynaklıdır. Doğanın su yollarının gübre kullanımından kaynaklanan kirliliği aşırı derecede önemli ve ciddidir. diyor. Ülkede her bir aile için yirmi tonluk çiftlik hayvanı gübresi üretiliyor. İnsan artıklarının yok edilmesini idare eden katı kurallarımız var, fakat bu düzenlemeler gevşek ve zayıftır, bu hayvan artıkları için geçerli değildir. Sığır eti üretimi vahşi yaşam ortamına makarna üretiminden 20 kat daha fazla zarar vermektedir, diyor Leon, çünkü çok fazla toprak kullanılıyor."
Bu makale çoktan beridir bildiğimiz şeyleri doğruluyor. Amerika'da ve diğer ülkelerde, hayvan ziraatının etkisi çevreye çok büyük zararlar vermiştir. Hayvanları yiyecek için çoğaltma ziyankar ve verimsiz bir yöntemdir. Amerika'daki otlaklar ve mezbahalar nehirlerin ve derelerin tek büyük kirleticileridirler. Bundan başka, hayvan yemi olarak kullanılan mahsuller insan tüketimi için üretildiklerinde cömert bir şekilde kimyasal böcek ilaçları ve herbisitlerin kullanımıyla sonuçlanan aynı standartları karşılamayı gerektirmeyecektir. Bu kimyasallar tüketiciye sütten, yumurtadan ve etten geçmektedir. Bir devlet dairesi olan Hayvan Zarar İdaresi, şiddetli bir şekilde kurtlar gibi doğal türlerin yeniden ortaya çıkmasını engelleyen sığır ve koyun çiftçilerinin bütün emirleriyle kır kurdundan kargaya kadar her yıl milyonlarca yerli hayvan öldürülüyor. Suyun aşırı kullanımından toprak erozyonu ve ormansızlaşmaya, yediğimiz şeylerin yeniden incelenmesi gereklidir.
Pratiğe Dökmek
Vegan olmak kolaydır. Sosisli sandviç ve dondurma gibi çoğu Amerikan geleneksel yemeğinin, şimdi vegan karşılıkları vardır. Çin ve Etiyopya gibi diğer kültürlerin mutfaklarına bakmak isteyebilirsiniz. Bir şehirde yaşıyorsanız, belki de vegan yiyeceklerini hangisi sağlıyorsa onu seçebilirsiniz. Deri olmayan ayakkabılar, kemerler ve diğer aksesuarları bulmak kolaydır. Çoğu mağazalar branda, kauçuk veya vinil ayakkabı ve kemer satmaktadır. Sağlıklı yiyecek dükkanları diş macunu, şampuan ve sabun gibi geniş çeşitlilikteki vegan ürününü satmaktadır, sonuçlanan çoğu büyük şirketler bu talebi anlamıştır. Vegan Hareketi tarafından öne sürülen Vegan logosu ayrıca vegan ürünlerinin tanınmasını kolaylaştırmaktadır. Her günkü yaşantınız Dünyadaki canlıların hepsini etkilemektedir. "Sade bir şekilde yaşa ki diğerleri de öyle yaşasın." Mantığıyla hareket edin. Evvela bu değişiklikleri yaparken zorlanılabilir. Eğer yaşam tarzınızın içinde tutarlılık oluşturmaya inanıyorsanız, eminiz ki veganizmi seçeceksinizdir!
Vegan Olmak Sağlıklı Mıdır?
Vegan yiyeceği yemek tamamen sağlıklı değildir. Daha sağlıklıdır! Veganlar daha az yağ yemektedirler ve kolesterol oranları daha azdır. Ve en önemlisi, bitki temelli yiyecek Dünya Sağlık Organizasyonu tarafından tavsiye edilen oranlarla çakışan yeterince proteini sağlamaktadır. Bütün beslenme ile ilgili ihtiyaçlar karşılanır ve çoğu problem et yemekle ilişki içindedir ve sütten sakınılmalıdır. Aslında, et ve süt tüketimi kalp hastalıklarına ve bazı türde kanserlere neden olmaktadır. Ayrıca, fazla protein ve kalsiyum tüketimi kalp problemlerine neden olabilmektedir.
B-12'den Ne Haber?
B-12, veganların dikkatli olması gereken bir besindir. Hayvan ürünleri bol miktarda B-12 içerirken, bitkisel yiyecekler neredeyse hiç içermemektedir. Ve sadece az miktarlarda ihtiyaç duyulmakta , ve vücut B-12'yi 3-4 yılda karşılayabilmekle beraber uzun dönem yetersizlikler halinde önemli sonuçlar doğurabilir. Bitki yiyeceği yeterli bir kaynakta B-12'yi nasıl karşılar sorusuna göre bir tartışma vardır. Tempeh gibi, bir zamanlar yeterli olarak düşünülmüş çoğu ürün artık daha fazla üzerinde daha fazla düşünülmemektedir. İyi ki, kolay alternatifler var. Birisi vitamin ekleri alma. Bu B-12 için açık bir şekilde vitaminler kadar iyi multi-vitaminleri içerir. Ayrıca B-12 eklenmiş birkaç yiyecek daha vardır. Bunlar yaygındır ve bazı markalarda soya sütleri soya margarinleri, hububatlar, maya özleri ve soya proteinlerinde bulunur. Son olarak, beslenme ile ilgili maya B-12'nin bir kaynağı olarak düşünülmüştür.
Yeterli Proteini Alabiliyor Muyum?
Vegan yiyeceği Dünya Sağlık Organizasyonunun önerileriyle çakışan yeterli miktardaki proteini karşılamaktadır. Bir zamanlar her yiyecekteki proteini birleştirmek zorunda olduğumuz düşünüldü, fakat bunun doğru olup olmadığı üzerinde hiç düşünülmedi. Şimdi, eğer hububat, baklagiller, kabuklu yemiş ve tohumu içeren bir çeşit bitkisel yiyecek yerseniz, protein ihtiyaçlarınız karşılanacaktır. Ve soya proteini hayvan proteinin karşıtı olarak düşünülmüştür. Ayrıca, fazla protein sağlık problemlerine de neden olabilir. Kalp hastalıklarının, kadınlarda göğüs kanserinin ve böbrek hastalıklarının böbrek kemikleri kadar ilgisi vardır. Fazla proteinin ve böbrekten kalsiyum çıkarmanın etkileri olabilir, ve osteoporozda bir faktör olabilir.
Yeterli Kalsiyumu Alabiliyor Muyum?
Süt endüstrisinin, aslında sütün iyilikten çok zarar verdiğinde kalsiyum ve güçlü kemikler için sütün gerekliliğini iddia etmesi komiktir. Aşırı hayvan proteininde aslında böbreklerden salgılanan kalsiyumun etkileri vardır. Çalışmalar süt endüstrisinin ostreopoz üzerinde küçük bir etkisi olduğunu göstermektedir. Aslında, fazla süt tüketmeyen ülkelerin Amerika gibi büyük süt tüketicisi ülkelerden daha düşük oranda ostropozları vardır. Kalsiyumun vegan kaynakları brokoli, collard, hardal , şalgam, kara lahana ve ıspanak gibi koyu yeşil sebzeleri içermektedir. Fırında fasulye, ve kabuklu yemiş gibi baklagiller de aynı zamanda mükemmel kaynaklardırlar. Soya sütü ve tofu içeren çoğu yiyeceğe, kalsiyumla moral verilmiştir. Ek olarak, hayvan olmayan kalsiyum ekleri bir çok sağlıklı yiyecek dükkanlarından elde edilebilmektedir.
Bazı Yaygın Hayvan Malzemeleri Nelerdir?
Etiketler çoğu kez tamamen bilinmedik malzemelerle yapılmıştır, haliyle de ürünün vegan olup olmadığını bilmiyoruz. Veganlıkta çok kararlı olanlar için, bizim hayvan malzemelerinin kapsamlı bir listesini inceleyebilirsiniz. Bununla birlikte, çok yaygın ve vegan olmayan bazı malzemeler vardır. Bunlar kesilmiş sütün suyu, süt şekeri, jelatin (bitkiden sağlanan jelatinle birlikte), domuz yağı, pencere kanadı, bal, bal mumu, ve rafine edilmiş şekerdir. Hayvanları kullanan giysiler deri, süet, yün ve ipeği içerir.
Şekerin Vegan Olmadığını Duydum. Bu Doğru Mudur?
Bizler son zamanlarda dünyanın en büyük imalatçılarından biri olan C & H Şeker Şirketiyle ilişkiye geçtik. Bu onların Şubat 25,1999'a tarih atılmış cevabıydı.
Bizim karbonize edilmiş kemik kömürünün kullanımımıza ilişkin C & H Şekerle ilişkiye geçmeye zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Dürüstçe onaylanan şekerin kendisinde hiçbir hayvan ürünü yoktur. Kemik kömürü sadece sığır kemiklerinden yapılıyor, diğer hayvanlardan değil. Kemik kömürünün işlevi ham şekerden pisliği atmaktır.
Kemikler et ambalaj endüstrisinin yan ürünü olarak kullanılmamaktadır, fakat Hindistan, Pakistan ve Nijerya gibi ülkelerde doğal olarak ölen sığırlardan alınmaktadır. Kemik maddesi olarak başlıca kullanılan şey, jelatin üretimi içindir, ve mangal kömürü yapımı bu endüstrinin yan ürünüdür.. İskoçya'da, bunlar mangal kömürü yaratmak için, 1200º santigratta kapalı atmosferlerde yakılmaktadırlar. Bu kemik kömürü şeker eritildiğinde dumanlılıkla sonuçlanabilecek, renk, kirlilik ve doğal olarak meydana gelen belirli mineralleri atmak için kullanılmaktadır. Kemik kömürleştirmesi şekerin içinde değildir, fakat kahve filtresine benzer bir filtre olarak kullanılmaktadır. Onun kullanımı şeker arıtmada çok yaygın bir uygulamadır ve hala çok kolay elde edilebilir. Bitki kömürü külü atmamaktadır, şeker kullanımı bir alternatif olarak bu türden düşük karbon kalitesinde bir şeydir.. C&H Şeker alternatifler aramaktadır. Eğer bir tüketici bu kemik kömürü kullanımını uygunsuz bulursa, tek alternatif spesiyalite şeker olabilir. C&H Haw aiian Washed Raw , kirecin (kalsiyum karbonat) aydınlatılmış temsilcinin yerine karbonize kemik kömürü olarak kullanıldığı Hawai adalarında işlem gördü. Sonra bizim onların kurutulduğu ve paketlendiği anakara rafinerilerimize nakledildi. C&H Sugar'ı satan marketlerden elde edilebilir.
C&H Sugar'ın beslenme ile ilgili değerlerine ilişkin olarak...bizim saf şeker kamışımız %100 sakrozdur; saf karbonhidrattır...yağ yok,kolesterol yok. Bizler tozşekerlerimize her hangi bir katkı maddesi katmıyoruz veya herhangi bir şeker ürünümüze ve şekeri beyazlatmıyoruz. Sizin genel bilginiz için, bütün diğer karbonhidratlar gibi, şeker gram başına 4 kalori içermektedir ve bir çay kaşığı 15 kalori içerir. Bizler özellikle kahverengi şekerimizle gurur duyuyoruz, tatlandırıcıya ve renklendiriciye ihtiyacımız olmayarak; pekmez tatlandırıcısı kamıştan doğal olarak kristalizasyon yoluyla elde edilebilir.
Görebildiğiniz gibi, bu özel şirket işlemlerinde hayvan ürünlerini kullanmaktadır, ve vegan olabileceği akıldan bile geçmez.
İşlemden geçirilmiş şekeri kullanmanın birkaç yolu var. Bunlar ham, turbinado, şeker, şeker pancarı, succanat, hurma şekeri, fructose, arpa maltı, pirinç şurubu, mısır şurubu, pekmez, ve isfendan şurubunu kapsamaktadır. Ayrıca, her hangi bir işlenmemiş şeker kamışı vegan olabilir.
Yumurtanın Yerine Geçecek Besinler Nelerdir?
Yumurtaya birkaç alternatif vardır, ve bunlar ne için ihtiyaç duyulduğuna bağlıdırlar. Denemek isteyebilirsiniz. Bazıları:
Ener-G Yumurta Yerini Alacaklar -2 KAŞIK mısır nişastası = 1 yumurta2 KAŞIK kamış kökü unu = 1 yumurta2 KAŞIK patates nişastası = 1 yumurta1 kümelenmiş KAŞIK soya tozu + 2 KAŞIK su = 1 yumurta1 KAŞIK soya süt tozu + 1 KAŞIK mısır nişastası + 2 KAŞIK su = 1 yumurta.1 KAŞIK keten tohumu + 1 bardak su = 1 yumurta. Tohumları ve suyu istenilen koyuluğa kadar 1-2 dakika karıştırın. 1 muz = 1 keklerdeki yumurta.
Retrieved from "http://tr.wikipedia.org/wiki/Vegan"
Salı, Aralık 26, 2006
Pazartesi, Aralık 25, 2006
Oksijen Takviyesi Kaz Dağları
Geçen gün Kaz Dağları'na gideceğimden bahsetmiştim. Gittim. Hem ziyaret hem ticaret demiştim, evet öyle de oldu. Bir veganın yolculuklarında karşılaşabileceği zorluklar ve bunları aşmak için neler yapabileceğinden bahsedeceğim demiştim.
Arkadaşlarla gidilen bir yol ama tabiî içlerinde iki de profesyonel turist rehberi olunca, (Banu artık aktif olarak rehberlik yapmıyor) ben rehberliği üstlenmek durumunda kaldım. Ne de olsa Türkiye'nin her noktasına nasıl ulaşıldığını, nereden nereye ne kadar zamanda ve en iyi nasıl gidileceğini, bu güzergâhlarda en iyi nasıl zamanı kullanabileceğimizi ve nerelerde mola verileceğini gayet iyi biliyorum. Banu etrafı iş için o gözle incelerken ben de ona gerekli açıklamaları getirmeye çalışırken, diğer dostlar bu yolculuğun gerçekten dibine kadar tadını çıkarttılar.
Ne mutlu!
Cumartesi sabahı 07.00'de Bandırma'ya gitmek üzere hızlı feribota bindik arkadaşlarla. Deniz epey çalkantılı idi bu sebeple biraz gecikmeli vardık Bandırma'ya. Bandırma'dan Susurluk, Balıkesir yolu üzerinden (Susurluk Yasa Tesisleri'nde mola vererek) Edremit'e ulaştık. Çamlıbel Köyü'ne, İdaköy Çiftlik Evi'ne vardığımızda saat 12.30'u geçiyordu. iskender ağabey, canım benim, bizi bekliyordu ve hemen hazırlanıp uzun bir yürüyüşe çıktık. Harika oldu. Hava kararana kadar yürüdük. Ben zaten yürüyüşü severim, hele zorlu olursa biraz daha mutlu olurum. Dağlara, tepelere taparım.
İda Dağları dünyanın 2. en yüksek oksijen oranına sahip noktası diye bilinir Alp Dağları'ndan sonra. Bunu aklınızda tutun ve bu fırsatı değerlendirin. İnanın hissedeceksiniz burada oksijeni. Ben bundan müthiş zevk alırım. Kaz Dağları'nda (yani İda Dağı) yürümek o kadar müthiş bir duygu, bir zevk ve ayrıcalık ki. Burayı gerektiği gibi değerlendiremiyoruz Türkiye olarak diye düşünüyorum.
Ben bu yürüyüşte oksijeni, dağın havasını ve denizden gelen havayı ayrı ayrı hissettim.
Bu duyguyu açıklamak ya da kelimelere döküp açıklayabilmek belki mümkün belki değil, ama farkındalık, anı yaşamak, bedene ve zihne dönüp onları dengeleyebilmek size bu duyguları tattıracaktır.
Akşama doğru eve döndük ve şömine yakıldı. Yemek hazırlandı. Masa başında toplandık. Bizlerden başka iki kişi daha vardı İdaköy Çiftlik Evi'nde kalan. Onlarla beraber yedik ve gece sohbet bitene odalarımıza çekilene kadar hep birlikteydik ve çok güzel saatler geçirdik.
Yemek harikaydı. İskender ağabey sağolsun ben vegan olduğum için hazırladığı sebze çorbasına süt katmadı. Bence çok da güzel olmuştu. Nefis zeytinyağlı sebzeler vardı. Esmer ekmekle çok da iyi gitti.
Daha sonra sohbet şömine başında saat 23.30'a kadar devam etti. Ama inanır mısınız daha saat 20.30 olduğunda herkes saat 01.00 oldu diye düşündü. Oksijen çarpmıştı sanırım herkesi. :-)
Sohbetler hep harika olur İdaköy Çiftlik Evi'nde. Bu da öyleydi. Ben rica ettim, sağolsun İskender ağabey kırmadı beni ve Sarıkız Efsanesi'ni anlattı. Kaz Dağları efsanesi. Aslında Sema abla (İskender ağabeyin hanımı) da olsaydı piyanoda ona eşlik etseydi çok daha güzel mi olurdu acaba diye düşündüm ama sonra sevgili arkadaşlarımızdan birinin bir lafı geldi aklıma:
" Olduğun zaman, her zaman, en doğru zaman!"
Ne güzel değil mi? Bu aslında yaşanan her şey için de geçerli.
Neyse sohbet inanılmaz koyulaştı, sanırım herkes kendi içinde beden ve zihni dengeleme konusunu irdeledi kendi açısından, çok evrensel boyutlu konular konuşuldu ve herkes an'ı yaşamanın tadına vardı.
Sabah herkes erkenden kalktı ve kahvaltı sofrasında buluştuk saat 08.15'te. Çay, kızarmış ekmek, ev reçelleri, salatalık, domates, yumurta, peynirler, zeytin, zeytinyağı vs. Ne ararsan var. Tabii ben salatalık, domates, çay, ekmek, zeytin ve zeytinyağı ile biraz da reçellerle kahvaltımı yaptım.
Saat 09.00'da yola koyulduk ve hemen İdaköy Çiftlik Evi'nin yakınındaki Tahtakuşlar Etnoğrafya Müzesi'ni gezdik. Ben bu müzeyi çok severim. Ayrıca UNESCO ödüllü bir müze olduğu için de mutlaka gezilmesi gerekli diye düşünürüm. Bizim ihmal ettiğimiz bir şeydir etnoğrafya müzeleri. Aslında yerel kültürleri anlamak, tanımak açısından o kadar da önemli ki.
Örneğin bu müzede yöredeki Türkmenleri daha yakından tanıyabilir, onların sosyal ve kültürel yaşamını öğrenebilirsiniz.
www.etnografya-galerisi.com
Ben bu yöreye geldiğim her sefer bu müzeye uğrar mutlaka da bir şeyler alırım. Bu sefer de zeytin çekirdeği kolye (barış için), iğde çekirdeği kolye (nazara karşı) ve çam kozalağı kolye (bu süs, ama ben buna sevgi için diyorum) aldım. Zaten bu müzeden bir tane daha kısa kolyem var, dördünü de birarada takınca öyle güzel duruyor ki, hepsi ayrı boyda. Çok güzel görünüyor. İyi denk düştü.
Müzeden herkes bir şeyler aldı. Yola koyulduk ve ilk iş Adatepe Köyü'nü gezdik, oradan sonra Altınoluk üzerinden Küçükkuyu'ya vardık ve Adatepe Zeytinyağı Müzesi'ni gezdik. Buradaki herkes benim dostum. Harika zaman geçirdik. Arkadaşlarıma zeytini, zeytinyağını ve sabunu anlattım. Bol bol alışveriş yaptık.
www.adatepe.com
Yeşilyut Köyü'nü gezdik. Çok sevdiler. Ben tabiî Banu'yla iş icabı bazı otelleri inceledim. İyi oldu. Buradan sonra Assos'a gittik, önce kaleyi gezdirdim arkadaşlarıma. Sonra Assos'un limanına indik ve Assos Otel'de yemek yedik. Herkes balık ağırlıklı yedi. Ben tabiî ki, turp otu, salata, kuru börülce, esmer ekmek yedim. Etrafta gördüğüm ve bulduğum dokunulmayan balıkları da köpeğe verdim. :-)
Yemekte oyalanıldığı, kış saati sebebiyle de havanın erken kararması nedeniyle ören yerlerinin erken kapanmasından dolayı Troya'yı iptal etmek zorunda kaldık. Olsun, başka zaman yaparız diye düşündük ve Çanakkale'ye doğru yola çıktık. Saat 17.05 gibi Çanakkale'ye gelince 18.00 Çanakkale - Eceabat feribotu yerine, Lapseki'ye gidip Lapseki'den 18.00 feribotuna binmeye karar verdik. Böylece nereden baksan en azından yoldan ve zamandan kâr ediyorsun, nitekim öyle de oldu.
Lapseki'ye kadar mitolojik hikâyeler anlattım. Lapseki'den Gelibolu'ya geçip bir benzin ve ihtiyaç molası verdik. Tekirdağ'da herkes köfte yemek istedi. Ben mevsim salatası ve soğansız piyazla tıka basa doymuştum bile, artık canım da, içim de bir şey kaldırmıyordu.
Gece eve vardığımda huzurlu, mutlu ve bol oksijen takviyesini hisseder vaziyetteydim.
Bir vegan olarak kendini sıkmaya gerek yok yolculuklarda. Aslında açlığın genelde susuzluk hissi olduğunu anlarsan, işi çözmüş olursun.
Beynini değil, bedenini dinlersen işi bitirmiş olursun çözmekten de öte.
İşte bu durumlarda, eğer vejetaryen ya da vegansanız size 'ah ah, vah vah' diye acıyanlara kulak asmayın. Aslında bence onlar kendilerine acıyorlar. Herkes karşısındakine ayna tutar unutmayın!
Siz siz olun ve asla yolunuzdan dönmeyin. Ne istiyorsanız her yerde bulmanız mümkün olmayabilir. Bu durumda çıkınınızla dolaşmanız da gerekebilir ama öyle olmadığının ispatı benim. Gittiğiniz yerde olan şeylerden size uyanı bulun, onu isteyin. Rica edin, isteyin, tarif edin. İnanın herkesten daha fazla zevk alacaksınız. Size hizmet edenler de farklı bir şeye hizmet verdiklerinin bilincine varıyorlar ama o an, ama on dakika sonra ve harika vakit geçirebiliyorsunuz. Masaya gelen ve sizin beslenme şeklinize uymayan şeyleri de canınızın çekmediğini görmek ayrı bir tatmin verecek size.
Beslenme alışkanlıklarının değişmesi acı çekmek, hasret kalmak değildir. Bunu iyi düşünün.
İlk fırsatta kendinize böyle bir güzellik yapın, böyle bir hediye verin.
www.kazdagiotelleri.com
Sevgiyle kalın
Vegan kalın!
Arkadaşlarla gidilen bir yol ama tabiî içlerinde iki de profesyonel turist rehberi olunca, (Banu artık aktif olarak rehberlik yapmıyor) ben rehberliği üstlenmek durumunda kaldım. Ne de olsa Türkiye'nin her noktasına nasıl ulaşıldığını, nereden nereye ne kadar zamanda ve en iyi nasıl gidileceğini, bu güzergâhlarda en iyi nasıl zamanı kullanabileceğimizi ve nerelerde mola verileceğini gayet iyi biliyorum. Banu etrafı iş için o gözle incelerken ben de ona gerekli açıklamaları getirmeye çalışırken, diğer dostlar bu yolculuğun gerçekten dibine kadar tadını çıkarttılar.
Ne mutlu!
Cumartesi sabahı 07.00'de Bandırma'ya gitmek üzere hızlı feribota bindik arkadaşlarla. Deniz epey çalkantılı idi bu sebeple biraz gecikmeli vardık Bandırma'ya. Bandırma'dan Susurluk, Balıkesir yolu üzerinden (Susurluk Yasa Tesisleri'nde mola vererek) Edremit'e ulaştık. Çamlıbel Köyü'ne, İdaköy Çiftlik Evi'ne vardığımızda saat 12.30'u geçiyordu. iskender ağabey, canım benim, bizi bekliyordu ve hemen hazırlanıp uzun bir yürüyüşe çıktık. Harika oldu. Hava kararana kadar yürüdük. Ben zaten yürüyüşü severim, hele zorlu olursa biraz daha mutlu olurum. Dağlara, tepelere taparım.
İda Dağları dünyanın 2. en yüksek oksijen oranına sahip noktası diye bilinir Alp Dağları'ndan sonra. Bunu aklınızda tutun ve bu fırsatı değerlendirin. İnanın hissedeceksiniz burada oksijeni. Ben bundan müthiş zevk alırım. Kaz Dağları'nda (yani İda Dağı) yürümek o kadar müthiş bir duygu, bir zevk ve ayrıcalık ki. Burayı gerektiği gibi değerlendiremiyoruz Türkiye olarak diye düşünüyorum.
Ben bu yürüyüşte oksijeni, dağın havasını ve denizden gelen havayı ayrı ayrı hissettim.
Bu duyguyu açıklamak ya da kelimelere döküp açıklayabilmek belki mümkün belki değil, ama farkındalık, anı yaşamak, bedene ve zihne dönüp onları dengeleyebilmek size bu duyguları tattıracaktır.
Akşama doğru eve döndük ve şömine yakıldı. Yemek hazırlandı. Masa başında toplandık. Bizlerden başka iki kişi daha vardı İdaköy Çiftlik Evi'nde kalan. Onlarla beraber yedik ve gece sohbet bitene odalarımıza çekilene kadar hep birlikteydik ve çok güzel saatler geçirdik.
Yemek harikaydı. İskender ağabey sağolsun ben vegan olduğum için hazırladığı sebze çorbasına süt katmadı. Bence çok da güzel olmuştu. Nefis zeytinyağlı sebzeler vardı. Esmer ekmekle çok da iyi gitti.
Daha sonra sohbet şömine başında saat 23.30'a kadar devam etti. Ama inanır mısınız daha saat 20.30 olduğunda herkes saat 01.00 oldu diye düşündü. Oksijen çarpmıştı sanırım herkesi. :-)
Sohbetler hep harika olur İdaköy Çiftlik Evi'nde. Bu da öyleydi. Ben rica ettim, sağolsun İskender ağabey kırmadı beni ve Sarıkız Efsanesi'ni anlattı. Kaz Dağları efsanesi. Aslında Sema abla (İskender ağabeyin hanımı) da olsaydı piyanoda ona eşlik etseydi çok daha güzel mi olurdu acaba diye düşündüm ama sonra sevgili arkadaşlarımızdan birinin bir lafı geldi aklıma:
" Olduğun zaman, her zaman, en doğru zaman!"
Ne güzel değil mi? Bu aslında yaşanan her şey için de geçerli.
Neyse sohbet inanılmaz koyulaştı, sanırım herkes kendi içinde beden ve zihni dengeleme konusunu irdeledi kendi açısından, çok evrensel boyutlu konular konuşuldu ve herkes an'ı yaşamanın tadına vardı.
Sabah herkes erkenden kalktı ve kahvaltı sofrasında buluştuk saat 08.15'te. Çay, kızarmış ekmek, ev reçelleri, salatalık, domates, yumurta, peynirler, zeytin, zeytinyağı vs. Ne ararsan var. Tabii ben salatalık, domates, çay, ekmek, zeytin ve zeytinyağı ile biraz da reçellerle kahvaltımı yaptım.
Saat 09.00'da yola koyulduk ve hemen İdaköy Çiftlik Evi'nin yakınındaki Tahtakuşlar Etnoğrafya Müzesi'ni gezdik. Ben bu müzeyi çok severim. Ayrıca UNESCO ödüllü bir müze olduğu için de mutlaka gezilmesi gerekli diye düşünürüm. Bizim ihmal ettiğimiz bir şeydir etnoğrafya müzeleri. Aslında yerel kültürleri anlamak, tanımak açısından o kadar da önemli ki.
Örneğin bu müzede yöredeki Türkmenleri daha yakından tanıyabilir, onların sosyal ve kültürel yaşamını öğrenebilirsiniz.
www.etnografya-galerisi.com
Ben bu yöreye geldiğim her sefer bu müzeye uğrar mutlaka da bir şeyler alırım. Bu sefer de zeytin çekirdeği kolye (barış için), iğde çekirdeği kolye (nazara karşı) ve çam kozalağı kolye (bu süs, ama ben buna sevgi için diyorum) aldım. Zaten bu müzeden bir tane daha kısa kolyem var, dördünü de birarada takınca öyle güzel duruyor ki, hepsi ayrı boyda. Çok güzel görünüyor. İyi denk düştü.
Müzeden herkes bir şeyler aldı. Yola koyulduk ve ilk iş Adatepe Köyü'nü gezdik, oradan sonra Altınoluk üzerinden Küçükkuyu'ya vardık ve Adatepe Zeytinyağı Müzesi'ni gezdik. Buradaki herkes benim dostum. Harika zaman geçirdik. Arkadaşlarıma zeytini, zeytinyağını ve sabunu anlattım. Bol bol alışveriş yaptık.
www.adatepe.com
Yeşilyut Köyü'nü gezdik. Çok sevdiler. Ben tabiî Banu'yla iş icabı bazı otelleri inceledim. İyi oldu. Buradan sonra Assos'a gittik, önce kaleyi gezdirdim arkadaşlarıma. Sonra Assos'un limanına indik ve Assos Otel'de yemek yedik. Herkes balık ağırlıklı yedi. Ben tabiî ki, turp otu, salata, kuru börülce, esmer ekmek yedim. Etrafta gördüğüm ve bulduğum dokunulmayan balıkları da köpeğe verdim. :-)
Yemekte oyalanıldığı, kış saati sebebiyle de havanın erken kararması nedeniyle ören yerlerinin erken kapanmasından dolayı Troya'yı iptal etmek zorunda kaldık. Olsun, başka zaman yaparız diye düşündük ve Çanakkale'ye doğru yola çıktık. Saat 17.05 gibi Çanakkale'ye gelince 18.00 Çanakkale - Eceabat feribotu yerine, Lapseki'ye gidip Lapseki'den 18.00 feribotuna binmeye karar verdik. Böylece nereden baksan en azından yoldan ve zamandan kâr ediyorsun, nitekim öyle de oldu.
Lapseki'ye kadar mitolojik hikâyeler anlattım. Lapseki'den Gelibolu'ya geçip bir benzin ve ihtiyaç molası verdik. Tekirdağ'da herkes köfte yemek istedi. Ben mevsim salatası ve soğansız piyazla tıka basa doymuştum bile, artık canım da, içim de bir şey kaldırmıyordu.
Gece eve vardığımda huzurlu, mutlu ve bol oksijen takviyesini hisseder vaziyetteydim.
Bir vegan olarak kendini sıkmaya gerek yok yolculuklarda. Aslında açlığın genelde susuzluk hissi olduğunu anlarsan, işi çözmüş olursun.
Beynini değil, bedenini dinlersen işi bitirmiş olursun çözmekten de öte.
İşte bu durumlarda, eğer vejetaryen ya da vegansanız size 'ah ah, vah vah' diye acıyanlara kulak asmayın. Aslında bence onlar kendilerine acıyorlar. Herkes karşısındakine ayna tutar unutmayın!
Siz siz olun ve asla yolunuzdan dönmeyin. Ne istiyorsanız her yerde bulmanız mümkün olmayabilir. Bu durumda çıkınınızla dolaşmanız da gerekebilir ama öyle olmadığının ispatı benim. Gittiğiniz yerde olan şeylerden size uyanı bulun, onu isteyin. Rica edin, isteyin, tarif edin. İnanın herkesten daha fazla zevk alacaksınız. Size hizmet edenler de farklı bir şeye hizmet verdiklerinin bilincine varıyorlar ama o an, ama on dakika sonra ve harika vakit geçirebiliyorsunuz. Masaya gelen ve sizin beslenme şeklinize uymayan şeyleri de canınızın çekmediğini görmek ayrı bir tatmin verecek size.
Beslenme alışkanlıklarının değişmesi acı çekmek, hasret kalmak değildir. Bunu iyi düşünün.
İlk fırsatta kendinize böyle bir güzellik yapın, böyle bir hediye verin.
www.kazdagiotelleri.com
Sevgiyle kalın
Vegan kalın!
Tam Çavdar Ekmeği
Malzeme:
* 400 gr tam buğday unu
* 125 gr tam çavdar unu
* 1.5 küçük ölçek kuru maya
* 1.5 küçük ölçek deniz tuzu
* 1.5 küçük ölçek kimyon
* 1 küçük ölçek organik dut pekmezi
* 1.5 büyük ölçek zeytinyağı
* 1.5 büyük ölçek soya sütü
* 310 ml su
* 2 küçük ölçek limon suyu
Hazırlanışı:
* Tam buğday unu ve ardından da tam çavdar ununu elekten geçirilerek (kepekleriyle birlikte) hamurun mayalanacağı kaba konur.
* Hamurun ortasına bir çukur açılır ve tüm malzemeler (önce kuru sonra sıvı) sırayla una katılır.
(Maya, deniz tuzu, kimyon, pekmez, zeytinyağı, soya sütü, limon suyu ve su)
* Hamur iyice yoğurulur. Üstü bir bezle örtülür ve ılık bir köşede en az 2 saat kadar bekletilir.
* Hamur bir tepsiye alınır. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 1 - 1.5 saat pişirilir.
Neden Bu Tarif?
Çavdar'ın sağlık için ne kadar faydalı olduğu bilinen bir gerçek. Çavdarı da mutlaka buğday unuyla karıştırmak gerekiyor. Bu tarifi defalarca denedim ve çok başarılı sonuç aldım. Bu nedenle de paylaşmak istedim. Lezzetine doyamayacaksınız!
Benim Tavsiyem:
Bu ekmeği mutlaka deneyin ve mutlaka organik tam buğday ve organik tam çavdar unu kullanın. Bu kadarını yaptıktan sonra şeker ve süt kullanmayın. Şayet vegansanız zaten soya sütü kullanacak, pekmeze sıcak bakacaksınız. Ama vegan değilseniz de tarife tam uyun, çok hoşunuza gidecek.
Bu ekmek kahvaltıda harika oluyor. Her türlü yemeğin yanına da yakışıyor. 1 hafta da bozulmuyor.
Not: Büyük ölçek ve küçük ölçek makine kullananlar için önemli, ölçek varsa onu kulanın, yoksa da büyük ölçek yerine yemek kaşığı, küçük ölçek yerine de çay kaşığı kullanabilirsiniz.
Afiyet Olsun!
* 400 gr tam buğday unu
* 125 gr tam çavdar unu
* 1.5 küçük ölçek kuru maya
* 1.5 küçük ölçek deniz tuzu
* 1.5 küçük ölçek kimyon
* 1 küçük ölçek organik dut pekmezi
* 1.5 büyük ölçek zeytinyağı
* 1.5 büyük ölçek soya sütü
* 310 ml su
* 2 küçük ölçek limon suyu
Hazırlanışı:
* Tam buğday unu ve ardından da tam çavdar ununu elekten geçirilerek (kepekleriyle birlikte) hamurun mayalanacağı kaba konur.
* Hamurun ortasına bir çukur açılır ve tüm malzemeler (önce kuru sonra sıvı) sırayla una katılır.
(Maya, deniz tuzu, kimyon, pekmez, zeytinyağı, soya sütü, limon suyu ve su)
* Hamur iyice yoğurulur. Üstü bir bezle örtülür ve ılık bir köşede en az 2 saat kadar bekletilir.
* Hamur bir tepsiye alınır. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 1 - 1.5 saat pişirilir.
Neden Bu Tarif?
Çavdar'ın sağlık için ne kadar faydalı olduğu bilinen bir gerçek. Çavdarı da mutlaka buğday unuyla karıştırmak gerekiyor. Bu tarifi defalarca denedim ve çok başarılı sonuç aldım. Bu nedenle de paylaşmak istedim. Lezzetine doyamayacaksınız!
Benim Tavsiyem:
Bu ekmeği mutlaka deneyin ve mutlaka organik tam buğday ve organik tam çavdar unu kullanın. Bu kadarını yaptıktan sonra şeker ve süt kullanmayın. Şayet vegansanız zaten soya sütü kullanacak, pekmeze sıcak bakacaksınız. Ama vegan değilseniz de tarife tam uyun, çok hoşunuza gidecek.
Bu ekmek kahvaltıda harika oluyor. Her türlü yemeğin yanına da yakışıyor. 1 hafta da bozulmuyor.
Not: Büyük ölçek ve küçük ölçek makine kullananlar için önemli, ölçek varsa onu kulanın, yoksa da büyük ölçek yerine yemek kaşığı, küçük ölçek yerine de çay kaşığı kullanabilirsiniz.
Afiyet Olsun!
Cuma, Aralık 22, 2006
Kaz Dağları'nda Hafta Sonu
Sevgili Dostlar,
ben bu hafta sonu Kaz Dağları'na bir kaçamak yapma kararı aldım. Kaçamaktan ziyade biraz ziyaret, biraz ticaret dedikleri türden bir şey...
Profesyonel turist rehberi gözümle baktığım zaman da, Nükhet Everi'nin herhangi başka bir kimliğinin gözüyle baktığımda da en sevdiğim bölgelerden biridir Kuzey Ege. Rehberlik hayatımın ağırlıklı çalışma noktalarından biri ayrıca bu yöre.
Birkaç arkadaş toplanıp gidiyoruz işte. Cumartesi gününü ve Pazar'ı en iyi şekilde değerlendirmek üzere bir de programım var tabiî. Cunartesi günü Kad Dağları'nda İdaköy Çiftlik Evi'nde kalacağız. Sahipleri İskender ve Sema Azatoğlu çok sevdiğim insanlar. İskender ağabey'in kız kardeşi Nadide benim arkadaşım, Selçuk'taki evimin mimarı. Cumartesi günü biraz Kaz Dağları'nı biraz ormanları gezeceğiz.
Belki bilirsiniz bu yöre dünyanın en yoğun oksijen oranına sahip yöre olma özelliğini taşıyor. Müthiş bir bitki örtüsü var. Millî Park aynı zamanda. Bir de tabiî Kuzey Ege zeytin ağaçlarının ve zeytinyağı'nın ev sahibi dünyadaki. Bu nedenle benim gibi bir vegan için de daha hayati bir önem kazanıyor.
Ben ne zaman Kuzey Ege yöresinde olsam (Kaz Dağları, Edremit, Küçükkuyu, Ayvalık, Cunda, Bergama vs) kendimi o kadar mutlu hissederim ki. Köy ekmeği, zeytinyağı ve zeytin verin ben ömrümü burada geçirebilirim. Başka şey aramam diyecek kadar da ileri götürürüm meseleyi.
Şimdi, ben bu sefer biraz iş için gidiyorum oralara. Yakında devreye girecek bir organizasyonumuz için. Burada da bunları anlatacağım ama şimdilik şunu diyeyim: Döner dönmez yemek içmek konusundaki izlenimlerimi anlatacağım. Belki yeni yemek tarifleri, belki yeni tavsiyeler ve fikirlerle döneceğim.
Yılbaşı'nda da İspanya'da olacağım. Barcelona'ya gidiyorum. Oradan döndüğümde Barcelona'nın edinebildiğim kadarıyla 'vegan' izlenimlerini de aktarmaya gayret göstereceğim.
Vegan Nükhet'in yolculukları yeniden hız kazanıyor anladığım kadarıyla. Bu durumda her yolculuk sonrası sizlere yeni bilgiler ve adresler, tarifler, tavsiyeler var demektir.
Kendinize zaman ayırın, yürüyün, haftanın en azından bir günü bir öğün bile olsa yalnızca sebze ve meyve sularıyla geçirin. Yemyeşil taze sebze suları.
Juicing ve faydalarını da yolculuktan döner dönmez anlatacağım. Önemli bir konu!!!
ben bu hafta sonu Kaz Dağları'na bir kaçamak yapma kararı aldım. Kaçamaktan ziyade biraz ziyaret, biraz ticaret dedikleri türden bir şey...
Profesyonel turist rehberi gözümle baktığım zaman da, Nükhet Everi'nin herhangi başka bir kimliğinin gözüyle baktığımda da en sevdiğim bölgelerden biridir Kuzey Ege. Rehberlik hayatımın ağırlıklı çalışma noktalarından biri ayrıca bu yöre.
Birkaç arkadaş toplanıp gidiyoruz işte. Cumartesi gününü ve Pazar'ı en iyi şekilde değerlendirmek üzere bir de programım var tabiî. Cunartesi günü Kad Dağları'nda İdaköy Çiftlik Evi'nde kalacağız. Sahipleri İskender ve Sema Azatoğlu çok sevdiğim insanlar. İskender ağabey'in kız kardeşi Nadide benim arkadaşım, Selçuk'taki evimin mimarı. Cumartesi günü biraz Kaz Dağları'nı biraz ormanları gezeceğiz.
Belki bilirsiniz bu yöre dünyanın en yoğun oksijen oranına sahip yöre olma özelliğini taşıyor. Müthiş bir bitki örtüsü var. Millî Park aynı zamanda. Bir de tabiî Kuzey Ege zeytin ağaçlarının ve zeytinyağı'nın ev sahibi dünyadaki. Bu nedenle benim gibi bir vegan için de daha hayati bir önem kazanıyor.
Ben ne zaman Kuzey Ege yöresinde olsam (Kaz Dağları, Edremit, Küçükkuyu, Ayvalık, Cunda, Bergama vs) kendimi o kadar mutlu hissederim ki. Köy ekmeği, zeytinyağı ve zeytin verin ben ömrümü burada geçirebilirim. Başka şey aramam diyecek kadar da ileri götürürüm meseleyi.
Şimdi, ben bu sefer biraz iş için gidiyorum oralara. Yakında devreye girecek bir organizasyonumuz için. Burada da bunları anlatacağım ama şimdilik şunu diyeyim: Döner dönmez yemek içmek konusundaki izlenimlerimi anlatacağım. Belki yeni yemek tarifleri, belki yeni tavsiyeler ve fikirlerle döneceğim.
Yılbaşı'nda da İspanya'da olacağım. Barcelona'ya gidiyorum. Oradan döndüğümde Barcelona'nın edinebildiğim kadarıyla 'vegan' izlenimlerini de aktarmaya gayret göstereceğim.
Vegan Nükhet'in yolculukları yeniden hız kazanıyor anladığım kadarıyla. Bu durumda her yolculuk sonrası sizlere yeni bilgiler ve adresler, tarifler, tavsiyeler var demektir.
Kendinize zaman ayırın, yürüyün, haftanın en azından bir günü bir öğün bile olsa yalnızca sebze ve meyve sularıyla geçirin. Yemyeşil taze sebze suları.
Juicing ve faydalarını da yolculuktan döner dönmez anlatacağım. Önemli bir konu!!!
Vegan Börek
Malzeme:
* 2 - 3 yufka
* Silken Tofu (yumuşak tofu)
* Soya sütü
* zeytinyağı
* acı pul biber
Hazırlanışı:
* Böreğin yapılacağı tepsi yağlanır ve yufkalardan biri kenarları dışarıda kalacak şekilde tepsiye yerleştirilir.
* Diğer yufka veya yufkalar (yufka sayısı tepsinizin büyüklüğüne bağlı) parçalanır ve tepsinin içindeki yufkanın üstünü örtecek kadarı tepsiye yerleştirilir ve üzerine soya sütü dökülür, bir kat daha yufka parçaları konur ve bir tabakta ufalanmış silken tofu yufkanın üzerine serpilir üzeri yufkalarla kapandıktan sonra gene soya sütü ve arzu ediliyorsa biraz da zeytinyağı konur.
* Bu şekilde yufka parçaları ve peynir bitene kadar kat kat (yufka - soya sütü / yufka - peynir / yufka - soya sütü) şeklinde malzemeler tepsiye dizilir. Arada sırada biraz zeytinyağı (fazla olmamak kaydı ile) bu katların arasına konulabilir.
* Parçalanmış yufkalar bitince en son kat olarak tepsiden dışarı sarkan yufka tüm börek malzemesinin üzerine katlanır ve en üste biraz kırmızı acı pul biber serpilir ve biraz soya sütü ile zeytinyağı dökülür.
* Tepsi 180 dereceye ayarlanmış fırına konur ve böreğin üstü kızarıncaya kadar pişirilir. (En fazla 30 dakika)
Neden Bu Tarif?
Geçenlerde ben neden börek yapmıyorum diye düşünürken aklıma gelen bir kombinasyon oldu bu. Yürüyüş esnasında yarattığım bir börek yani. Hemen yufkaları aldım, diğer malzeme zaten evde vardı. Yaptım yedim. Kalorisi de normal böreklere göre düşük olduğu için vicdan azabı duymadan yenebilecek bir börek. Ayrıca deneyince göreceksiniz tereyağıydı, margarindi, yumurtaydı bunlara hiç gerek yok işte. Onlarsız da gayet lezzetli, hatta onlarla yapılandan daha lezzetli bir börek.
Benim Tavsiyem:
Bu böreği ana yemek olarak da, akşamüstü beş çayının yanına da, kahvaltıda da, piknikte de yiyebilirsiniz. Üstünün nasıl kızardığını görünce dayanamayıp mutlaka sıcacık yiyeceğinizi biliyorum ama biraz dinlendikten sonra denemekte de fayda var. Genelde her yemekte olduğu gibi bu da bekledikçe daha lezzetli oluyor. Bir de illa sıcak yemeniz gerekmiyor. Ben bu böreği soğuk yemeye bayılıyorum. Bir deneyin!
Bir başka tavsiye: silken tofuya arzunuza ve zevkinize göre kırmızı pul biber ve kekik gibi baharatlar ekleyebilirsiniz. Ayrıca gene arzuya ve damak zevkine bağlı olarak böreğin üstüne susam ya da çörek otu da konabilir.
Afiyet Olsun!
* 2 - 3 yufka
* Silken Tofu (yumuşak tofu)
* Soya sütü
* zeytinyağı
* acı pul biber
Hazırlanışı:
* Böreğin yapılacağı tepsi yağlanır ve yufkalardan biri kenarları dışarıda kalacak şekilde tepsiye yerleştirilir.
* Diğer yufka veya yufkalar (yufka sayısı tepsinizin büyüklüğüne bağlı) parçalanır ve tepsinin içindeki yufkanın üstünü örtecek kadarı tepsiye yerleştirilir ve üzerine soya sütü dökülür, bir kat daha yufka parçaları konur ve bir tabakta ufalanmış silken tofu yufkanın üzerine serpilir üzeri yufkalarla kapandıktan sonra gene soya sütü ve arzu ediliyorsa biraz da zeytinyağı konur.
* Bu şekilde yufka parçaları ve peynir bitene kadar kat kat (yufka - soya sütü / yufka - peynir / yufka - soya sütü) şeklinde malzemeler tepsiye dizilir. Arada sırada biraz zeytinyağı (fazla olmamak kaydı ile) bu katların arasına konulabilir.
* Parçalanmış yufkalar bitince en son kat olarak tepsiden dışarı sarkan yufka tüm börek malzemesinin üzerine katlanır ve en üste biraz kırmızı acı pul biber serpilir ve biraz soya sütü ile zeytinyağı dökülür.
* Tepsi 180 dereceye ayarlanmış fırına konur ve böreğin üstü kızarıncaya kadar pişirilir. (En fazla 30 dakika)
Neden Bu Tarif?
Geçenlerde ben neden börek yapmıyorum diye düşünürken aklıma gelen bir kombinasyon oldu bu. Yürüyüş esnasında yarattığım bir börek yani. Hemen yufkaları aldım, diğer malzeme zaten evde vardı. Yaptım yedim. Kalorisi de normal böreklere göre düşük olduğu için vicdan azabı duymadan yenebilecek bir börek. Ayrıca deneyince göreceksiniz tereyağıydı, margarindi, yumurtaydı bunlara hiç gerek yok işte. Onlarsız da gayet lezzetli, hatta onlarla yapılandan daha lezzetli bir börek.
Benim Tavsiyem:
Bu böreği ana yemek olarak da, akşamüstü beş çayının yanına da, kahvaltıda da, piknikte de yiyebilirsiniz. Üstünün nasıl kızardığını görünce dayanamayıp mutlaka sıcacık yiyeceğinizi biliyorum ama biraz dinlendikten sonra denemekte de fayda var. Genelde her yemekte olduğu gibi bu da bekledikçe daha lezzetli oluyor. Bir de illa sıcak yemeniz gerekmiyor. Ben bu böreği soğuk yemeye bayılıyorum. Bir deneyin!
Bir başka tavsiye: silken tofuya arzunuza ve zevkinize göre kırmızı pul biber ve kekik gibi baharatlar ekleyebilirsiniz. Ayrıca gene arzuya ve damak zevkine bağlı olarak böreğin üstüne susam ya da çörek otu da konabilir.
Afiyet Olsun!
Perşembe, Aralık 21, 2006
Maş Fasulyesi Yemeği
Malzeme:
* 2 su bardağı maş fasulyesi
* zeytinyağı
* soya sosu
* 1 büyük kuru soğan
* 1 büyük domates
* 1 havuç
* 1 diş sarımsak
* taze çekilmiş beyaz biber
* deniz tuzu
* maydanoz veya dereotu
Hazırlanışı:
* Maş fasulyesi sıcak suda 30 dakika bekletilir.
* Kuru soğan ay şeklinde ince ince kesilir. Biraz zeytinyağında kavrulur.
* Küçük küçük küp şeklinde doğranmış domates soğana eklenir. Biraz biber ve deniz tuzu katılır.
* Havuç rendelenerek tencereye eklenir.
* Tüm bu malzemelerin üstüne maş fasulyesi de eklendikten sonra, tencereye biraz soya sosu, ince ince doğranmış bir diş sarımsak ve 5 su bardağı su katılır ve yüksek ateşte kaynayana kadar pişirilip, kaynayınca ateş kısılır ve takriben 30 dakika kadar (fasulyeler yumuşayıncaya kadar) pişirilir.
* Yemek ateşten alınmadan önce maydanoz veya dereotu katılır ve 1 dakika daha pişirilir.
* En son olarak biraz zeytinyağı ekleyip 1 dakika kadar daha pişirilip yemek ateşten alınır.
Neden Bu Tarif?
Maş fasulyesi inanılmaz faydalı ve tadı da çok güzel olan bir bakliyat türü. Maş fasulyesini farklı şekillerde yapmıştım, bu tarif karşıma çıkınca hemen denedim. Vegan olması ve özellikle de faydaları nedeniyle hemen sizlerle paylaşmak istedim.
Benim Tavsiyem:
Maş fasulyesi çok su çeken bir fasulye çeşidi olduğundan yemek pişerken suyunu sık sık kontrol edin. Suyunu kendi arzunuza göre ayarlayın. Bu yemeği mutlaka tam buğday ekmeği ya da çavdar ekmeği ile sunun. Muhteşem bir kombinasyon.
Afiyet Olsun!
* 2 su bardağı maş fasulyesi
* zeytinyağı
* soya sosu
* 1 büyük kuru soğan
* 1 büyük domates
* 1 havuç
* 1 diş sarımsak
* taze çekilmiş beyaz biber
* deniz tuzu
* maydanoz veya dereotu
Hazırlanışı:
* Maş fasulyesi sıcak suda 30 dakika bekletilir.
* Kuru soğan ay şeklinde ince ince kesilir. Biraz zeytinyağında kavrulur.
* Küçük küçük küp şeklinde doğranmış domates soğana eklenir. Biraz biber ve deniz tuzu katılır.
* Havuç rendelenerek tencereye eklenir.
* Tüm bu malzemelerin üstüne maş fasulyesi de eklendikten sonra, tencereye biraz soya sosu, ince ince doğranmış bir diş sarımsak ve 5 su bardağı su katılır ve yüksek ateşte kaynayana kadar pişirilip, kaynayınca ateş kısılır ve takriben 30 dakika kadar (fasulyeler yumuşayıncaya kadar) pişirilir.
* Yemek ateşten alınmadan önce maydanoz veya dereotu katılır ve 1 dakika daha pişirilir.
* En son olarak biraz zeytinyağı ekleyip 1 dakika kadar daha pişirilip yemek ateşten alınır.
Neden Bu Tarif?
Maş fasulyesi inanılmaz faydalı ve tadı da çok güzel olan bir bakliyat türü. Maş fasulyesini farklı şekillerde yapmıştım, bu tarif karşıma çıkınca hemen denedim. Vegan olması ve özellikle de faydaları nedeniyle hemen sizlerle paylaşmak istedim.
Benim Tavsiyem:
Maş fasulyesi çok su çeken bir fasulye çeşidi olduğundan yemek pişerken suyunu sık sık kontrol edin. Suyunu kendi arzunuza göre ayarlayın. Bu yemeği mutlaka tam buğday ekmeği ya da çavdar ekmeği ile sunun. Muhteşem bir kombinasyon.
Afiyet Olsun!
Cuma, Aralık 15, 2006
Bir Vegan Özür
Sevgili Dostlar,
Biliyorum bu aralar blogumu çok boşladım diye düşünüyorsunuz. Haklısınız da. Ama kendimi hemen affettireceğim.
Kasım ayında çok olumlu değişimler yaşadığımı söylemeliyim beslenme açısından. Çok hoş bir detoks programına katıldım ve bu konuda bazı uzmanlarla uzun sohbetler vs şansım oldu. Beslenme tarzımın ve veganlık seçimimin ve bu konulardaki bilgilerimin doğruluğu konusunda onay almış oldum bir nevi. Bir de bilgilerimi güncelleme adına çok hoş bir çalışma dönemi geçirdim ve hâlâ da geçiriyorum diyebilirim.
Bunlar tabiî bu bloga da yansıyacak haliyle.
Özellikle raw & live food (çiğ ve yaşayan gıda), juicing (sebze ve meyve sularıyla beslenme) konusunda bildiklerimi, öğrendiklerimi, deneyimlerimi sizlerle burada paylaşacağım.
Bu arada nefis bir ekmek tarifi daha öğrendim. Tam bir ekmek ustası oldum çıktım açıkçası... Bu tarifi de sizlerle en kısa zamanda paylaşacağım.
Sanmayın ihmallerim tembellikten ya da bir şey bulamamaktan. Tam aksine...
Sevgiyle kalın
Vegan kalın
Biliyorum bu aralar blogumu çok boşladım diye düşünüyorsunuz. Haklısınız da. Ama kendimi hemen affettireceğim.
Kasım ayında çok olumlu değişimler yaşadığımı söylemeliyim beslenme açısından. Çok hoş bir detoks programına katıldım ve bu konuda bazı uzmanlarla uzun sohbetler vs şansım oldu. Beslenme tarzımın ve veganlık seçimimin ve bu konulardaki bilgilerimin doğruluğu konusunda onay almış oldum bir nevi. Bir de bilgilerimi güncelleme adına çok hoş bir çalışma dönemi geçirdim ve hâlâ da geçiriyorum diyebilirim.
Bunlar tabiî bu bloga da yansıyacak haliyle.
Özellikle raw & live food (çiğ ve yaşayan gıda), juicing (sebze ve meyve sularıyla beslenme) konusunda bildiklerimi, öğrendiklerimi, deneyimlerimi sizlerle burada paylaşacağım.
Bu arada nefis bir ekmek tarifi daha öğrendim. Tam bir ekmek ustası oldum çıktım açıkçası... Bu tarifi de sizlerle en kısa zamanda paylaşacağım.
Sanmayın ihmallerim tembellikten ya da bir şey bulamamaktan. Tam aksine...
Sevgiyle kalın
Vegan kalın
Salı, Ekim 31, 2006
1 Kasım Dünya Vegan Günü
Sevgili Dostlar,
1 Kasım Dünya Vegan Günü Kutlu Olsun!
Vegan olmak demek hayatta etik bir duruşa sahip olmak demektir. Sağlıklı yaşamanın ötesinde hayvan haklarına, çevreye, doğaya en üst dereceden saygı duyuyor ve bunu uyguluyor olmak demektir.
Veganlık yalnızca vegan beslenmekle olmaz. Aynı zamanda giyim kuşam konusunda ve yaşamının her alanında dikkat etmek zorundadır bir vegan her şeye.
Bir veganın görevi ise, herkese veganlığı anlatmak ve bunun bir diyet olmadığını, yalnızca sağlık amaçlı yapılamayacağını, bunun hayatta bir duruş olduğunu, işin etik tarafını açıklamaktır.
Veganlık çok evrensel bir tavırdır!
Unutmayın: İnsanoğlu yaradılış olarak, doğası itibariyle asla ve asla etobur değildir.
Hayvanlar, çevre ve doğa için bir şey yapın. Çevrenizdekilere vegan yemekler sunun. Vegan olmayanlara bir vegan günü yaşatın. Vegan değilseniz de vegan gibi bir gün geçirin. Kendinizce bir güzellik yapın işte!
Vegan kalın!
Sevgiyle kalın!
Nükhet Everi
Perşembe, Ekim 26, 2006
Tam Buğday Ekmeği
Malzeme:
* 500 gr tam buğday unu
* 2 küçük ölçek maya
* 1,5 küçük ölçek deniz tuzu
* 2,5 yemek kaşığı organik üzüm veya dut pekmezi
* 2 büyük ölçek zeytinyağı
* 3 büyük ölçek soya sütü
* 330 ml su
Hazırlanışı:
* Bir kabın içine tam buğday unu elekten geçirilerek kepekleri de dahil edilerek konur.
* Unun ortasına bir çukur açarak içine sırayla maya, deniz tuzu, soya sütü, üzüm veya dut pekmezi, zeytinyağı ve en son da su konur.
* Elle tüm malzemeler birbirine iyice karışana dek yoğurulur. Yaş bir hamur elde edilecektir. Arzu edilirse en fazla 50 gr daha un katılabilir.
* Elde edilen ekmek hamuru üstü örtülerek en az iki saat kadar sıcak bir köşede bekletilir.
* Kabarmış olan ekmek hamuru bir fırın kabına konur ve daha önceden ısıtılmış olan fırında 180 derecede 1,5 saat kadar pişirilir.
* Son yarım saat ya da kırkbeş dakikada fırının ısısını biraz düşürmekte fayda vardır. 150 derece olabilir.
* Ekmek piştikten sonra soğuması için dışarıda biraz bekletilir ve daha sonra kabından çıkartılır.
Neden Bu Tarif?
Diyeceksiniz ki, sen bu tarife benzeyen başka bir tam buğday ekmeği tarifi yazmıştın zaten. Doğrudur, ama zaman içinde değişiklikler yaparak ekmeklerimi de geliştiriyorum. Bu tarife harfiyen uyarsanız çok yumuşak ve inanılmaz lezzetli bir ekmek elde edeceksiniz. Evde yapılan ekmeğin keyfi bir başka oluyor. Sağlıklı ve tam vegan bir ekmek. Her şeyle de iyi giden, her yemeğe yakışan hatta inanır mısınız, pek çok yiyeceğin de lezzetini arttıran bir ekmek tarifi.
Benim Tavsiyem:
Bu tarifi mutlaka harfiyen uygulayın, o zaman harika bir sonuç alacağınızı göreceksiniz. Ben aslında ekmeklerim için İKEA'dan aldığım yuvarlak kalıbı kullanmayı seviyorum, şöyle hakiki köy ekmeği şekli çıksın diye ama bir kere de gene İKEA'dan aldığım dikdörtgen kek kalıbımı kullandım. İnanılmaz oldu sonuç. Nefis! Bu ekmeği her şeyle ve her şeyin yanında yiyebilirsiniz ama bence ekmeği ortaya ya da öne çıkartcaka tariflerle onu onurlandırabilirziniz. Picasso'nun domatesli ekmeği gibi mesela. Mutlaka bu ekmekle bir şeyler yapmak isteyeceksiniz. Bir hafta taptaze kalıyor ayrıca!
Bu arada, ekmeği illa ekmek makinasında yapmak isteyenler de olacaktır, onlar da tarife tam sadık kalırlarsa orta boy bir ekmek çıkacaktır. Tarif makinalara uyumludur. Ama gene de hatırlatırım, ben belki de Türkiye'de ilk ekmek makinası alanlardan biriyimdir. Gene de elde yapılan ekmeğin keyfine varmam vegan olma sürecimle orantılı. Hararetle tavsiye ederim, elde yapın!!!
Afiyet olsun!
* 500 gr tam buğday unu
* 2 küçük ölçek maya
* 1,5 küçük ölçek deniz tuzu
* 2,5 yemek kaşığı organik üzüm veya dut pekmezi
* 2 büyük ölçek zeytinyağı
* 3 büyük ölçek soya sütü
* 330 ml su
Hazırlanışı:
* Bir kabın içine tam buğday unu elekten geçirilerek kepekleri de dahil edilerek konur.
* Unun ortasına bir çukur açarak içine sırayla maya, deniz tuzu, soya sütü, üzüm veya dut pekmezi, zeytinyağı ve en son da su konur.
* Elle tüm malzemeler birbirine iyice karışana dek yoğurulur. Yaş bir hamur elde edilecektir. Arzu edilirse en fazla 50 gr daha un katılabilir.
* Elde edilen ekmek hamuru üstü örtülerek en az iki saat kadar sıcak bir köşede bekletilir.
* Kabarmış olan ekmek hamuru bir fırın kabına konur ve daha önceden ısıtılmış olan fırında 180 derecede 1,5 saat kadar pişirilir.
* Son yarım saat ya da kırkbeş dakikada fırının ısısını biraz düşürmekte fayda vardır. 150 derece olabilir.
* Ekmek piştikten sonra soğuması için dışarıda biraz bekletilir ve daha sonra kabından çıkartılır.
Neden Bu Tarif?
Diyeceksiniz ki, sen bu tarife benzeyen başka bir tam buğday ekmeği tarifi yazmıştın zaten. Doğrudur, ama zaman içinde değişiklikler yaparak ekmeklerimi de geliştiriyorum. Bu tarife harfiyen uyarsanız çok yumuşak ve inanılmaz lezzetli bir ekmek elde edeceksiniz. Evde yapılan ekmeğin keyfi bir başka oluyor. Sağlıklı ve tam vegan bir ekmek. Her şeyle de iyi giden, her yemeğe yakışan hatta inanır mısınız, pek çok yiyeceğin de lezzetini arttıran bir ekmek tarifi.
Benim Tavsiyem:
Bu tarifi mutlaka harfiyen uygulayın, o zaman harika bir sonuç alacağınızı göreceksiniz. Ben aslında ekmeklerim için İKEA'dan aldığım yuvarlak kalıbı kullanmayı seviyorum, şöyle hakiki köy ekmeği şekli çıksın diye ama bir kere de gene İKEA'dan aldığım dikdörtgen kek kalıbımı kullandım. İnanılmaz oldu sonuç. Nefis! Bu ekmeği her şeyle ve her şeyin yanında yiyebilirsiniz ama bence ekmeği ortaya ya da öne çıkartcaka tariflerle onu onurlandırabilirziniz. Picasso'nun domatesli ekmeği gibi mesela. Mutlaka bu ekmekle bir şeyler yapmak isteyeceksiniz. Bir hafta taptaze kalıyor ayrıca!
Bu arada, ekmeği illa ekmek makinasında yapmak isteyenler de olacaktır, onlar da tarife tam sadık kalırlarsa orta boy bir ekmek çıkacaktır. Tarif makinalara uyumludur. Ama gene de hatırlatırım, ben belki de Türkiye'de ilk ekmek makinası alanlardan biriyimdir. Gene de elde yapılan ekmeğin keyfine varmam vegan olma sürecimle orantılı. Hararetle tavsiye ederim, elde yapın!!!
Afiyet olsun!
Çarşamba, Ekim 18, 2006
Topik
Topik, çokkültürlü İstanbul mutfağının vegan örneklerinin en harikasıdır. Ermeni mutfağının olmazsa olmazlarından ve gözbebeği topik yapımı aslında oldukça zor olan bir mezedir, ama denemeye değer.
Elimde değişik pek çok tarif var. Zaman içinde onları da ekleyip bu bölümü güncelleyeceğim.
***
Topik, İstanbullular tarafından tadı çok bilinmese de Ermenilerin perhiz yemeklerinden biri. Yedi hafta süren Büyük Perhiz süresince et ve süt ürünleri yenmez, zeytinyağlı yemekler hazırlanır. Topik de bu perhiz yemeklerinden biridir. Tarif, 'Miftahü'l Tabbahin, İstanbul, 1876' adlı kitaptan, Araştırmacı-Yazar Turgut Kut tarafından çevrilmiştir. (Bu tarifi bize ulaşttıran Tarkan Aparı dostumuza teşekkürü borç bilirim.)
Malzeme:
* 1/2 kg nohut
* 1 su bardağı tahin
* 3 soğan
* kişniş
* dolmalık fıstık
* 1/2 demet maydanoz
* deniz tuzu
* karabiber
* tarçın
* yenibahar
* 20x20 boyutlarında 6 adet tülbent
Hazırlanışı:
* Nohut akşamdan ıslatılır. Suyu değiştirilip hafif yumuşayıncaya kadar haşlanır. Kabukları soyulup ezilerek püre haline getirilir.
* 3 kaşık tahin ve 1 tutam tuz eklenip iyice yoğurulur.
* Soğanlar soyulup halka şeklinde doğranır. Su dolu bir tencereye alınıp yumuşayıncaya kadar haşlanır. Soğanları süzülüp soğumaya bırakılır ve haşlama suyu saklanır.
* Maydanoz temizlenip kıyılır.
* Kalan tahin bir kaba alınır.
* Tuz, karabiber, yenibahar, kişniş, dolmalık fıstık ve maydanoz ilave edilip karıştırılır.
* Soğanlar eklenip tekrar karıştırılır.
* 20x20 cm ebadındaki tülbentler suyla ıslatılıp düz zemine yayılır. Üzerlerine nohut püresi paylaştırılıp 2-3 mm kalınlığında yayılır ve düzeltilir. Ortalarına tahinli soğandan paylaştırılıp tülbentler yukarı toplanır ve ağızları iple bağlanır.
* Bir tencerede su kaynatılıp nohut topları içine salınır ve 20-30 dakika pişirilir.
* Kaynar sudan çıkarıp soğanların haşlandığı suda soğuyana kadar bekletilir.
* Nohut topları tepsiye alınır. Tülbentler çıkartılıp servis tabağına yerleştirilir. Üzerlerine tarçın serpip servis yapılır.
Salı, Ekim 03, 2006
Muzlu, Hurmalı, Cevizli Muffin
Malzeme:
* 1 ölçü kabı tam buğday unu
* 3/4 ölçü kabı ağartılmamış beyaz un veya damak tadına uygun başka bir un (çavdar, soya ya da yulaf unu gibi)
* 1 yemek kaşığı kabartma tozu
* deniz tuzu
* tarçın
* organik üzüm veya dut pekmezi
* 3 olgun muz
* 1/2 ölçü kabı soya sütü
* 1 elmanın püresi
* 8 hurma
* 1/4 ölçü kabı ceviz
Hazırlanışı:
* Unlar, kabartma tozu, bir çimdik deniz tuzu ve arzu edilen miktarda tarçın bir kaba konur.
* 1 elma rendelenir ve mutfak robotunda püre haline getirilir.
* 3 muz, elma püresi, soya sütü ve arzu edilen miktarda organik üzüm veya dut pekmezi (ben 6 yemek kaşığı koyuyorum) blender'dan geçirilir.
* Blender'daki muz karışımı kaptaki un karışımına eklenir ve iyice karıştırılır.
* Hurmalar minik minik doğranır, cevizler havanda dövülür (biraz ağıza gelecek şekilde) ve karışıma katılır.
* Malzeme 12 muffin kabına bölünür.
* Önceden 200 derecede ısıtılmış fırında takriben 40 - 45 dakika pişirilir. (Kürdanla kontrol edilir, kürdan temiz çıkıyorsa pişmiştir.)
Neden Bu Tarif?
Tatlıyla pek aram yoktur bilen bilir. Ama uzun zamandır canım tatlı olmayan tatlılar çekiyordu ne yalan söyleyeyim? Muffin kaplarına bakıp bakıp iç geçiriyordum. Geçenlerde bir mail aldım. Çok zarif bir bey benden tatlı tarifleri istiyordu. Ama içinde şeker ve reçel olmayan. Ben de bu tarifi buldum ama çok amerikanvariydi, bizim damak tadımıza uyarladım bazı değişiklikler yaparak. Oldukça da başarılı oldu. Çok basit bir tarif, uygulaması da kolay. Yumurtası, yağı, şekeri olmayan tatlı tariflerinden biri işte. Şimdi ben bunun değişik versiyonlarını deneyip yazacağım tabii ki. Bir de hatırlatma: Fotoğrafta gördüğünüzden daha koyu renk oluyor muffin.
Benim Tavsiyem:
Yukarıda verdiğim tarifteki miktarlara harfiyen uyarsanız tam 12 muffin elde edersiniz. Buna göre miktarı azaltıp çoğaltmak elinizde. Çünkü muffin kapları 6'lık ve 12'lik olarak bulunur genelde ve herkesin fırını farklı da olabilir, mini fırın, normal fırın gibi. Ya da fazla miktarda yapmak istemeyebilirsiniz. Bunun dışında tavsiyem 6 yemek kaşığı pekmez tam sınır miktarı. Ama herkes kendi isteğine göre tatlandırabilir malzemeyi. Bence fırına koymadan evvel karışımı bir tatmakta fayda var. Hangi malzemeden ne eksik anlaşılır. Ama muzu daha az ya da daha fazla koymayın. Unutmayın: Muzu yumurta yerine kullandım.
Şimdi bu tarifin farklı farklı versiyonlarını uygulayıp beğendiklerimi buraya yazacağım. Deneyip bana fikrinizi yazarsanız sevinirim.
Afiyet Olsun!
Cuma, Eylül 29, 2006
Havuç Suyu Çorbası
Malzeme:
* 1 ölçü kereviz suyu
* 2 ölçü havuç suyu
* 1 ölçü havuç püresi
* 1/2 avokado
* 1/2 avuç dereotu
* 2 orta boy domates (doğranmış)
* 1 ölçü arzuya göre seçilmiş sebze (salatalık, biber vs)
* 1/2 dilimlenmiş avokado (arzuya bağlı)
Hazırlanışı:
* Havuçların suyu çıkartılmadan püre halindeyken 1 ölçü bir kenara ayrılır.
* Havuç suyu avokado ve dereotuyla birlikte blenderdan geçirilir.
* Geriye kalan tüm malzeme bu karışıma eklenir ve blenderdan geçirilmez.
Neden Bu Tarif?
Çiğ tariflerin, fazla oynanmamış yemeklerin ne kadar sağlıklı oldukları konusunda sanırım herkes bilgi sahibidir. Bu da soğuk çorbalar içinde hem lezzetiyle hem de içindeki vitaminler ve vücuda sağladığı faydalarla çok iyi bir tarif. Hazırlaması kolay ve çok da besleyici.
Benim Tavsiyem:
Dikkat edilecek olursa ölçünün ne kadar olacağını belirtmedim. Bunu herkes yapılacak miktara göre kendi belirleyebilir. Unutulmaması gereken başka bir konu da, bu çorbanın pişirilmediği ve soğuk çorba olduğudur.
Afiyet Olsun!
Muzlu İçecek
Malzeme:
* 3 büyük muz
* 1 golden elma (arzuya göre başka bir elma türü de olabilir)
* 3 tutam kereviz yaprağı
* 1 ölçü kabı su (aşağı yukarı)
Hazırlanışı:
Tüm malzeme blender'dan geçirilir. İçeceğin yoğunluğu herkesin zevkine göre farklı olacağından, bu karışıma ne kadar su katılacağına da herkes kendine göre karar vermelidir.
Neden Bu Tarif?
Enerjiniz düştüğü zaman bir deneyin! Özellikle de spordan sonra müthiş faydalı.
Afiyet Olsun!
Tarkan'ın 'Ceviz ve Keten Tohumlu Humus' Tarifi
Malzeme:
* haşlanmış organik nohut (1 1/2 su bardağı kadar)
* haşlama suyundan bir çay bardağı kadar
* 1 yemek kaşığı çekilmiş keten tohumu
* organik ceviz (1/4 su bardağı)
* 1 - 2 diş soyulmuş sarımsak
* limon suyu (1/2 çay bardağı kadar)
* toz kimyon
* deniz tuzu
* kırmızı pul biber
Hazırlanışı:
* Robota sarımsakları koyulur, kıyılana dek çalıştırılır. Sonra cevizler eklenir, onlar da ufalana dek robot çalıştırılır.
* Nohut, keten tohumu ve haşlama suyu da ilave edilip iyice püre haline gelene dek çekilir, sonra limon suyu azar azar eklenir.
* Karışım iyice pürüzsüz hale gelene dek mutfak robotunda çekildikten sonra baharatlar eklenip bir parça daha karıştırılır.
* Karışım tadılıp, gerekirse kimyon ve limon suyu ilave edilir.
Neden bu tarif?
Omega 3 yağ asitlerince zengin ve klasik humusa göre farklı lezzette.
Benim Tavsiyem:
İster ekmeğinize sürüp yiyin, ister meze olarak servis yapın. Her türlü harika oluyor!
Afiyet Olsun!
Tarkan'ın 'Humuslu Dürüm' Tarifi
Malzeme:
* ev yapımı humus (bakınız "humus" tarifi)
* dürüm ekmeği (kepeklisi de olabilir)
* rendelenmiş bir küçük havuç
* kabuğu soyulup doğranmış domates
* marul yaprağı
* ince kıyılmış taze soğan
* deniz tuzu
* taze çekilmiş karabiber
* zeytinyağı
Hazırlanışı:
*Dürüm ekmeğinin her iki yüzü de tavada şöyle bir çevirilir.
* Humus arzu edildiği kadar (ne kadar bol o kadar lezzetli) ekmeğin üzerine sürülür.
* Marul yaprakları, rendelenmiş havuç, doğranmış domates, kıyılmış taze soğan da arzuya göre yerleştirilir.
* Tuz ve karabiber serpiştirilip son olarak soğuk sıkım zeytinyağı (bir kaşık kadar olabilir) şöyle bir gezdirilip, dürüm rulo halinde sarılır.
* Bıçakla ortasından ikiye kesip servis yapılır.
Benim Tavsiyem:
Bu dürüm farklı malzemeler kullanılarak da hazırlanabilir: dilimlenmiş organik avokado, soya filizi, halka doğranmış kırmızı biber ve arzuya bağlı başka yeşillikler (roka, radika, taze fesleğen gibi)
Afiyet Olsun!
Pazartesi, Eylül 25, 2006
Tarkan'ın 'Humuslu Sandviç' Tarifi
Malzeme:
* tam tahıllı ekmek (2 dilim)
* humus
* domates (kabuğu soyulup dilimlenmiş)
* salatalık (dilimlenmiş)
* marul
* roka
* maydanoz
* taze reyhan ya da fesleğen
* saf zeytinyağı
Hazırlanışı:
* Ekmeklerin üstüne humusu istediğiniz miktarda sürün.
* Ekmek diliminin üzerine marul yaprağı, 1-2 parça domates, 2-3 dilim salatalık, bir tutam maydanoz, birkaç yaprak roka ve yine birkaç yaprak reyhan ya da fesleğeni yerleştirin.
* Bir tatlı kaşığı kadar zeytinyağını gezdirip diğer ekmek dilimiyle sandviçinizi kapatın.
* Bir bıçak yardımıyla sandviçinizi çaprazlamasına kesin.
* İsterseniz yanına yine roka, domates, fesleğenden oluşan bir garnitür de hazırlayabilirsiniz.
Neden Bu Tarif?
Son derece hafif,mideyi yormayan,vitamin,mineral ve proteince zengin şahane bir akşam yemeği! Mutlaka deneyin.
Afiyet Olsun!
* tam tahıllı ekmek (2 dilim)
* humus
* domates (kabuğu soyulup dilimlenmiş)
* salatalık (dilimlenmiş)
* marul
* roka
* maydanoz
* taze reyhan ya da fesleğen
* saf zeytinyağı
Hazırlanışı:
* Ekmeklerin üstüne humusu istediğiniz miktarda sürün.
* Ekmek diliminin üzerine marul yaprağı, 1-2 parça domates, 2-3 dilim salatalık, bir tutam maydanoz, birkaç yaprak roka ve yine birkaç yaprak reyhan ya da fesleğeni yerleştirin.
* Bir tatlı kaşığı kadar zeytinyağını gezdirip diğer ekmek dilimiyle sandviçinizi kapatın.
* Bir bıçak yardımıyla sandviçinizi çaprazlamasına kesin.
* İsterseniz yanına yine roka, domates, fesleğenden oluşan bir garnitür de hazırlayabilirsiniz.
Neden Bu Tarif?
Son derece hafif,mideyi yormayan,vitamin,mineral ve proteince zengin şahane bir akşam yemeği! Mutlaka deneyin.
Afiyet Olsun!
Tarkan'ın 'Humus' Tarifi
Sevgili dostum Tarkan epey bir zaman önce, tam da hergün felafel yiyerek acaba humus tarifi mi yazsam bloga diye düşündüğüm günlerde, annesinin humus tarifini yolladı bana, ama ben blogu birazcık tatile sokmuştum bu yüzden bugüne kaldı tarifi yayınlamak.
Tarkan'ın kaleminden aşağıdaki tarif...
Size çok sevdiğim bir tarifi, humus tarifini yolluyorum. Annem öyle güzel hazırlar ve sunar ki humusu hiç sevmeyenin bile ağzı sulanır, yiyesi gelir. Ben de annemin senelerin deneyimiyle hazırladığı humusu her defasında aynı çocuksu heyecanla yerim. Eskiden oldukça zahmetliymiş humus hazırlamak, oysa şimdi mutfak robotları yetişti imdadımıza, dakikalar içinde karıştırıp hazırlayıveriyor bir çok şeyi. Yani humus hazırlamak kimsenin gözünü korkutmasın, artık hakikaten çok kolay... Tarifi de kolay,hazırlaması da...
Yine ölçü vs. vermiyorum, göz kararı ve tabii damak tadı (herkese göre fark ediyor bu çok doğal olarak) ayarları size kalmış.
Malzeme:
* (organik) nohut (akşamdan ıslatılmış) -1/2 kg kadar
* (organik) tahin
* birkaç diş sarmısak
* birkaç adet sulu limon
* toz kimyon
* deniz tuzu
* süslemek için toz sumak, toz kırmızı biber
Hazırlanışı:
* Nohutu 2-3 su yıkayıp bir tencereye koyun, üstünü fazla fazla örtecek kadar su ilave edin ve kaynatmaya başlayın. Kısık ateşte 3 saat kadar iyice yumuşayana kadar pişirin (bazı nohutlar çabuk bazıları geç pişer, burada önemli olan nohutun iyice yumuşamış olması) ayıklayabildiğiniz kadar kabuklarını ayıklayın.
* Bu arada nohut haşlama suyundan bir miktar (mesela 1 çay bardağı kadar) ayırın.
* Nohutları, bir mutfak robotunda iyice macun haline getirin, sadece aroması çıkacak kadar (bu biraz da sizin arzunuza bağlı) birkaç diş ezilmiş sarmısağı da bu macuna ilave edin ve hatta robotta yapın bu işlemi ki sarmısaklar iyice nohutla karışsın.
* Bu arada yarım su bardağı kadar tahini ve birkaç limonun suyunu (2-3 adet olabilir) karışırıp nohut karışımına ekleyin.
* Toz kimyonu da döküp hepsini bir kaşık yardımıyla güzelce karıştırın.
* Humusu hazırlarken ara ara tadına bakarsanız sarmısak, tahin, limon suyu, kimyon ve deniz tuzu gibi malzemeleri ne ölçüde eklemeniz gerektiğini daha iyi kestirirsiniz.
* Özellikle limon suyunu ilave ettikten sonra macunun kıvamında biraz katılaşma olabilir, işte bu durumda ayırdığınız haşlama suyundan azar azar ilave edip olması gereken kıvamı ayarlamanızı tavsiye ederim.
* Humus hazır olduktan sonra bir kaba aktarın, üzerini toz kimyon, kırmızı biber ve sumakla süsleyin ve hafifçe saf zeytinyağı gezdirin. Ve ekmeklerinizi hazır edin!
Neden bu tarif?
Kim demiş vejetaryen ya da vegan mutfağı lezzetsizdir diye? Alın işte etin baştacı edildiği ortadoğu mutfağından dayanılmaz bir örnek, üstelik yüzde yüz vegan. Hazırladığınız humusu 3 gün buzdolabında saklayabilir, canınız çektikçe yiyebilirsiniz. Proteince zengin, kalp-damar dostu bir gıda. Susamın içerdiği kalsiyum, omega yağ asitleri de cabası.
Nükhet'in Notu:
Ben bu tarifi denedim ve çok başarılı oldu. Benim tavsiyem nohutları akşamdan tuzlu ılık suya yatırmanız. Bir de nohutların kabuklarını rahatça soyabilmek için pişirip suyunu süzdükten sonra ılıkken bir bezin arasında hafifçe ovalamak, bezi açtığınızda kabukların çoğunun çıkmış olduğunu göreceksiniz. Kabukları soymakla uğraşmak işi bayağı kolaylaşıyor bu durumda.
Afiyet Olsun!
Salı, Ağustos 22, 2006
Patlıcanlı, Soya Etli Pilav
Malzeme:
* 1 Patlıcan
* 1 bardak soya eti
* 1 bardak işlenmemiş pirinç
* zeytinyağı
* 3-4 diş sarımsak
* soya sosu
* fesleğenli domates sosu (sos tariflerinde var)
* kişniş
* deniz ya da okyanus tuzu
* taze çekilmiş karabiber
Hazırlanışı:
* İşlenmemiş pirinci sıcak tuzlu suda bekletin. (Mümkünse bir gece önceden, ya da en azından 40 dakika kadar).
* Patlıcanları küp küp doğrayıp tuzlu suda 20 dakika kadar bekletip yıkayın.
* Soya etini sıcak suda yumuşaması ve şişmesi için bekletin.
* Bir tencereye zeytinyağı koyun ve pirinci biraz rengi dönene kadar kavurun, bu arada tahta bir spatula ya da kaşıkla çevirin. Pirince bire birbuçuk oranında kaynar su katın. (Yani bizim tarifte bir bardak pirince bir buçuk bardak su)Tuzunu da katıp altını kısın ve tencerenin kapağını kapatıp pişmeye bırakın. Pilav pişince tencere ile kapak arasına temiz beyaz bir bez ya da beyaz bir kağıt koyup demlenmeye bırakın.
* Bir teflon tavaya zeytinyağı koyup kızdırın ve sarımsakları ufak ufak kesip bu yağda çevirin. Üzerine soya etini katın. Biraz kişniş ve taze çekilmiş karabiber katıp çevirip biraz pişmesini sağlayın. Sonra soya sosunu katın ve çevirin. Biraz fesleğenli domates sosunu katın ve biraz daha çevirdikten sonra küp küp kesilmiş patlıcanı da katarak tavanın üstünü bir kapakla kapatarak pişmeye bırakın. (Patlıcanları kontrol edin, piştiği zaman hepsi pişmiş ve hazır demektir)
* Bu patlıcanlı ve soya etli karışımı demlenmekte olan pilava katıp karıştırın ve biraz daha demlenmeye bırakın. 10 dakika sonra yemeğiniz hazır!
Neden Bu Tarif?
Ne yiyeyim diye düşünürken, yıllarca yaptığım değişik pilavlar aklıma geldi. Elimde çok sevdiğim minik organik patlıcanlar da olunca, hiç düşünmeden bu tarifi uydurdum. Vejetaryen olmayan ve zor beğenen annem bile bayıldı.
Benim Tavsiyem:
Türk pirincinde asla bire bir ya da bire iki tarifi uygulamayın. Yani pirincinize bire bir ya da bire iki değil bire birbuçuk su katın. Çünkü bire bir çok sert, bire iki de çok lapa pilav yapar.
Unutmayın, Türk pirinci nişastalıdır!!!
Bunu ana yemeğin yanında da düşünebilirsiniz ama bence harika bir ana yemek. Her şey organik ve herkesin damak tadına uygun. Hiç düşünmeden ziyafet sofranıza bile katabilirsiniz. İnanın tadına doyum olmuyor.
AFİYET OLSUN!
* 1 Patlıcan
* 1 bardak soya eti
* 1 bardak işlenmemiş pirinç
* zeytinyağı
* 3-4 diş sarımsak
* soya sosu
* fesleğenli domates sosu (sos tariflerinde var)
* kişniş
* deniz ya da okyanus tuzu
* taze çekilmiş karabiber
Hazırlanışı:
* İşlenmemiş pirinci sıcak tuzlu suda bekletin. (Mümkünse bir gece önceden, ya da en azından 40 dakika kadar).
* Patlıcanları küp küp doğrayıp tuzlu suda 20 dakika kadar bekletip yıkayın.
* Soya etini sıcak suda yumuşaması ve şişmesi için bekletin.
* Bir tencereye zeytinyağı koyun ve pirinci biraz rengi dönene kadar kavurun, bu arada tahta bir spatula ya da kaşıkla çevirin. Pirince bire birbuçuk oranında kaynar su katın. (Yani bizim tarifte bir bardak pirince bir buçuk bardak su)Tuzunu da katıp altını kısın ve tencerenin kapağını kapatıp pişmeye bırakın. Pilav pişince tencere ile kapak arasına temiz beyaz bir bez ya da beyaz bir kağıt koyup demlenmeye bırakın.
* Bir teflon tavaya zeytinyağı koyup kızdırın ve sarımsakları ufak ufak kesip bu yağda çevirin. Üzerine soya etini katın. Biraz kişniş ve taze çekilmiş karabiber katıp çevirip biraz pişmesini sağlayın. Sonra soya sosunu katın ve çevirin. Biraz fesleğenli domates sosunu katın ve biraz daha çevirdikten sonra küp küp kesilmiş patlıcanı da katarak tavanın üstünü bir kapakla kapatarak pişmeye bırakın. (Patlıcanları kontrol edin, piştiği zaman hepsi pişmiş ve hazır demektir)
* Bu patlıcanlı ve soya etli karışımı demlenmekte olan pilava katıp karıştırın ve biraz daha demlenmeye bırakın. 10 dakika sonra yemeğiniz hazır!
Neden Bu Tarif?
Ne yiyeyim diye düşünürken, yıllarca yaptığım değişik pilavlar aklıma geldi. Elimde çok sevdiğim minik organik patlıcanlar da olunca, hiç düşünmeden bu tarifi uydurdum. Vejetaryen olmayan ve zor beğenen annem bile bayıldı.
Benim Tavsiyem:
Türk pirincinde asla bire bir ya da bire iki tarifi uygulamayın. Yani pirincinize bire bir ya da bire iki değil bire birbuçuk su katın. Çünkü bire bir çok sert, bire iki de çok lapa pilav yapar.
Unutmayın, Türk pirinci nişastalıdır!!!
Bunu ana yemeğin yanında da düşünebilirsiniz ama bence harika bir ana yemek. Her şey organik ve herkesin damak tadına uygun. Hiç düşünmeden ziyafet sofranıza bile katabilirsiniz. İnanın tadına doyum olmuyor.
AFİYET OLSUN!
Pazar, Ağustos 20, 2006
Aşure
Tatlıyla çok fazla aram yoktur ama 'hayır' diyemediğim bir çokkültürlülük örneği!
Kim neyi kimden almış? Bu tartışmalara girmeden aslında son derece de kozmopolit bir çevreden yayılan bu tatlı içinde öyle hikayeler, öyle semboller taşır ki.
Elif Şafak'ın 'Baba ve Piç' adlı kitabındaki tarif ve anlatıma bayıldım. Hiç dokunmadan aktarıyorum. Ama bence kitabının her bölümüne aşure malzemelerinden birinin adını veren Elif Şafak'ın bu gerçekten de muhteşem romanını okumadınızsa hemen alıp okuyun. İçinde neler bulacaksınız neler!!! (Aşure'nin hikayesini merak edenler kitapta onu bile bulabilirler.)
AFİYET OLSUN!
Elif Şafak - Baba ve Piç (S281-282)
Aşure devamlılığın ve istikrarın simgesiydi; ne kadar sarsıcı, nasıl da vahim olursa olsun, her fırtınadan sonra elbet gelecek olan güzel günlerin, açacak güneşin simgesi.
Gülsüm Nine malzemenin çoğunu bir gün önceden suya basmıştı, şimdi de pişirmeye hazırlanıyordu. Dolabı açıp koca bir kazan çıkardı. Aşure pişirmek için mutlaka kazan gerekirdi.
Malzeme:
* 1/2 bardak fasulye
* 1 bardak buğday
* 1 bardak pirinç
* 3 bardak su
* 1/3 bardak kuru üzüm
* 1/3 bardak kuru incir
* 1/3 bardak kuru kayısı
* 1/2 bardak portakal kabuğu
* 1/2 bardak kabuğu soyulmuş badem
* 1/2 bardak antepfıstığı
* 1/2 bardak çam fıstığı
* 1/2 bardak fındık
* 1 1/2 bardak şeker
* 1 tatlı kaşığı vanilya
Süsü:
* 2 çay kaşığı tarçın
* 1/2 bardak nar
* 2 çay kaşığı gül suyu
Hazırlanması:
Malzeme bir gece önceden ayrı kaplarda suya bastırılır. Fasulyeler bir kaba konup bir gece soğuk suda bekletilir. Buğdayla pirinç iyice yıkandıktan sonra suya basılır. İncirler, kayısılar ve portakal kabukları 1/2 saat sıcak suda bekletilir sonra süzülür ve süzülen su saklanır, kuru üzümle karıştırılıp bir kenara konur.
Pişirmesi:
Fasulyeler soğuk suya konur. Yumuşayana kadar, yaklaşık bir saat kaynatılır. Bu arada 2.5 litre su kaynatılıp içine buğday ve pirinç atılır, kısık ateşte ara sıra karıştırarak yumuşayana kadar, yaklaşık bir saat pişirilir.
Meyvelerin saklanan suyu, şeker, dövülmüş fındık, çam fıstıkları kazana eklenir ve sürekli karıştırarak orta ateşte kaynatılır. 30 dakika kadar. Karışımın helmelenmesi beklenir. Vanilya, kuru üzüm, incir ve kuru kayısı eklenerek 20 dakika daha sürekli ateşte karıştırılarak kaynatılır. Altı kapatılıp gül suyu eklenir. Aşure bir saat kadar oda sıcaklığında bekletilir. Üzerine tarçın serpilir, soyulmuş badem ve narla süslenir.
Mürdüm Eriği Reçeli
Malzeme:
· Mürdüm Eriği
· İşlenmemiş esmer şeker
· Limon
· Limon tuzu
Hazırlanışı:
· Mürdüm eriklerini yıkayıp, uzunlamasına kesin ve çekirdeklerini çıkartın. Yarım kalan mürdüm eriklerini arzuya göre iki ya da üç parçaya bölün.
· Mürdüm eriği olgunlaşsa bile sert olacağından mümkünse geceden şekere yatırın ve sabaha kadar bekletin. Birebir malzeme kullanılmalıdır. Yani 1 kg mürdüm eriğine 1 kg şeker. Esmer şekerin yarısını tencerenin dibine koyup üzerine erikleri yerleştirin, eriklerin üzerine de geri kalan esmer şekeri koyun. Arada sırada karıştırın.
· Kısık ateşte kaynatmaya başlayın. Arada sırada karıştırın. Kaynamaya başlayınca ateşi orta dereceye getirin.
· Meyvenin cinsine göre köpük oluşmayabilir. Bu şekere de bağlıdır tabiî. Eğer köpük oluşursa en son iş olarak köpükleri almak gerekir, köpük reçele karışırsa ekşime yapar.
· Bitimine doğru biraz limon tuzunu suda eritip reçelin içine katın, biraz da limon suyu katabilirsiniz. Limon tuzu da reçelin küflenmesini engeller. Arzu ederseniz ve çok miktarda reçel yapmayıp hızlı tüketecekseniz yalnızca limon da kullanabilirsiniz.
· Reçelden bir tahta kaşıkla alıp bir tabağa damlatın, damla koyu bir şekilde ve kalıp gibi duruyorsa olmuş demektir. Ateşi kapatabilirsiniz.
· Reçeli soğumaya bırakın ve soğuduktan sonra kavanozlara, iyice soğuduktan sonra da buzdolabına koyun.
Neden Bu Tarif?
Büyük ihtimalle dikkatinizi çekmiştir, bu ay pek çok tarifim mürdüm erikli. Sen de ne kadar çok seviyorsun şu mürdüm eriğini de dediğinizi duyar gibiyim. Doğruyu söylemek gerekirse, ben tam bir yıl önce mürdüm eriğinin faydalarını keşfettim. Antioksidan özelliğinden zayıflatıcı özelliğine kadar. Tadını da çok seviyorum. Fazla tatlı meyvelere düşkün değilimdir. Mürdüm eriği benim için ideal. Ayrıca çok hoş bir yaz meyvesi ve ne kadar faydalansak o kadar iyi. Örneğin kışın evde reçel ve marmelat bulunması hoş olur. Hele benim gibi koyu renk ve ekşi reçel marmelat düşkünüyseniz bu iyi bir fırsat. Mümkün olduğunca çok reçel ve marmelat hazırlayıp saklayın derim.
Benim Tavsiyem:
Bu reçeli aynı karamuk marmelat tarifinde de belirttiğim gibi, bence yalnızca kahvaltıda kullanmayın. Reçellerden çok güzel turta üstü olur. Önümüzdeki günlerde Linz Turtası’nın vegan ve mürdüm erikli versiyonunu deneyip bu bloga yazacağım. Bence reçeli hazırlayıp bekleyin o tarifi.
AFİYET OLSUN!
· Mürdüm Eriği
· İşlenmemiş esmer şeker
· Limon
· Limon tuzu
Hazırlanışı:
· Mürdüm eriklerini yıkayıp, uzunlamasına kesin ve çekirdeklerini çıkartın. Yarım kalan mürdüm eriklerini arzuya göre iki ya da üç parçaya bölün.
· Mürdüm eriği olgunlaşsa bile sert olacağından mümkünse geceden şekere yatırın ve sabaha kadar bekletin. Birebir malzeme kullanılmalıdır. Yani 1 kg mürdüm eriğine 1 kg şeker. Esmer şekerin yarısını tencerenin dibine koyup üzerine erikleri yerleştirin, eriklerin üzerine de geri kalan esmer şekeri koyun. Arada sırada karıştırın.
· Kısık ateşte kaynatmaya başlayın. Arada sırada karıştırın. Kaynamaya başlayınca ateşi orta dereceye getirin.
· Meyvenin cinsine göre köpük oluşmayabilir. Bu şekere de bağlıdır tabiî. Eğer köpük oluşursa en son iş olarak köpükleri almak gerekir, köpük reçele karışırsa ekşime yapar.
· Bitimine doğru biraz limon tuzunu suda eritip reçelin içine katın, biraz da limon suyu katabilirsiniz. Limon tuzu da reçelin küflenmesini engeller. Arzu ederseniz ve çok miktarda reçel yapmayıp hızlı tüketecekseniz yalnızca limon da kullanabilirsiniz.
· Reçelden bir tahta kaşıkla alıp bir tabağa damlatın, damla koyu bir şekilde ve kalıp gibi duruyorsa olmuş demektir. Ateşi kapatabilirsiniz.
· Reçeli soğumaya bırakın ve soğuduktan sonra kavanozlara, iyice soğuduktan sonra da buzdolabına koyun.
Neden Bu Tarif?
Büyük ihtimalle dikkatinizi çekmiştir, bu ay pek çok tarifim mürdüm erikli. Sen de ne kadar çok seviyorsun şu mürdüm eriğini de dediğinizi duyar gibiyim. Doğruyu söylemek gerekirse, ben tam bir yıl önce mürdüm eriğinin faydalarını keşfettim. Antioksidan özelliğinden zayıflatıcı özelliğine kadar. Tadını da çok seviyorum. Fazla tatlı meyvelere düşkün değilimdir. Mürdüm eriği benim için ideal. Ayrıca çok hoş bir yaz meyvesi ve ne kadar faydalansak o kadar iyi. Örneğin kışın evde reçel ve marmelat bulunması hoş olur. Hele benim gibi koyu renk ve ekşi reçel marmelat düşkünüyseniz bu iyi bir fırsat. Mümkün olduğunca çok reçel ve marmelat hazırlayıp saklayın derim.
Benim Tavsiyem:
Bu reçeli aynı karamuk marmelat tarifinde de belirttiğim gibi, bence yalnızca kahvaltıda kullanmayın. Reçellerden çok güzel turta üstü olur. Önümüzdeki günlerde Linz Turtası’nın vegan ve mürdüm erikli versiyonunu deneyip bu bloga yazacağım. Bence reçeli hazırlayıp bekleyin o tarifi.
AFİYET OLSUN!
Pazar, Ağustos 13, 2006
Bir Ziyafettir İstanbul!
Çok şanslı bir insan olduğumu düşünüyorum.
Bir kere, her şeyden önce Türkiye gibi bir cennette yaşıyorum. Sebzenin ve meyvenin, tahılın ve otun vs envai çeşidi var. Aslında bu topraklarda her şey yetişebilir. Böyle şanslı bir ülke.
İkincisi de, İstanbulluyum! Doğma büyüme. Bununla gurur duyuyorum. Çünkü, İstanbul inanılmaz bir enerjisi olan çokkültürlü muhteşem bir şehir.
Dünyada böyle bir ülke ve böylesi bir şehir bir tane daha yok. Bu konuda sanırım herkes benimle aynı fikirdedir.
İstanbul bir ziyafettir aynı zamanda. İstanbul Yemekleri deyince ne anlarsınız?
Ben hemen İlhan Eksen’in ‘Çokkültürlü İstanbul Mutfağı’ isimli kitabından bir alıntı yapayım:
“Bugün ‘İstanbul Yemekleri’nden söz edebilmemizi, İstanbul’da uzun süreden beri yaşayan, önceden gelmiş ya da sonradan yerleşen bütün insanların, birbirlerinin yediklerini görerek, tadarak, duyarak, deneyerek, tarif alıp vererek, aynen veya kendi ağız tatlarına göre az çok değiştirerek uygulamış olmalarına borçluyuz.”
Yine aynı kitaptan başka bir alıntı:
“Yeme içme alışkanlıkları, insanlar arasındaki kültür ve din farklılıklarının belirgin olarak yaşandığı alanlardan biri. Özellikle aynı coğrafyada yaşayan insanlar yemek pişirmek için aynı malzemeleri kullanıp birbirlerinden yemek tarifleri alıp vermişler, bundan dolayı aynı veya çok benzer yemekleri pişirir olmuşlar. Sonunda yemek tarifleri de, sevgi gibi, barış gibi, paylaştıkça çoğalmış, çoğaldıkça zenginleşmiş, ilk nereden çıktığı bile unutulmuş. Paylaşılan sadece tarifler değil. Yemeğini paylaşmak, yediğini ikram etmek, kapısını çalıp ‘Komşu, börek kızarttım, kokusu gelmiştir, buyur sana da getirdim.” Demek bu topraklarda yaşayanlara özgü bir insan ilişkisi olmuş.”
İşte tam bu noktada, vegan olmam sebebiyle aklıma bir şey geldi aylar önce. Herhangi bir tür vejetaryen olmak, ya da vegan olmak garip rejimler yapmak, farklı beslenmek değil, aslında doğru beslenmek. Her ne sebepten olursa olsun, eğer insan vegan ise, ya da herhangi tür bir vejetaryen, ama özellikle de vegan, çoğu kişi onun aç kalmakla yüz yüze olduğu hissine sahiptir. Aslında tabiî ki hiç de öyle değil.
Benim aklıma gelen şu oldu. Sevdiğim o kadar çok Akdeniz, Türk, Çokkültürlü İstanbul, İran vs vs mutfaklarına ait yemek vardı ki, vegan olmam demek bunlara veda etmem demek mi olacaktı? Asla! Öyleyse bir araştırma yapmalıydım. Yaptım da! Dünyanın her mutfağında en az on çeşit vegan yemek bulmanız mümkün. Olmayanları da vegan mutfağa uyarlayabilirsiniz.
İşte bu aşamada düşündüğüm Türk damak tadına uygun vegan yemekler kitabı hazırlamak oldu. Başladım da çalışmalara. Bu blog o çalışmanın bir nevi alt yapısı. Vegan yemekleri hemen bir kenara ayırdım. Vegan olmayanlarda değişiklik yapmak da o kadar zor olmadı. Margarin, tereyağı gibi malzemeleri sıvı yağ ile değiştirebiliyorsunuz. Ege’de örneğin kim tereyağı ya da margarin kullanır ki? Yok denecek kadar azdır. Ya da süt yerine soya, peynir yerine tofu kullanılabiliyor. Yumurtanın da epey alternatifi var. Şeker yerine pekmez ya da işlenmemiş esmer şeker. Bu liste böyle uzar gider. Zaten kitabın bir amacı da bu. Bunların hepsine orada değinilecek.
Ama işin en güzel yanı da, ister vegan olsun ister olmasın herkes vegan yemekleri yiyebilir. Zaten farkında olmadan o kadar çok vegan beslendiğiniz anlar oluyordur ki!
Bu noktada bir konu daha devreye giriyor. Çokkültürlü İstanbul Mutfağı denince Ermeni, Rum, Musevi, Türk yemek kültürleri iç içe girer. Birbirinden ayırt etmeniz, onları ayırmanız ya da dışlamanız mümkün değildir. Ben de bu İstanbul’a has çokkültürlülük meselesini ayrı bir bölüm olarak incelemeye karar verdim ve tarifler hangi kategoriye dahil olursa olsun, eğer çokültürlü İstanbul Mutfağı’nın bir tarifiyse o grubun altında yer alacaktır.
Bir ziyafettir İstanbul! Buyurun sofraya...
AFİYET OLSUN!
Bir kere, her şeyden önce Türkiye gibi bir cennette yaşıyorum. Sebzenin ve meyvenin, tahılın ve otun vs envai çeşidi var. Aslında bu topraklarda her şey yetişebilir. Böyle şanslı bir ülke.
İkincisi de, İstanbulluyum! Doğma büyüme. Bununla gurur duyuyorum. Çünkü, İstanbul inanılmaz bir enerjisi olan çokkültürlü muhteşem bir şehir.
Dünyada böyle bir ülke ve böylesi bir şehir bir tane daha yok. Bu konuda sanırım herkes benimle aynı fikirdedir.
İstanbul bir ziyafettir aynı zamanda. İstanbul Yemekleri deyince ne anlarsınız?
Ben hemen İlhan Eksen’in ‘Çokkültürlü İstanbul Mutfağı’ isimli kitabından bir alıntı yapayım:
“Bugün ‘İstanbul Yemekleri’nden söz edebilmemizi, İstanbul’da uzun süreden beri yaşayan, önceden gelmiş ya da sonradan yerleşen bütün insanların, birbirlerinin yediklerini görerek, tadarak, duyarak, deneyerek, tarif alıp vererek, aynen veya kendi ağız tatlarına göre az çok değiştirerek uygulamış olmalarına borçluyuz.”
Yine aynı kitaptan başka bir alıntı:
“Yeme içme alışkanlıkları, insanlar arasındaki kültür ve din farklılıklarının belirgin olarak yaşandığı alanlardan biri. Özellikle aynı coğrafyada yaşayan insanlar yemek pişirmek için aynı malzemeleri kullanıp birbirlerinden yemek tarifleri alıp vermişler, bundan dolayı aynı veya çok benzer yemekleri pişirir olmuşlar. Sonunda yemek tarifleri de, sevgi gibi, barış gibi, paylaştıkça çoğalmış, çoğaldıkça zenginleşmiş, ilk nereden çıktığı bile unutulmuş. Paylaşılan sadece tarifler değil. Yemeğini paylaşmak, yediğini ikram etmek, kapısını çalıp ‘Komşu, börek kızarttım, kokusu gelmiştir, buyur sana da getirdim.” Demek bu topraklarda yaşayanlara özgü bir insan ilişkisi olmuş.”
İşte tam bu noktada, vegan olmam sebebiyle aklıma bir şey geldi aylar önce. Herhangi bir tür vejetaryen olmak, ya da vegan olmak garip rejimler yapmak, farklı beslenmek değil, aslında doğru beslenmek. Her ne sebepten olursa olsun, eğer insan vegan ise, ya da herhangi tür bir vejetaryen, ama özellikle de vegan, çoğu kişi onun aç kalmakla yüz yüze olduğu hissine sahiptir. Aslında tabiî ki hiç de öyle değil.
Benim aklıma gelen şu oldu. Sevdiğim o kadar çok Akdeniz, Türk, Çokkültürlü İstanbul, İran vs vs mutfaklarına ait yemek vardı ki, vegan olmam demek bunlara veda etmem demek mi olacaktı? Asla! Öyleyse bir araştırma yapmalıydım. Yaptım da! Dünyanın her mutfağında en az on çeşit vegan yemek bulmanız mümkün. Olmayanları da vegan mutfağa uyarlayabilirsiniz.
İşte bu aşamada düşündüğüm Türk damak tadına uygun vegan yemekler kitabı hazırlamak oldu. Başladım da çalışmalara. Bu blog o çalışmanın bir nevi alt yapısı. Vegan yemekleri hemen bir kenara ayırdım. Vegan olmayanlarda değişiklik yapmak da o kadar zor olmadı. Margarin, tereyağı gibi malzemeleri sıvı yağ ile değiştirebiliyorsunuz. Ege’de örneğin kim tereyağı ya da margarin kullanır ki? Yok denecek kadar azdır. Ya da süt yerine soya, peynir yerine tofu kullanılabiliyor. Yumurtanın da epey alternatifi var. Şeker yerine pekmez ya da işlenmemiş esmer şeker. Bu liste böyle uzar gider. Zaten kitabın bir amacı da bu. Bunların hepsine orada değinilecek.
Ama işin en güzel yanı da, ister vegan olsun ister olmasın herkes vegan yemekleri yiyebilir. Zaten farkında olmadan o kadar çok vegan beslendiğiniz anlar oluyordur ki!
Bu noktada bir konu daha devreye giriyor. Çokkültürlü İstanbul Mutfağı denince Ermeni, Rum, Musevi, Türk yemek kültürleri iç içe girer. Birbirinden ayırt etmeniz, onları ayırmanız ya da dışlamanız mümkün değildir. Ben de bu İstanbul’a has çokkültürlülük meselesini ayrı bir bölüm olarak incelemeye karar verdim ve tarifler hangi kategoriye dahil olursa olsun, eğer çokültürlü İstanbul Mutfağı’nın bir tarifiyse o grubun altında yer alacaktır.
Bir ziyafettir İstanbul! Buyurun sofraya...
AFİYET OLSUN!
Tarkan'ın 'Köy Usulü' Kahvaltısı
Sevgili dostum Tarkan'ı biliyorsunuz. Geçenlerde Müsli, yulaf ezmesi vs bir konu konuşurken ayaküstü bir tarif verdi bana. Muhteşem bir kahvaltı tarifi... Unutmadan: Aman organik malzemeden şaşmayın!
Kendisine çok teşekkür ediyor ve sözü Tarkan'a bırakıyorum:
Kahvaltımın hem hazırlaması zaman almıyor hem de uzun süre tok tutuyor.Tam bir "köy usulü" kahvaltı bana kalırsa,tam bizim topraklara özgü. Köy kadınları elde avuçtakilerden enfes yemekler hazırlar ya bence bu da böyle bir şey. Bir kere son derece faydalı hem de lifçe zengin, kilo alacağım korkusu da yaratmaz!
Malzeme:
* 1-1,5 çay bardağı kadar yulaf ezmesi
* 1 çay bardağı su (soya sütü de olabilir)
* 1 yemek kaşığı buğday ruşeymi
* 1 avuç kadar kabak çekirdeği içi, ay çekirdeği içi, ceviz, çiğ badem karışımı
* 1-2 yemek kaşığı tahin
* 1- 2 yemek kaşığı pekmez (ben dut pekmezini tercih ediyorum)
Organik malzemeleri tercih ederseniz daha leziz olur!
Hazırlanışı:
* Yulaf ezmesi ve suyu bir küçük sos tavasında orta ateşte 2 dakika kadar karıştırarak çevirin, suyunu çekip lapa haline gelmeye başlayınca 1 yemek kaşığı kadar buğday ruşeymini ekleyin, şöyle bir karıştırıp ateşten alın. (Dikkat yulaf ezmesi lapası ne çok sulu ne de çok katı olsun, bebek maması kıvamını yakalayın).
* Bu arada badem, ceviz ve çekirdek karışımını bir başka tavada 1-2 dakika hafifçe kavurun. Yulaf lapasının üstüne serpiştirin ve son olarak tahin pekmezi döküp afiyetle yiyin.
Not:
Tahin yerine çekirdek karışımına biraz susam ekleyebilir, pekmez yerine bir kaşık kuru üzüm de kullanabilirsiniz.
Neden Bu Tarif?
* yulaf ezmesi: lif yönünden zengin bir tahıldır, B grubu vitaminler ve bazı mineraller içerir. Bağırsak tembelliğine birebirdir. Kan şekerini düzenler, yüksek kolesterolü düşürür.
* ruşeym: buğdayın en kıymetli kısmıdır, yine lifçe ve E vitaminince zengindir. Buğdayın kalbidir!!!
* çekirdek karışımı: omega 3 ve omega 6 yağ asitlerince zengindir, E vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum gibi çok faydalı mineraller ve iyi kalitede bitkisel protein içerirler.
* tahin: özellikle kalsiyumun iyi bir kaynağıdır. B ve C vitaminlerince zengindir, fosfor, magnezyum, demir gibi mineralleri de barındırır.
* pekmez: Demirin en iyi kaynaklarından biridir, günlük 2 yemek kaşığı pekmez demir ihtiyacının önemli bir kısmını karşılar. Kana çabucak karıştığı için acil enerji ihtiyacı duyanlara önerilir, beslenmede çok çok önemli bir yeri bulunan eşsiz bir gıdadır. Özellikle kış aylarında bol bol tüketilmelidir.
Kısaca bu kahvaltı ile;
demir, kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi çok değerli mineralleri
bitkisel aminoasitleri (proteinleri)
A,B,C ve E grubu vitaminleri
omega 3 ve 6 yağ asitlerini(elzem yağ asitleri)
ve posalı gıdaları
YETERİNCE ALIRSINIZ!
Kendisine çok teşekkür ediyor ve sözü Tarkan'a bırakıyorum:
Kahvaltımın hem hazırlaması zaman almıyor hem de uzun süre tok tutuyor.Tam bir "köy usulü" kahvaltı bana kalırsa,tam bizim topraklara özgü. Köy kadınları elde avuçtakilerden enfes yemekler hazırlar ya bence bu da böyle bir şey. Bir kere son derece faydalı hem de lifçe zengin, kilo alacağım korkusu da yaratmaz!
Malzeme:
* 1-1,5 çay bardağı kadar yulaf ezmesi
* 1 çay bardağı su (soya sütü de olabilir)
* 1 yemek kaşığı buğday ruşeymi
* 1 avuç kadar kabak çekirdeği içi, ay çekirdeği içi, ceviz, çiğ badem karışımı
* 1-2 yemek kaşığı tahin
* 1- 2 yemek kaşığı pekmez (ben dut pekmezini tercih ediyorum)
Organik malzemeleri tercih ederseniz daha leziz olur!
Hazırlanışı:
* Yulaf ezmesi ve suyu bir küçük sos tavasında orta ateşte 2 dakika kadar karıştırarak çevirin, suyunu çekip lapa haline gelmeye başlayınca 1 yemek kaşığı kadar buğday ruşeymini ekleyin, şöyle bir karıştırıp ateşten alın. (Dikkat yulaf ezmesi lapası ne çok sulu ne de çok katı olsun, bebek maması kıvamını yakalayın).
* Bu arada badem, ceviz ve çekirdek karışımını bir başka tavada 1-2 dakika hafifçe kavurun. Yulaf lapasının üstüne serpiştirin ve son olarak tahin pekmezi döküp afiyetle yiyin.
Not:
Tahin yerine çekirdek karışımına biraz susam ekleyebilir, pekmez yerine bir kaşık kuru üzüm de kullanabilirsiniz.
Neden Bu Tarif?
* yulaf ezmesi: lif yönünden zengin bir tahıldır, B grubu vitaminler ve bazı mineraller içerir. Bağırsak tembelliğine birebirdir. Kan şekerini düzenler, yüksek kolesterolü düşürür.
* ruşeym: buğdayın en kıymetli kısmıdır, yine lifçe ve E vitaminince zengindir. Buğdayın kalbidir!!!
* çekirdek karışımı: omega 3 ve omega 6 yağ asitlerince zengindir, E vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum gibi çok faydalı mineraller ve iyi kalitede bitkisel protein içerirler.
* tahin: özellikle kalsiyumun iyi bir kaynağıdır. B ve C vitaminlerince zengindir, fosfor, magnezyum, demir gibi mineralleri de barındırır.
* pekmez: Demirin en iyi kaynaklarından biridir, günlük 2 yemek kaşığı pekmez demir ihtiyacının önemli bir kısmını karşılar. Kana çabucak karıştığı için acil enerji ihtiyacı duyanlara önerilir, beslenmede çok çok önemli bir yeri bulunan eşsiz bir gıdadır. Özellikle kış aylarında bol bol tüketilmelidir.
Kısaca bu kahvaltı ile;
demir, kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi çok değerli mineralleri
bitkisel aminoasitleri (proteinleri)
A,B,C ve E grubu vitaminleri
omega 3 ve 6 yağ asitlerini(elzem yağ asitleri)
ve posalı gıdaları
YETERİNCE ALIRSINIZ!
Cumartesi, Ağustos 12, 2006
Neşeli 'Soya Shake'ler
Malzeme:
* Soya sütü (veya yulaf içeceği)
* Meyve
Hazırlanışı:
* Sevdiğiniz meyveleri yıkayıp, gerekiyorsa birkaç parçaya bölerek blender'a koyun. Üzerine arzu ettiğiniz miktarda soya sütü katın ve blender'dan geçirin.
* İçine buz katarak ve arzuya bağlı olarak renklendirmek amaçlı bir iki nane yaprağı ile servis yapabilirsiniz.
Neden Bu Tarif?
Herkes milk shakeler içerken veganlar neden soya shake içmesinler? Hem daha sağlıklı ve inanın daha da lezzetli.
Benim Tavsiyem:
Bu tarifi her meyveyle yapabilirsiniz. Şayet üzüm, portakal, şeftali, erik, kayısı, greyfurt, muz, frambuaz vs gibi yumuşak meyvelerse direkt blender'a konabilirler. Ama elma vs gibi sert meyveleri önce katı meyve sıkacağından geçirmekte fayda var. Yumuşak meyveleri katı meyve sıkacağından geçirmeyin, hafif posası kalsın bu karışımda. Fazla oynanmış meyve ve sebzenin yararı olmaz zaten. Bu işler için özel sıkacaklar da var piyasada ama elinizin altındakiler yeter bence.
Bir de soya sütleri çeşit çeşittir, ben sade ve şekersiz olanını tercih ediyorum ama mutlaka çikolatalı veya vanilyalı soya sütünü tercih edenler meyveyle karıştırınca da çok hoş tatlar elde edeceklerdir.
AFİYET OLSUN!
Cuma, Ağustos 11, 2006
Çilav
Malzeme:
· Çilavlık Pirinç
· Safran
· Zereşk
· Zeytinyağı
· Su
· Deniz tuzu
. Çam fıstığı
. Badem
Hazırlanışı:
· Pirinç ayıklanıp yıkanır. Geniş bir kapta, içine tuz atılmış sıcak suda en az bir saat bekletilir. (Mümkünse geceden)
· Çilavın yapılacağı tencere yarıya kadar suyla doldurulur, temizlenmiş pirinç su kaynadıktan sonra tencereye konur. Kaynayan suda pirinç 10 dakika kadar haşlanır, arada sırada karıştırılır.
· Bu arada bir iki tutam İran safranı bir havanda dövülüp küçük cam bir kaba konur ve sıcak su eklenerek eritilir. Bu karışım yemek yaparken hep ocak ateşine yakın bir yerde sıcakta bulundurulmalı.
· Çilavlık pirinç yeterince haşlanınca bir kevgire alıp soğuk sudan geçirilir.
· Aynı tencere çilavı demlemek için kullanılacağından, temizlenir, ateş orta dereceye ayarlanır.
· Tencereye zeytinyağı konur. Başka sıvı yağ da kullanabilirsiniz ayçiçeği gibi, ama benim tercihim hep zeytinyağından yana. Bu zeytinyağının konma sebebi, çilavın altının çıtır çıtır olması içindir. Değişik teknikler, uygulamalar olsa da tah-deeg denen bu çıtır çıtır tabakayı çilav kendi kendine oluşturur zeytinyağı ile. Bu yüzden çilavlık pirinç tencereye direkt zeytinyağından sonra konur. Tahta bir spatula ile çilava delikler açılır. Bunlar pirincin nefes alıp daha iyi pişmesini sağlar. Bu arada ateş yüksek olmalı ki, tah-deeg oluşsun.
· Tencereyle kapak arasına temiz bir bez ya da beyaz bir kâğıt konur. Ateş orta dereceye getirilip çilav 25-30 dakika pişirilir.
· Bitmeye 5 dakika kala çilavın üzerine biraz zeytinyağı dökülür.
· Tencere soğuk suya oturtulur. Üstüne konan tabağa tencere ters çevirilerek çilav çıkartılır. Üst kısmı çıtır çıtır çıkacaktır.
. Servis yaparken yemek esnasında hep ocağın yanında tutulmuş olan safran çilavın üstüne dökülür.
. Biraz zeytinyağında arzu edilen miktarda ayıklanmış ve temizlenip yıkanmış zereşk çevrilir ve çilavın üstüne eklenir.
. Arzu edilirse kırık çam fıstığı ve bademler de çilavın üstüne konur ve servis yapılır.
Afiyet Olsun!
Zereşkli ve Mürdüm Erikli Soya Eti
Malzeme:
· Kişi başı bir avuç kadar soya eti
· 6 - 7 mürdüm eriği ve biraz limon suyu
· zereşk
· 5 – 6 tane ince doğranmış siyah zeytin
· 4 adet çarliston biber
· 2-3 diş sarımsak (ince doğranmış)
· kırmızı pul biber
· taze çekilmiş beyaz biber
· kişniş
· tarhun otu
· zeytinyağı
· soya sosu
· susam yağı
· işlenmemiş esmer şeker
· tarçın
Hazırlanışı:
· WOK tavada ya da teflon tavada biraz zeytinyağında ince uzun kesilmiş çarliston biberler bir dakika kadar çevrilir.
· Mürdüm erikleri ince ince dilimlenip 10 dakika kadar biraz limon suyunda bekletilir. Başka bir tavada az zeytinyağında şeker ve tarçınla biraz çevrilir.
· İki kişi için yarım avuç zereşk yeterlidir. Zereşk sudan geçirilip az zeytinyağında biraz çevrilip bekletilir.
· Sıcak suda şişmiş olan soya eti zeytinyağında çevrilir, kişniş ev beyaz biber atılır ve karıştırılır. Sarımsak ve acı pul biber katılır ve sosun karamel kıvamını alması beklenir. Bu aşamada biraz susam yağı ve bolca soya sosu katılır.
· Biraz daha çevirdikten sonra sırayla tarhun otu, zeytin, çerliston biber, zereşk ve mürdüm eriği katılır. Tavada biraz daha çevrilip servis yapılır.
Neden Bu Tarif?
Ben bu tarifi 19.08.2005’te yoklukta ürettim. Ne yiyeceğimi bilemedim, evde de fazla bir şeyler yoktu. Kolum ameliyatlıydı. Olanlardan uydurdum. Gondolda Soya Eti’ne benzer ama bunda çok farklı malzemeler var ve fırına girmiyor. Tadı çok hoş.
Benim Tavsiyem:
Zereşk kırmızı ve ekşi bir İran meyvesi. İran bakkallarında, İran yiyecek içecek malzemeleri satan dükkanlarda mutlaka bulabilirsiniz. İran’ın geleneksel ve benim de çok güzel yaptığım söylenen ÇİLAV tarifinde kullanılır. Bulamazsanız mutlaka mürdüm eriği ile deneyin. Mürdüm eriği güzel bir yaz meyvesi, bol bol faydalanmakta yarar var. Kışın bu tarifi sırf zereşkle yapıyorum. Malzemelere sadık kalın, inanılmaz bir zevk yaşayacaksınız: Ekşi, tatlı ve acının uyumu. BU KADAR OLUR!
AFİYET OLSUN!
· Kişi başı bir avuç kadar soya eti
· 6 - 7 mürdüm eriği ve biraz limon suyu
· zereşk
· 5 – 6 tane ince doğranmış siyah zeytin
· 4 adet çarliston biber
· 2-3 diş sarımsak (ince doğranmış)
· kırmızı pul biber
· taze çekilmiş beyaz biber
· kişniş
· tarhun otu
· zeytinyağı
· soya sosu
· susam yağı
· işlenmemiş esmer şeker
· tarçın
Hazırlanışı:
· WOK tavada ya da teflon tavada biraz zeytinyağında ince uzun kesilmiş çarliston biberler bir dakika kadar çevrilir.
· Mürdüm erikleri ince ince dilimlenip 10 dakika kadar biraz limon suyunda bekletilir. Başka bir tavada az zeytinyağında şeker ve tarçınla biraz çevrilir.
· İki kişi için yarım avuç zereşk yeterlidir. Zereşk sudan geçirilip az zeytinyağında biraz çevrilip bekletilir.
· Sıcak suda şişmiş olan soya eti zeytinyağında çevrilir, kişniş ev beyaz biber atılır ve karıştırılır. Sarımsak ve acı pul biber katılır ve sosun karamel kıvamını alması beklenir. Bu aşamada biraz susam yağı ve bolca soya sosu katılır.
· Biraz daha çevirdikten sonra sırayla tarhun otu, zeytin, çerliston biber, zereşk ve mürdüm eriği katılır. Tavada biraz daha çevrilip servis yapılır.
Neden Bu Tarif?
Ben bu tarifi 19.08.2005’te yoklukta ürettim. Ne yiyeceğimi bilemedim, evde de fazla bir şeyler yoktu. Kolum ameliyatlıydı. Olanlardan uydurdum. Gondolda Soya Eti’ne benzer ama bunda çok farklı malzemeler var ve fırına girmiyor. Tadı çok hoş.
Benim Tavsiyem:
Zereşk kırmızı ve ekşi bir İran meyvesi. İran bakkallarında, İran yiyecek içecek malzemeleri satan dükkanlarda mutlaka bulabilirsiniz. İran’ın geleneksel ve benim de çok güzel yaptığım söylenen ÇİLAV tarifinde kullanılır. Bulamazsanız mutlaka mürdüm eriği ile deneyin. Mürdüm eriği güzel bir yaz meyvesi, bol bol faydalanmakta yarar var. Kışın bu tarifi sırf zereşkle yapıyorum. Malzemelere sadık kalın, inanılmaz bir zevk yaşayacaksınız: Ekşi, tatlı ve acının uyumu. BU KADAR OLUR!
AFİYET OLSUN!
Perşembe, Ağustos 10, 2006
Pilâki
Malzeme:
· 1 bardak dermason fasulye
· 2 soğan
· 2 havuç
· tuz
· biber
· 5 tane taze soğan
· 1 küçük patates
· 5 baş sarımsak
· zeytinyağı
· işlenmemiş esmer şeker
· maydanoz
Hazırlanışı:
· Geceden ıslatılan fasulyeler biraz diri kalacak şekilde haşlanır.
· Soğan zeytinyağında kavrulur. 2 bardak sıcak su ile fasulyeler konur.
· İçine halka halka kesilmiş havuç, küçük küp şeklinde kesilmiş patates, sarımsaklar, 2 cm kadar küçük kesilmiş taze soğan, tuz, biber ilave edilir ve pişmeye bırakılır.
· Çok az şeker ilave edilir.
· Soğuyunca maydanozla süslenir.
Neden Bu Tarif?
Bu annemin pilakisinin tarifidir. Tüm diğer yemekleri gibi pilakisi de övgü almıştır yıllardır. Annem pilakisiyle haklı olarak çok gururlanır, çünkü ‘gerçek’ pilakidir onun yaptığı. Tam Rum usulüdür.
Benim Tavsiyem:
Çok sınırda bir tarif olduğundan pilakiyi yaparken bu tarife sıkı sıkıya bağlı kalmanızı öneririm.
AFİYET OLSUN!
Çarşamba, Ağustos 09, 2006
Tofulu Kabak Dolması
Malzeme:
· Orta boy yeşil dolmalık kabak (kalın ve tombul olanlardan)
· Silken tofu (yumuşak tofu)
· Soğan
· Dereotu
· Kırmızı pul biber
· Tuz
· Zeytinyağı
Hazırlanışı:
· Kabakları kazıyıp yıkayın, saplarını ve üst kısmından ufak bir bölümü kesin. Kabakları uzunlamasına ikiye bölün. Küçük bir kaşıkla çekirdeklerini çıkartın.
· Büyük bir tencereye sıcak su ve tuz koyup suyu kaynatın. Su kaynayınca kabakları tencereye koyup 5 dakika kadar haşlayıp çıkartın ve süzün.
· Silken tofuyu derin bir kaba koyun. İçine rendelenmiş soğanı ve ince kıyılmış dereotunu ekleyin. Tuz ve kırmızı pul biber de ekledikten sonra biraz zeytinyağı katıp tüm malzemeleri bir çatal yardımıyla ezin.
· Elde ettiğiniz harcı bir kaşıkla süzdüğünüz içi oyulmuş ve kayık şeklindeki yarım kabakların içine doldurun.
· Kabakları biraz zeytinyağı ile yağlanmış fırın tepsisine ya da fırın kabına yerleştirin.
· Beş dakika önceden 175 dereceye ayarlanmış fırında 30 dakika pişirin.
Neden bu tarif?
Son derece sağlıklı, besleyici ve hafif bir yemek. Görüntüsü çok şık. Tadına doyum olmuyor. Kabak sevmeyenler bile bayılır.
Benim Tavsiyem:
Ana yemek olarak sunabileceğiniz çok lezzetli bir yemek. Mutlaka yumuşak tofu (silken tofu) kullanın. Bu yemek tek başına o kadar doyurucu ki, bir dilim esmer ekmek ve bir kadeh kırmızı şarapla gayet güzel bir ziyafete dönüşüyor.
AFİYET OLSUN!
· Orta boy yeşil dolmalık kabak (kalın ve tombul olanlardan)
· Silken tofu (yumuşak tofu)
· Soğan
· Dereotu
· Kırmızı pul biber
· Tuz
· Zeytinyağı
Hazırlanışı:
· Kabakları kazıyıp yıkayın, saplarını ve üst kısmından ufak bir bölümü kesin. Kabakları uzunlamasına ikiye bölün. Küçük bir kaşıkla çekirdeklerini çıkartın.
· Büyük bir tencereye sıcak su ve tuz koyup suyu kaynatın. Su kaynayınca kabakları tencereye koyup 5 dakika kadar haşlayıp çıkartın ve süzün.
· Silken tofuyu derin bir kaba koyun. İçine rendelenmiş soğanı ve ince kıyılmış dereotunu ekleyin. Tuz ve kırmızı pul biber de ekledikten sonra biraz zeytinyağı katıp tüm malzemeleri bir çatal yardımıyla ezin.
· Elde ettiğiniz harcı bir kaşıkla süzdüğünüz içi oyulmuş ve kayık şeklindeki yarım kabakların içine doldurun.
· Kabakları biraz zeytinyağı ile yağlanmış fırın tepsisine ya da fırın kabına yerleştirin.
· Beş dakika önceden 175 dereceye ayarlanmış fırında 30 dakika pişirin.
Neden bu tarif?
Son derece sağlıklı, besleyici ve hafif bir yemek. Görüntüsü çok şık. Tadına doyum olmuyor. Kabak sevmeyenler bile bayılır.
Benim Tavsiyem:
Ana yemek olarak sunabileceğiniz çok lezzetli bir yemek. Mutlaka yumuşak tofu (silken tofu) kullanın. Bu yemek tek başına o kadar doyurucu ki, bir dilim esmer ekmek ve bir kadeh kırmızı şarapla gayet güzel bir ziyafete dönüşüyor.
AFİYET OLSUN!
Salı, Ağustos 08, 2006
Hamursuz Mürdüm Erikli Tart
Malzeme:
· 2 adet mürdüm eriği
· 1 yemek kaşığı limon suyu
· 1 yemek kaşığı işlenmemiş esmer şeker
· ¼ çay kaşığı tarçın
· 1 yemek kaşığı sıvı yağ
Hazırlanışı:
· Erikler yıkanıp dörde bölünür. Limon suyu üzerlerine dökülüp 10 dakika bekletilir.
· Şekerle tarçın karıştırılır. Sıvı yağ yağsız tavada kızdırıldıktan sonra erikler ilave edilir. Üzerlerine şeker-tarçın karışımı serpilir.
· Kısık ateşte yumuşayana kadar, püre haline gelmemesine dikkat ederek (hafif diri kalmaları en iyisidir) pişirilir.
Neden Bu Tarif?
Bu tatlı, ağır bir yemeği telafi etmek ve meyvelerin vitamin ve liflerinden faydalanmak için en iyi çarelerdendir. Tam olmamış erikleri tatlandırmanın da bir yoludur.
Benim Tavsiyem:
Aynı tarif kiraz, elma, armut ya da incirle de yapılabilir. Özellikle; o gün tatlı olarak alınmayacaksa – ki alınsa da fark etmez -
Soya etli yemeklere katılabilir.
AFİYET OLSUN!
· 2 adet mürdüm eriği
· 1 yemek kaşığı limon suyu
· 1 yemek kaşığı işlenmemiş esmer şeker
· ¼ çay kaşığı tarçın
· 1 yemek kaşığı sıvı yağ
Hazırlanışı:
· Erikler yıkanıp dörde bölünür. Limon suyu üzerlerine dökülüp 10 dakika bekletilir.
· Şekerle tarçın karıştırılır. Sıvı yağ yağsız tavada kızdırıldıktan sonra erikler ilave edilir. Üzerlerine şeker-tarçın karışımı serpilir.
· Kısık ateşte yumuşayana kadar, püre haline gelmemesine dikkat ederek (hafif diri kalmaları en iyisidir) pişirilir.
Neden Bu Tarif?
Bu tatlı, ağır bir yemeği telafi etmek ve meyvelerin vitamin ve liflerinden faydalanmak için en iyi çarelerdendir. Tam olmamış erikleri tatlandırmanın da bir yoludur.
Benim Tavsiyem:
Aynı tarif kiraz, elma, armut ya da incirle de yapılabilir. Özellikle; o gün tatlı olarak alınmayacaksa – ki alınsa da fark etmez -
Soya etli yemeklere katılabilir.
AFİYET OLSUN!
Tofulu ve Domatesli Yeşil Salata
Malzeme:
· Yeşil Salata
· Domates
· Tofu (arzuya ve zevke göre sert tofu da, silken tofu da olur)
Salata Sosu İçin:
· 2 yemek kaşığı ince doğranmış taze soğan
· 1 çay kaşığı hardal
· 2 yemek kaşığı sirke
· 6 yemek kaşığı zeytinyağı
· tuz
· taze çekilmiş karabiber
· 4 yemek kaşığı maydanoz ya da fesleğen (en son doğranacak)
Hazırlanışı:
· Yeşil Salata tabağa konur. Üzerine doğranmış domatesler yerleştirilir. Tuz atılır.
· Salata sosu malzemeleri karıştırılır.
· Tofu domates dilimlerinin üzerine ufalanarak serpiştirilir.
· Tuz ve karabiber eklenir. Salata sosu üzerine dökülür.
· Maydanoz ya da fesleğen eklenir.
Neden Bu Tarif?
Oldukça besleyici, hatta ana öğün olarak bile kullanılabilecek bir salata.
Benim Tavsiyem:
Deniz ya da okyanus tuzundan şaşmayın ve mutlaka köy ekmeği ile servis yapın.
AFİYET OLSUN!
· Yeşil Salata
· Domates
· Tofu (arzuya ve zevke göre sert tofu da, silken tofu da olur)
Salata Sosu İçin:
· 2 yemek kaşığı ince doğranmış taze soğan
· 1 çay kaşığı hardal
· 2 yemek kaşığı sirke
· 6 yemek kaşığı zeytinyağı
· tuz
· taze çekilmiş karabiber
· 4 yemek kaşığı maydanoz ya da fesleğen (en son doğranacak)
Hazırlanışı:
· Yeşil Salata tabağa konur. Üzerine doğranmış domatesler yerleştirilir. Tuz atılır.
· Salata sosu malzemeleri karıştırılır.
· Tofu domates dilimlerinin üzerine ufalanarak serpiştirilir.
· Tuz ve karabiber eklenir. Salata sosu üzerine dökülür.
· Maydanoz ya da fesleğen eklenir.
Neden Bu Tarif?
Oldukça besleyici, hatta ana öğün olarak bile kullanılabilecek bir salata.
Benim Tavsiyem:
Deniz ya da okyanus tuzundan şaşmayın ve mutlaka köy ekmeği ile servis yapın.
AFİYET OLSUN!
Pazartesi, Ağustos 07, 2006
Gondolda Soya Eti
Malzeme:
· Soya eti
· Domates
· Mantar
· Fesleğenli Domates Sosu (Soslar bölümünde tarifi var)
· Soya Sosu
· Zeytinyağı
· Kişniş
· Kırmızı Pul Biber
· Beyaz Toz Biber
· Tarhun Otu
· Kekik
· Alüminyum Folyo
Hazırlanışı:
· Bir avuç soya eti bu yemek tarifinin iki porsiyonu için yeterlidir. Bu durumda arzu ettiğiniz kadar soya etini sıcak suda yumuşaması ve şişmesi için bekletin.
· Beklerken domatesleri ve mantarları yıkayıp ayıklayıp küçük küçük ama ağza gelecek boyutlarda kesin.
· Yağsız bir tavaya zeytinyağını koyun ve soya etlerini orta ateşten biraz harlıca çevirerek pişirmeye başlayın.
· Soya etine biraz beyaz toz biber ve kişniş katarak biraz daha pişirin.
· Soya etine kırmızı pul biber katarak biraz çevirin ve bekleyin. Hafif karamelimsi bir sos olmaya başlayacaktır.
· Bu aşamada biraz soya sosu katın karışıma.
· Kıydığınız domatesleri, biraz fesleğenli domates sosunu, kekik ve tarhun otunu katıp gene biraz çevirin ateşte.
· Domateslerin biraz pişmesini bekleyip son olarak mantarları katın ve biraz daha çevirin.
· Bu aşamadan sonra arzu ederseniz böyle de servis yapabilirsiniz ama her porsiyon için iki kat dikdörtgen şeklinde kesilmiş alüminyum folyoya porsiyon olarak ne kadar istiyorsanız o kadarını koyun.
· Alüminyum folyuyu iki yanından tutup elinizle sıkıştırıp kapatın, üstünü de birleştirerek kapatın, gondol şekline sokun, en üst noktasında bir delik şeklinde buharın çıkması için açık bırakın.
· Daha önceden 200 derecede ısıttığınız fırının tepsisine gondollarınızı koyup 10 dakika fırınlayın.
İPUCU:
Kağıtta hazırlanmış yemekler, eğer porsiyonluk hazırlanmış ise içinde piştikleri kağıtta servis yapılabilir. Böylece hem görüntüsü şık olacak, hem sosu akıp ziyan olmayacak, hem de çabuk soğumayacaktır.
Neden Bu Tarif?
Ben bu tarifi aslında Gülriz Sururi’nin Gondolda Tavuk tarifinden uyarladım. Tabii ki, soya eti eğer misafiriniz vejetaryen ya da vegan değilse tavuğu aratmayacaktır. (Benim kedilerim bile tavuk pişirdiğimi sanıp koşuyorlar bu yemeği hazırlarken.) Son derece kolay ve çabuk hazırlanan, kalorisi az ve çok sağlıklı bir tarif. Ayrıca çok da sükse yapan bir yemek! İnanın pek çok misafiriniz bir daha bu yemeği yemek için sizi arayacak ve tekrar gelmek isteyecek. Romantik akşamlar için de keyifli bir tarif. ;-)
Benim Tavsiyem:
Kesinlikle çok şık servis yapın. Büyük tabakta gondol halinde, kağıdı açmadan getirin. Bırakın misafiriniz gondolunu kendi açıp o müthiş koku cümbüşü ile kendinden geçsin. Ben bu yemeği çok şık hazırlanmış bir masada, mum ışığında, illa ki yeşil salata, kendi yaptığım tam buğday ekmeği (ekmek bölümünde tarifi var) ve gene illa ki çok iyi bir kırmızı şarapla sunmayı tercih ediyorum. İnanın başka yemeğe, mezeye vs gerek kalmayacak ve bana teşekkür edeceksiniz. ;-)
AFİYET OLSUN!
Kendi Ekmeğini Kendin Yap!
Ben bir ekmek delisiyim. Ama vegan olunca işler zorlaşıyor, her ekmeği yiyemiyorsunuz. Her yere güvenemiyorsunuz. Ben bunun çaresini buldum. Ekmeğimi evde kendim yapıyorum. Hiç de sanıldığı gibi zor ya da uzun bir iş değil. Bir dönem ekmek makinesi kullandım. Ama artık onu da yapmıyor, elde yoğurup fırında pişiriyorum.
Buraya zaman zaman değişik ekmek tarifleri ekleyeceğim. Onun için arada sırada arşivden girip buraya bakın. Benim tariflerim hem elde hem de makinede yapmak isteyenler için. Ama ben gene de elde de bir deneyin derim. İnanılmaz bir zevk!
Ölçülerle ilgili minik bir hatırlatma:
Makine kullanın ya da kullanmayın, mutlaka bir ölçü kabı bulundurun derim. Makine kullanıyorsanız makinenizin ölçü kapları vardır zaten. Eğer kullanmıyorsanız, saydam ve her iki tarafında değişik ölçüleri belirten bir kap edinmenizi tavsiye ederim. Bir yanında ml bir yanında cup ölçüleri verenlerden. Bu sayfadaki tarifler o ölçü kaplarına göre olacaktır. Bu ölçü kapları 1 1/4 cup ve 300 ml gösterir. Bu arada, makinesi olanların da kaşık şeklinde ikili bir ölçüsü vardır. Küçük ölçü kaşığı bir çay kaşığına, büyük ölçü kaşığı ise bir yemek kaşığına eşdeğerdir. (Tariflerde kafalar karışmasın diye!!!)
En sevdiğim tarifle başlıyorum:
TAM BUĞDAY EKMEĞİ:
Malzeme:
· 1.5 küçük ölçü kaşığı toz maya
· 2 ölçü kabı tam buğday unu
· 1 küçük ölçü kaşığı tuz
· 1 küçük ölçü kaşığı işlenmemiş esmer şeker
· 1 küçük ölçü kaşığı soya sütü (şekersiz)
· 1 büyük ölçü kaşığı sıvı yağ
· ¾ ölçü kabı su + 1 büyük ölçü kaşığı su
Hazırlanışı:
· Eğer ekmeği elde yapıyorsanız, bir kabın içine önce ununu elekten geçirerek koyun. Tam buğday unu kepekli olur. Kepeği de geçtiği kadar elekten eleyip geri kalanını içine katın.
· Unun orta yerine bir çukur açıp önce tuz, maya, şekeri koyup sonra da sıvı malzemeyi ekleyin. Yani süt, sıvı yağ ve en son olarak da su.
· Bir elinizle hamuru bu kabın içinde iyice yoğurun ve kıvamını alınca üzerini temiz bir bezle iyice örtüp beklemeye bırakın.
· Elde yapılan ekmek için en az 1.5 hatta 2 saat hamuru bekletmekte fayda var. Ben bazen daha fazla bile bekletiyorum.
· Daha sonra bu hamuru ekmek kalıbınıza koyup 170-180 dereceye ayarlanmış fırında 1.5 saat pişirin.
Hatırlatma:
Eğer ekmeğinizi makinede yapıyorsanız, makinenizin tarifine uyun!
Neden Bu Tarif?
Çok sağlıklı bir ekmek. Ayrıca inanılmaz derecede de dayanıklı. Eğer bu ekmeği bir hafta yemeden durabilirseniz, bir hafta dayandığını göreceksiniz. Ama o kadar lezzetli ki, eminim çok kısa sürede tüketirsiniz. Eğer sağlık sebebiyle herhangi bir diyet yapıyorsanız (laktoz alerjiniz varsa, kilo sorununuz varsa vs vs) tam aradığınız ekmek işte bu!!!
Benim Tavsiyem!
Yukarıda belirtilen malzeme küçük boy ekmek içindir. Makinede yapıyorsanız tam makine kalıbı için miktardır. Ama ben bu malzemenin tam iki mislini kullanarak ve IKEA'dan aldığım ekmek kabımda yapıyorum ekmeği. Kocaman bir somun oluyor, tavsiye ederim. Ama DİKKAT! Mayayı iki misli malzemede iki misli tutmayın, yani 3 çay kaşığı ya da minik ölçü kaşığı değil de 2 çay kaşığı ya da minik ölçü kaşığı olarak katın.
AFİYET OLSUN!
Perşembe, Temmuz 20, 2006
Karamuk (*) Marmelatı
Malzeme:
· siyah erik (sert olmayan)
· esmer şeker
· limon tuzu
Hazırlanışı:
· Siyah eriklerin çekirdekleri çıkartılır ve kabukları soyulur.
· Çekirdeksiz erikler ne kadar geliyorsa o kadar (yani bire bir ölçü) esmer şeker kullanılır. Esmer şekerin tam yarısı reçel yapılacak tencerenin dibine konur.
· Bu arada kabuksuz ve çekirdeksiz erikler bir kapta iyice ezilir.
· Ezilmiş erik tenceredeki şekerin üzerine dökülür ve eriklerin üzerine bir kat daha şeker konur, yani şekerin geri kalanı.
· İyice karıştırılıp ocakta hafif ateş üzerinde yavaş yavaş kaynatılır, arada sırada karıştırılır.
· Marmelat kıvamını almaya başlayınca, yani koyulaşınca içine suda eritilmiş limon tuzu atılır (az miktarda).
· Ateşten indirilip üzerindeki köpükler alınır ve soğumaya bırakılır.
· Soğuyunca ya da ılınınca kavanozlara doldurulur, kavanozların ağzı kapanmadan ve buzdolabına koymadan önce iyice soğuması beklenir.
Neden bu Tarif?
Bilirsiniz genelde reçel ve marmelatlar beyaz şekerle yapılır ve vegan mutfağına uygun düşmez. Bu nedenle ben de esmer şekerle denemek istedim. Çok da başarılı oldu. Hafif ekşi tatları ve koyu renk reçel ve marmelatları sevenler için ideal bir çözüm, hem de kalorisi daha az.
Benim Tavsiyem:
Ben reçelleri de marmelatları da çok severim ve değişik yerlerde kullanırım. Bunu yalnızca sabah kahvaltısında değil, keten tohumundan krep yapıp üstüne koydum. Çok leziz oldu. Vegan kurabiyelerin de üstüne koydum. Sanırım keklere de katılabilecek güzellikte oldu.
Afiyet Olsun!
(*) Karamuk kelime anlamıyla belki pek de öyle harika bir şey değil ama annem genelde benim erkek kedim Othello’yu karamuk diye sever. Ben de bu marmelat kara kara çıkınca ortaya adını karamuk takayım dedim.
· siyah erik (sert olmayan)
· esmer şeker
· limon tuzu
Hazırlanışı:
· Siyah eriklerin çekirdekleri çıkartılır ve kabukları soyulur.
· Çekirdeksiz erikler ne kadar geliyorsa o kadar (yani bire bir ölçü) esmer şeker kullanılır. Esmer şekerin tam yarısı reçel yapılacak tencerenin dibine konur.
· Bu arada kabuksuz ve çekirdeksiz erikler bir kapta iyice ezilir.
· Ezilmiş erik tenceredeki şekerin üzerine dökülür ve eriklerin üzerine bir kat daha şeker konur, yani şekerin geri kalanı.
· İyice karıştırılıp ocakta hafif ateş üzerinde yavaş yavaş kaynatılır, arada sırada karıştırılır.
· Marmelat kıvamını almaya başlayınca, yani koyulaşınca içine suda eritilmiş limon tuzu atılır (az miktarda).
· Ateşten indirilip üzerindeki köpükler alınır ve soğumaya bırakılır.
· Soğuyunca ya da ılınınca kavanozlara doldurulur, kavanozların ağzı kapanmadan ve buzdolabına koymadan önce iyice soğuması beklenir.
Neden bu Tarif?
Bilirsiniz genelde reçel ve marmelatlar beyaz şekerle yapılır ve vegan mutfağına uygun düşmez. Bu nedenle ben de esmer şekerle denemek istedim. Çok da başarılı oldu. Hafif ekşi tatları ve koyu renk reçel ve marmelatları sevenler için ideal bir çözüm, hem de kalorisi daha az.
Benim Tavsiyem:
Ben reçelleri de marmelatları da çok severim ve değişik yerlerde kullanırım. Bunu yalnızca sabah kahvaltısında değil, keten tohumundan krep yapıp üstüne koydum. Çok leziz oldu. Vegan kurabiyelerin de üstüne koydum. Sanırım keklere de katılabilecek güzellikte oldu.
Afiyet Olsun!
(*) Karamuk kelime anlamıyla belki pek de öyle harika bir şey değil ama annem genelde benim erkek kedim Othello’yu karamuk diye sever. Ben de bu marmelat kara kara çıkınca ortaya adını karamuk takayım dedim.
Cumartesi, Temmuz 15, 2006
Patlıcan Salatası
Malzeme:
· 2 patlıcan
· limon suyu
· zeytinyağı
Üstünü süslemek için (arzuya bağlı):
· domates
· siyah zeytin
· maydanoz
· taze soğan veya piyazlık kesilmiş soğan
Hazırlanışı:
· 2 patlıcan ateşte közlenir.
· Patlıcanlar közlendikten sonra saplarından tutularak kabukları bir bıçak yardımıyla akan suyun altında soyulur. (Suyun altında yapılma nedeni, suyun da yardımıyla daha kolay soyulması ve kalan kirlerin daha kolay çıkması.) Patlıcanlar saplarından tutularak suları sıkılır.
· Patlıcanların sapları kesilir ve tek tek bir çukur kâsede üzerlerine biraz limon suyu dökülüp çatalla ezildikten sonra biraz zeytinyağı döküp tekrar ezilirler. Patlıcanları bir arada değil, tek tek yapmak gerekir bu işlemi. Yani her patlıcan bir öncekinin üstünde aynı işlemden geçer.
· Patlıcan salatası servis tabağına konur ve çatalla üzeri düzeltilip, arzu edilirse süslenir.
· Patlıcan salatasının sunumu açısından arzu edilirse üstü süslenebilir. Ufak domates dilimleri, siyah zeytinler, biraz maydanoz, ince kesilmiş taze soğan veya piyazlık kesilmiş soğanla hem görüntüsü hem de tadı zenginleşir.
Neden bu tarif?
Yukarıdaki tarif öncelikle Türk mutfağının vegan tariflerinden biri olduğu gibi aynı zamanda da gerçek patlıcan salatası tarifidir. Doğrusu budur, başka türlü yapılmaz. Bazıları tuz koyarlar, yanlıştır bu. Çünkü tuz patlıcan salatasını karartır. Bazıları da içine yoğurt katar, aman sakının bundan!!! Yoğurt zaten doğasına aykırı patlıcan salatasının ve bunu beyazlatmak için yaparlar, büyük hata. Tadı çok kötü olduğu gibi, bir de gerçek değil suni bir beyazlık verir.
Benim Tavsiyem:
Patlıcanları mutlaka ateşte közleyin. Bazıları üşendikleri için tüm patlıcanları fırına koyarlar. Aynı tadı asla alamazsınız. Bir deneyin, bayılacaksınız. Ayrıca 2 adet patlıcan mezelik düşünüyorsanız yeterli salatayı çıkartacaktır.
Afiyet Olsun!
· 2 patlıcan
· limon suyu
· zeytinyağı
Üstünü süslemek için (arzuya bağlı):
· domates
· siyah zeytin
· maydanoz
· taze soğan veya piyazlık kesilmiş soğan
Hazırlanışı:
· 2 patlıcan ateşte közlenir.
· Patlıcanlar közlendikten sonra saplarından tutularak kabukları bir bıçak yardımıyla akan suyun altında soyulur. (Suyun altında yapılma nedeni, suyun da yardımıyla daha kolay soyulması ve kalan kirlerin daha kolay çıkması.) Patlıcanlar saplarından tutularak suları sıkılır.
· Patlıcanların sapları kesilir ve tek tek bir çukur kâsede üzerlerine biraz limon suyu dökülüp çatalla ezildikten sonra biraz zeytinyağı döküp tekrar ezilirler. Patlıcanları bir arada değil, tek tek yapmak gerekir bu işlemi. Yani her patlıcan bir öncekinin üstünde aynı işlemden geçer.
· Patlıcan salatası servis tabağına konur ve çatalla üzeri düzeltilip, arzu edilirse süslenir.
· Patlıcan salatasının sunumu açısından arzu edilirse üstü süslenebilir. Ufak domates dilimleri, siyah zeytinler, biraz maydanoz, ince kesilmiş taze soğan veya piyazlık kesilmiş soğanla hem görüntüsü hem de tadı zenginleşir.
Neden bu tarif?
Yukarıdaki tarif öncelikle Türk mutfağının vegan tariflerinden biri olduğu gibi aynı zamanda da gerçek patlıcan salatası tarifidir. Doğrusu budur, başka türlü yapılmaz. Bazıları tuz koyarlar, yanlıştır bu. Çünkü tuz patlıcan salatasını karartır. Bazıları da içine yoğurt katar, aman sakının bundan!!! Yoğurt zaten doğasına aykırı patlıcan salatasının ve bunu beyazlatmak için yaparlar, büyük hata. Tadı çok kötü olduğu gibi, bir de gerçek değil suni bir beyazlık verir.
Benim Tavsiyem:
Patlıcanları mutlaka ateşte közleyin. Bazıları üşendikleri için tüm patlıcanları fırına koyarlar. Aynı tadı asla alamazsınız. Bir deneyin, bayılacaksınız. Ayrıca 2 adet patlıcan mezelik düşünüyorsanız yeterli salatayı çıkartacaktır.
Afiyet Olsun!
Pazar, Temmuz 09, 2006
Vegan Kurabiyeler
Malzeme:
· 100 ml zeytinyağı
· ½ su bardağı esmer şeker
· 2 yemek kaşığı keten tohumu / su karışımı (2 yumurta yerine)
· yeterince tam buğday unu (3 – 4 su bardağı)
· ½ paket kabartma tozu
· tarçın
· buğday özü (kepek)
Hazırlanışı:
· 2 yemek kaşığı keten tohumu 10 – 12 yemek kaşığı su ile blenderdan geçirilir. Keten tohumları ufalanıp yoğun bir karışım elde edilir. Bu karışım iki yumurta yerine geçer.
· Keten tohumu karışımı ve zeytinyağı bir kapta iyice karıştırılır.
· Arzu edildiği kadar (1/2 – 1 su bardağı) şeker, kabartma tozu ve tarçın (gene arzu edildiği kadar) katılır ve karıştırılır.
· En son olarak un elenerek yavaş yavaş bu karışıma katılır. (Elekte kalan kepekler de katılmalı). Karışım yoğurulur. Kulak memesi kıvamına gelene kadar un eklenir.
· Fırın 180 dereceye ayarlanır ve ısıtılır.
· Hamurdan parçalar kopartılıp yassılaştırarak ya da değişik şekillerdeki kalıplarla şekil verilmiş hamurlar tepsiye bir yağlı kâğıt üzerine dizilir. İstenirse (ki güzel oluyor), her kurabiyenin üstüne biraz buğday özü (kepek) konulabilir.
· Kurabiyeler fırında 20 – 25 dakika pişirilir.
Neden bu tarif?
Vegan beslenmede tatlı sorununun kolay bir çözümü olması gerektiğini, klasik tariflerin sağlıklı ve vegan beslenmeyle birebir örtüşen malzemelerle değiştirilerek başarılı sonuçlar elde edileceğini düşünüyordum. Haklıymışım. Bu zevkten mahrum kalmanın bir anlamı da yok.
Benim tavsiyem:
Çok lezzetli ve sağlıklı bir tarif. Mutlaka her yerde ve değişik şekillerde satılan kurabiye kalıplarıyla şekillendirmek onları daha da güzel ve leziz kılıyor. Çay saatinde kilo yapmayan bir tatlı. Ayrıca şekerini artırmak, tarçın ekleyip eklememek damak zevkine bağlı.
Afiyet Olsun!
· 100 ml zeytinyağı
· ½ su bardağı esmer şeker
· 2 yemek kaşığı keten tohumu / su karışımı (2 yumurta yerine)
· yeterince tam buğday unu (3 – 4 su bardağı)
· ½ paket kabartma tozu
· tarçın
· buğday özü (kepek)
Hazırlanışı:
· 2 yemek kaşığı keten tohumu 10 – 12 yemek kaşığı su ile blenderdan geçirilir. Keten tohumları ufalanıp yoğun bir karışım elde edilir. Bu karışım iki yumurta yerine geçer.
· Keten tohumu karışımı ve zeytinyağı bir kapta iyice karıştırılır.
· Arzu edildiği kadar (1/2 – 1 su bardağı) şeker, kabartma tozu ve tarçın (gene arzu edildiği kadar) katılır ve karıştırılır.
· En son olarak un elenerek yavaş yavaş bu karışıma katılır. (Elekte kalan kepekler de katılmalı). Karışım yoğurulur. Kulak memesi kıvamına gelene kadar un eklenir.
· Fırın 180 dereceye ayarlanır ve ısıtılır.
· Hamurdan parçalar kopartılıp yassılaştırarak ya da değişik şekillerdeki kalıplarla şekil verilmiş hamurlar tepsiye bir yağlı kâğıt üzerine dizilir. İstenirse (ki güzel oluyor), her kurabiyenin üstüne biraz buğday özü (kepek) konulabilir.
· Kurabiyeler fırında 20 – 25 dakika pişirilir.
Neden bu tarif?
Vegan beslenmede tatlı sorununun kolay bir çözümü olması gerektiğini, klasik tariflerin sağlıklı ve vegan beslenmeyle birebir örtüşen malzemelerle değiştirilerek başarılı sonuçlar elde edileceğini düşünüyordum. Haklıymışım. Bu zevkten mahrum kalmanın bir anlamı da yok.
Benim tavsiyem:
Çok lezzetli ve sağlıklı bir tarif. Mutlaka her yerde ve değişik şekillerde satılan kurabiye kalıplarıyla şekillendirmek onları daha da güzel ve leziz kılıyor. Çay saatinde kilo yapmayan bir tatlı. Ayrıca şekerini artırmak, tarçın ekleyip eklememek damak zevkine bağlı.
Afiyet Olsun!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)